Evet artık alışıyordum birçok şeye. Artık eskisi gibide üzülmüyordum. Alışmak zorundaydım,zorunda bıraktılar. Artık 18 yaşına gelmiş genç veya büyük bir kız çocuğuydum. Evet büyümüştüm zaman beni büyütmüştü. Bak baba senin hiç sevmediğin,hiç sarılıp öpmediğin o küçük kızın artık büyüdü. Hedeflerim vardı,bu sene üniversiteye gidicektim. Sınavların heyecanını atlatmış büyük günü bekliyordum. Evet o gün mezuniyetti. Hemde bizim okulun saçma sapan fikirleriyle bir mezuniyetti. Ailelerin katılımıyla o büyük gün gelmişti. Bir çok arkadaşım o kapıdan babasının koluna girmiş içeriye girerken ben ise annemin elinden tutup kapıdan içeriye büyük bir heyecanla girdim. Çünkü artık babamın yanımda olmamasının bir anlamı kalmamıştı. Evet belki biraz üzülüyordum ama alıştım gerçekten buna alışmıştım. Annem o güzel gözleri parlayaraktan beni heyecanlı heyecanlı izliyordu. Diplomayı elime aldığımda bütün bir 4 senenin önümden film şeridi gibi geçtiğini farkettim. Ne zorluklar yaşamış ayağa kalkmıştım. Ama ne yaşarsam yaşiyim hedefimden hiçbir zaman vazgeçmemiştim. Kazanmıştım ,üniversiteyi istediğim bölümü kazanmıştım. Müzisyen olmak istiyordum. Ankara'da bir üniversitede konservatuarı kazanmıştım. O kadar mutluydum ki yaşadıklarımın hiçbirini düşünemiyordum. Ve gün gelmişti artık yolculuk zamanıydı. Mersinden başka bir şehire gitmek benim için çok zor birşeydi. Çocukluğum,her anım,her yaşımı kutladığım şehrimden ayrılmak gerçekten benim için çok zor oldu. 5 saat süren yolculuk bitmişti. Arabadan inip 10 dakika yürümem gerekiyordu. Yürümeye başladım,çok yorgun halsiz bir şekilde. Dünyayı sığdırdığım birde valizimle. Saat 8.30'a gelirken 5 dakika kalan yolumun yarısında valizimin tekeri kırılmıştı. O kadar ağırdıki çok zorlanıyordum taşımakta. Önümden geçen uzun boylu,siyah pantolonlu,kumral saçlı bir çocuk geçerken bana seslendi.
-Sanırım buraya ilk defa geliyorsun,sana yardım etmemi ister misin ? Dedi. O kadar çok yorgundum ki bunu kabul etmeyecek bir mazeretim yoktu. Yumuşak ve nazik bir dille ona ,
-Evet,mümkünse. Diyerek ona valizimin kolunu hafifçe uzattım. Yol boyunca benimle konuştu onu dinledim sesimi hiç çıkarmadan. Aynı üniversitedeymişiz öyle söyledi ben daha görme fırsatı bulamamıştım üniversiteyi. Biraz daha yürüdükten sonra beni yurdumun oraya bıraktı ve
-görüşmek üzere. Dedi. O kadar yakışıklıydı ki çok güzel gözleri vardı. Maviydi,açık mavi. Ses tonu büyüleyici ve güzeldi. İlgimi o kadar çektiki gülüşüyle,ses tonuyla ve sempatikliğiyle. Evet dedim,bu hayatım boyunca aradığım birisiydi. Ertesi günü sabırsızlıkla beklerken yurdun önünde olduğunu gördüm. Hemen hazırlanıp aşşağıya indim ve benimle birlikte üniversiteyi gezmek istediğini söyledi. Bu benim için çok heyecanlı birşeydi. Beraber yan yana aynı koltukta oturuyorduk otobüste. Yol boyunca onu seyrettim. Çok tatlı bir yüz iması ve kokusu vardı. Artık inme zamanı gelmişti. O benden önce gelip zaten üniversiteyi gezmiş banada yardımcı olmak istemiş. Biraz gezdikten sonra acıktığımı farketti ve beni yemek yiyebileceğim bir yere götürmüştü. Hem sohbet ediyor hemde yemeğimi yiyordum onunla konuşmak onu tanımak çok güzel bir duyguydu. Bütün gün benimle uğraşıp durdu. Çok nazlı olduğumu ve tatlı olduğumu söylemişti. Yurda geldiğimde kafamı yastığa koyduğumda bütün gün gözümün önündeydi. Bana bir gün de olsa en güzel günümü yaşatmıştı. Belki günlerdir belki haftalardır belki aylardır belkide yıllardır hiç böyle mutlu bir gün geçirmemiştim. Onun şevkatliğini fedakârlığını ve kendisine o gün aşık olmuştum. O günü bana cennetteymişim gibi yaşatmıştı. Hiç unutmam,unutamam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKILMIŞ BİNA
Literatura FemininaKızların en güzel hissidir babası. Benim hiç sol yanım olmadın bu yüzden kızgınım sana. Sabah hiç beraber uyanmadık,beni bir binanın önüne bırakıp gittin öylece kaldım,yapayalnız..