Dokuz.

365 17 0
                                    

'Bu ne beter çizgidir bu

Bu ne çıldırtan denge

Yaprak döker bir yanımız

Bir yanımız bahar bahçe

Öyle bir yerdeyim ki , bir yanım çığlık çığlıkğa

Öyle bir yerdeyim ki , öyle bir yerdeyim ki'

Valizinin fermuar sesi yankılandı koca evde. Issız evin duvarlarına çarptı ve genç kadının yüreğine bir iğne misali battı. Yaşadığı kabus gibi birkaç sonunda izne ayrılabilmişti. Şu birkaç gün içinde yalnız olduğunu bir kez daha anlamıştı. Ne arayanı vardı ne de soranı tabi Boran hariç. Ah Boran nasılda sızmıştı hayatına, düşlerine, kalbine,evine...
Onu böylesine yerle bir eden dostu o gün evde birkaç kez özür dilerim diye zırvalamış sonrada gitmişti. Birkez olsun aramamıştı. Annesi ve kardeşi ise o aramadıkça aramazlardı onu. Yapayalnızdı bu hayatta. Acı bir gülümseme yayıldı yüzüne kendi kendine mırıldandı. 'Benimde istediğim bu değil miydi zaten?'
Valizini eline aldı ve kapıya yöneldi.

***
"Oğlum senin gelmene gerek yok biz gideriz." Dedi Bahar hanım bir yandan masaya kahvaltılıkları yerleştirirken. Bugün dönüyorlardı. Boranın gelmeye niyeti yoktu besbelli. Şu kız oğlunun aklını başından almış olmalıydı. Geçici bir heves diye düşündü nasıl olsa vazgeçer, unuturdu.

"Anne dışarıda kahvaltı ederdik niye zahmet ettin ki?" Diye sordu Boran. Annesi ve ablası bugün dönüyorlar diye nerdeyse göbek atacaktı. Mirayı en son Kubilay'ın evinde görmüştü. Defalarca  aramış ve mesaj atmıştı. Ancak cevap vermemişti miray. Annesi sağ olsun nefesini ensesinde hissettirdiği için mirayı görmeye gidememişti. Bugün onları uğurlar uğurlamaz miraya gidecekti. Eğer biraz daha miraydan haber almazsa aklını yitirecekti.

"Dışarda kahvaltıya ne gerek var oğlum. Sen alışmışsın dışarıdan yemek yemeye. Ah işte evlensen böyle olmayacak ama nerdeee. Hadi Beray sende kırk saatte hazırlanamadın." Dedi Bahar hanım doldurduğu çayları masaya koyarken. Daha sonra tavadaki yumurtayı nehalenin üstüne koydu.

"Geldim anne geldim." Dedi Beray küçük el çantasını kapının yanına bıraktı. Masada oturan kardeşine ve annesinin yanağına birer öpücük kondurdu. Aslında gitmek istemiyordu. Kardeşinin yanında kalmak istiyordu. Nevşehir'de yaşadığı esir hayatına dönmek kesinlikle cazip gelmiyordu.

"Babam bana hala kızgın mı?"dedi Boran ağzına bir salatalık atarken. Meraklı bakışlarla annesine bakıyordu. Ancak sorusu ile annesinin suratının aldığı şekli görünce sorusunun cevabını almıştı.

"İlk zaman ki gibi değil. Tabi yine de çok kırgın sana, İstanbul'daki kliniği açman için ne kadar emek verdi biliyorsun. Buraya taşınma kararın ile onu çiğnemiş oldun."

"Anne 27 yaşına geldim. Bırakında kararlarımı kendim vereyim. Hem buraya taşınmak banada iyi geldi."dedi Boran çayından bir yudum alıp ablasından destek beklercesine ona doğru dönerek.

"27 yaşına gelmiş. Sanki bilmiyoz. Kaç yaşında olursan ol beni de babanıda çiğneme hakkına sahip değilsin."dedi bahar hanım elindeki çatalı gürültülü bir şekilde tabağına bırakırken.

"Anne Boran haklı." Diye araya girdi Beray. Kardeşinin kendisine minnet ile baktığını gördüğünde gülümsedi. Geçen gece annesi uyuduktan sonra dertleşmişlerdi. Boran miraydan bahsettiğinde onu ne kadar sevdiğini anlamıştı.

"Sen karışma Beray."

"Anne en kısa zamanda gelicem o zaman daha detaylı konuşurum babam ile, alırım gönlünü." Dedi Boran masanın üzerinden uzanıp annesinin elini tuttu dudaklarına götürüp ufak bir öpücük bıraktı.

KORKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin