ROCK DEĞİL;GRUNGE !!

335 5 3
                                    

      Benden ne istediklerini anlamış değildim. Tamam çok güzel değilim belki ama bu liseye gitmeme engel olmasa gerek. Yani sırf ben sivilceliyim diye hiç kimse  yanindaki kizdan ayrilmazdi herhalde değil mi? Okulda barınmak için ya Adriana Lima olmalıydınız ya da bir hademe olarak işe başlamalıydınız. İnsanların sizin hakkımızda ne düşündüğü önemliydi sonuçta. İnsanlar liseye bunun için giderleri, etraftakilerin onlara bakıp ''vay canına suüper kız\çocuk'' demesi daha önemliydi. En azından böyle prestijli bir liseyeyse ve parası bu kadar tuzluysa.

      Okuldaki herkes zengin ve şımarık birer züppeydi. Burslu olarak okuyanlar içinse sadece isin 'züppe' kısmı geçerliydi. Evet ben de zengin bir züppeydim belki ama türümün tek örneğiydim. Gerizekalı ve fazla şımarık ikizim gibi saçmalıklar yapmazdım. Hafta sonları -evet bütün hafta sonlarından bahsediyorum- arkadaşlarımla dışarıya çıkıp çılgınca alışveriş yapmazdım. Her hafta sonu yeni bir kitaba başlar ve kitabı bitirordim. Yapmacık insanlardan nefret ederdim ve çevredeki insanların çoğu yapmacıktı. Genelde benimle param için takılmaya çalışan çok ....insan(?) vardı. Bende bu yüzden yalnızlığı tercih etmiştim.Öyle amerikan filmlerindeki yumuşak kalpli evdeki hizmetliye yardım eden, annesine hiç bağırmayan İyilik meleği falan olduğum söylenemez. Kesinlikle öyle değilim ama şeytanın teki olduğum da söylenemez. İkiz kardeşimden çok daha ezik ve çirkin dururum ama istersem eğer ondan daha güzel bir görünüme sahip olabilirmişim. Yani geçen yıl zorla götürüldüğüm Fransa tatilinde tanıştığım, annemin güzellik uzmanı öyle söylüyor.

   Her neyse, çirkin olmayı pek takmıyorum. Ama çevredeki insanlar için geçerli olmadığı çok belli. Benim tipim ve görünüşüm nedense onları çok ilgilendiriyor. Onlara batan şeyinse ne olduğunu henüz çözebilmiş değilim.

    Bu saçma liseye başlarken insanların burada daha farklı olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti zaten. Zevkli ikoncan, tiki kardeşim, sevgili ikizim yeni bir liseye başlamasının şerefine bir sürü yeni kıyafet almış ve yanında iki büyük elbise dolabı almak zorunda kalmıştı. Bende geçen yıldan kalan çok sevimli - en azından bana göre öyle - dizleri yırtık kotumu giymiş, üzerine de The Pretty Reckles tişörtümü geçirmiştim. Saçlarımı yukardan topuz yapıp henüz bitmeyen yazın esmer güneşinden korunmayı amaçlamıştım. Lisedeki üçüncü yıl,  farklı bir okul ve farklı insanlar. Müdürün yaptığı sıkıcı konuşma bittiğinde nihayet içeriye girebilmiş ve köşelerde bir yere oturabilmiştim. Neyse ki yanım boş kalmıştı ve ben buna o kadar sevinmiştim ki anlatamam. Seninle tanışmaya çalışan aptal bir kız ya da video oyunlarından hoşlanıp hoşlanmadığımı soran , beyni sulanmış bir ergen gerisi erkek yoktu. Ne kadar da rahatlatıcı. Öğretmen içeriye girdi ve tatilimizin nazil geçtiğini sordu falan. Daha sonra da iste korktuğum o hazin son;

''Evet arkadaşlar bu yıl sınıfımıza yeni birisi dahil oldu .Hadi Menda kalk ve bize kendini tanıt'''

''Evet, ismimi zaten söylediniz ve kız kardeşimle birlikte  İzmir 'den geld-''

''Tişörtünün üzerinde yazan nedir?''

''The Pretty Reckles, bir müzik grubunun adı. '' Sözümü bitirmemi bekleseydin keşke seni yaşlı cadaloz.

''Müzik zevkin ilginçmiş. '' Bu konuşan da sınıfın ukala çocuğu olmalıydı. Merhaba ukala çocuk, beynin için şarj cihazı mı , a hayır bence ihtiyacın yok.

''Evet senin tarafından bakınca öyle görülebilir ama bence gayet  iyi bir tarz.''

''Rock dinlemek insanın beynini sulandırır. '' Hayır, hayır bunu yapma  bay ukala!

''Sanırım fazla rock dinliyorsunuz bay ukala beyniniz sulanmişa benziyor çünkü bu grup rock değil grunge müzik yapıyor.Oysa bunu anlayabilecek kapasitede olduğunuzu sanmıştım.'' İşte bu. Süper. Ama sıkıcı Edebiyatçı cadaloz pek beğenmemiş olacak ki ''Bu kadar yeterli Menda, oturabilirsin.'' Diyip bizi serbest bıraktı. Daha 30 dakika vardı ve sanırım bir şeylerle uğraşmazsam bay ukalanın kinci bakışlarına yakalanabilirdim. Bu yüzden yanımın boş olmasına defalarca şükrederek kitabımı çıkarıp okunmaya başladım. Tam bu sırada kapı çalındı ve ''Özür dilerim'' dedi birisi. Garip ama sesi çok güzeldi. Tam kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacağım sırada, o hızla cadalozun yanına gitmiş bir şeyler konuşuyordu. Büyük ihtimalle mazeret bildiriyordu. Sadece sol profilinin yarısı görülüyordu ve beyaz tenli olduğunu anlamak hiç de zor değildi. Konuşmanın uzun süreceğini anlayınca merakımı yenip kitabımı okumaya başladım. Yaklaşık iki dakika sonra yanıma birinin oturduğunu fark ettim ve başımı kaldırmaya üşendigimden tek oturamadığım için lanetler okuyarak tüm dikkatimi kitaba verdim.

     Yumuşak bir ses ''Sırayı biraz geriye iter misin? '' dedi ve ben tanıdık gelen sesin sahibine bakarken sırayı itmeye çalıştım. Daha yeni içeriye giren çocuktu. Ve....ve.....ve...ve...KAHRETSİN.

   Bugüne kadar kitaplardan başka hiçbir şeyde güzellik aramayan, sadece kitapları ve müzik gruplarını önemseyen, hiç kimsenin hakkımda ne düşündüğünü sallamayan ben, bir çocuktan hoşlanmıştım.Ve evet Kahretsindi.

ROCK DEĞİL;GRUNGE !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin