7.Bölüm(çiftlik)

3 0 0
                                    

Sabah uyandığım da. Her yerim tutulmuştu.Bu cinler bizim peşimizi bir türlü bırakmıyordu.Dualar okuyunca bi süreliğine olsa da bizi rahat bırakıyorlardı.Bu yüzden her dakika dua okuyorduk.Hocaya gittik.üçümüzede birer tane muska yazdı.Boynumuza astık.Henry'e de astık.Bunu tak hiç çıkarma çıkartmadığın sürece korkmuyacaksın dedik.çok mutlu oldu.Hemen taktı.çünkü Henry geceleri duyduğu seslerden ve karanlıktan çok korkuyordu.Artık hep bu muskayı yanından ayırmıyordu.Tabi bizde ayırmıyorduk.Bunlar sadece aldığımız ufak tefek önlemlerdi.cinlerin gitmesi için yetmiyorlardı.sabah yürüyüşüne çıkmıştık.yolda yanımızdan geçenlerin dediklerine kulak misafiri olmuştum.dedikleri şey ormanda terk edilmiş bir çiftliğin ve bu evde cinlerin olduğuydu.Oraya gidip bakmalıyız belki birşeyler buluruz dedim.O anda Hanry'i unutmuştum.Ve hemen ilerdeki parkı göstererek oraya gitmeliyiz sen nedersin Hanry diyip gülümsedim.parka gittik Hanry oynarken bankta oturup konuştuk. Tiffany ise aslında nereye dediğini anlamış olduğu için bana dönüp oraya gidipte ne yapicaz bence gitmeyelim hem tehlikeli olabilir dedi.Bu çiftlik hakkında daha çok bilgi sahibi olmalıydık.Bilen birileri mutlaka vardır diye başladık soruşturmaya.Bu yer hakkında pek bilgi yoktu.Herkesin dediği tek şey oranın cinlerin yeri olduğu.Hatta bazı geceler onların düğün seslerinin geldiği hakkında söylentiler varmış.Gitmeliydik,belki onlarla konuşurduk.şansımızı denemeliydik.Eve geldik ve Hanry'e bizim işimizin olduğunu hemen geliceğimizi söyleyip,Hanry'i komşumuza bırakmak zorunda kaldık.Çantamızı hazırladık ve Abdes alıp çıktık yola.Sonunda orman yolundaydık.Hava çok karanlıktı,el fenerlerimizi yaktık.Yol gitgide ıssızlaşıyor, havada kızarıyordu.Tiffany'nin ayağı burkulmuştu.Yürümekte güçlük çekiyor bir yandanda mızmızlanıp Duruyor geri dönmekte istemiyordu.çünkü bi daha buraya kadar geleni gecesinden korkuyordu.Korka Korka bu kadar gelmiştik.çiftlik gözüküyordu sanırım gelmiştik.Ama sanki içerde ışıklar yanıyordu.Ellerim zır zır titriyordu.Hatta Tiffany bi ara geri dönelim demişti.Ama buraya kadar gelmiştik,içeri bakmadan gidemezdik.çiftliğin kapısına yaklaştıkça rüzgar esiyordu.Burası gerçekten çok eski bir yerdi.Bahçenin ahşap çitlerinin Kenarları örümcek ağlarıyla kaplı,kapıda hiç açılmamış gibiydi çok zor açıldı.sıkışmıştı.çok fazla gıcırdıyordu.Bahçeye girdik.Her yer ottu bahçedeki otlar o kadar çok uzamıştı ki çiftliğin kapısı zor görünüyordu.Otların içinde kaybolmuştuk adeta.kapıya doğru gittik.Titreyen ellerimle kapıyı zor açtım.Zaten kapı da zor açılıyordu.Birde ellerin titriyordu korkudan.İlk girdiğimizde karşımızda bir kanepe vardı.kanepe demeye bin şait lazımdı.Her yerini fareler kemirmiş ve örümcekler ağ yapmıştı.Her adımımızda yerdeki tahta parkelerin üzerinden gıcırdama sesleri duyuluyordu.içeride çokkk uzun bir masa vardı.Bi 12 kişi sığardı.Ama baya eskiydi.masanın altında ölü bir baykuş vardı.Baykuş uğursuzluk demekti.ilerledikçe başka baykuş sesine benzer sesler duyuyorduk.Tiffany bişey yok hadi gidelim artık dedi.Bende gitmek istiyordum.Ama bir yandanda gitmek istemiyordum.Çünkü burada birşeyler olduğuna emindim.Birazcık daha bakmak istedim.İçerde bi oda daha vardı.kapısının önünde bi kağıt vardı.kapının hemen karşısında da aynalı bir dolap vardı .Yıpranmış sarı bir kağıt vardı.Hafif kenarı yırtıktı.Açtım içinde bir yazı vardı ve yazıda arkanızdayım yazıyordu..
Tiffany'le ikimiz birbirimize baktık ve yüzümüz bembeyaz kesilmişti.Arkamıza bakmaya korkuyorduk.Tiffany bana sessizce gelmemeliydik dedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

iki arkadaşın kanlı günlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin