I/won

3.8K 372 156
                                    

"Biz ki bir bütünün parçalarıyız, biliriz.
Her insan biraz ölüdür."

Zemin katın kirli küf kokusu ciğerlerimin en derinine işlemişti. Alışkın olmadığım şey değildi, artık fark etmiyordu. Sadece sıkılmıştım. Yorulmuş ve bunalmış...

"Her gece çıkmak zorunda mısın?" Bıkkın sesim kulaklarına dolduğunda aynanın karşısında üzerindeki kıyafetleri kontrol ediyordu.

"Ben bu işten para kazanıyorum, Sun. Bir daha sana bunu söylemeyeceğim, çünkü biliyorsun." Ciddiyeti beni ürkütüyordu. Aklımın almayacağı bir şekilde soğuktu artık. En soğuk ayazları kucaklıyor gibiydi.

"İyi, git. Defol git, tamam mı? Burada seni bekleyen biri var nasılsa. Git!" Yükselen sesimin tüm koridorda yankılandığında emindim. Ani çıkışlarıma buradaki is kokan, boyası dökülmüş duvarlar bile alışkındı üstelik. Çünkü burası eski, duvarları ince bir binanın zemin katındaki odalardan biriydi.

Yeraltı dünyasının siyah incilerinin gölgeler içinden çıkmadan önce hazırlandığı odalardan biriydi sadece.

Ne kadar gergin olduğumu biliyordu. Bu yüzden aynanın karşısındaki bedenini bana çevirdi ve iki adımda kapattı aramızdaki mesafeyi. Onun için endişelenen tek kişi olduğunu kabullenmişti. Bunu bile bile beni umursamayacak kadar hırs bürümüştü ruhunu. Kazanmak için arkasından bıraktığı kimseyi umursamayacak kadar körelmişti, Nam Joon.

"Kazanacağım, tamam mı? Bana sadece biraz olsun güven. Bu gece de evimize rahat gideceğiz." Duvardaki bozuk saatin gel gitlerinden bile kararsızdım şimdi. Geriye sarmak için yorgun, ileriye gitmek isteyemecek kadar korkaktım. Fakat o, o fazlasıyla cesurdu.

Ona cevap vermemi beklemeden omuzlarımı sıvazladı. Ardından dudaklarını birbirine bastırarak gamzesini gözlerimin önüne serdi. Bu kadar basit olmak istedim. Bir anda beliren ve bir anda kaybolan bir gamze kadar önemsiz olmak istedim. Fakat hayat, ne adil davranacak kadar dürüst ne de bu hayattan sessizce yok olup gitmeme göz yumacak kadar şevkatliydi.

Nam Joon'un odadan çıkıp gitmesini izlerken bir kere daha emin oldum bundan. Hayat, değer verdiklerimin elimden teker teker gitmesini izleyecek kadar acımasızdı yalnızca.

*

"Geliyor." Joo Kyun, kapıyı birden bire açıp telaşla gözden kaybolduğunda yerimde irkilmiştim. Oturduğum bir ayağı boşlukta kalan minderi yırtık sandalye üzerinde yere düşmekten son anda kurtulurken saniyelik bir farkla dengemi korumayı başararak ayağa kalktım.

Joo Kyun'un açtığı kapıdan içeri kafası öne eğik bir Nam Joon girdiğinde, terleyen avuç içlerimi pantolonuma sildim. Kazanmış mıydı?

İçeriye başka hiç kimsenin girmesine izin vermeden kapıyı kapattı ve uzun hırkasını bir anda çıkararak kafasını kaldırdı. Terli alnına yapışan sarı tutamlarına baktım gergince. Kızaran yanaklarına, mikrofona değmekten yer yer tahriş olan dudaklarına, sadece daimi gölgeleri barındıran ifadesiz gözlerine baktım. Beklentiyle, umutla ve biraz umutsuzlukla, heyecanla ve merakla... Derin bir nefes aldı ve ellerini saçlarının arasından geçirerek dağılan tutamlarını bir araya toplayıp arkaya doğru taradı. Böyle bir durumda bile kalbimi nasıl böyle ele geçirebildiğini sormak, bu yüzden ona bağırıp çağırmak istiyordum. Fakat sadece sustum ve bekledim, tıpkı geride kalan tüm diğer geceler gibi.

Uzun botları, cilasını yitirmiş parkede ilerledi, ayakkabılarımın hemen karşısında durdu. Elleri aceleyle belimi sarmaladı. Alnı, alnımı bulduğunda nefesimi tuttum. Çünkü son zamanlarda bu, alışkın olduğum bir şey değildi. Bugün ikinci defa görme şansını yakaladığım gamzesi, gülümsemesini kavuşturdu bana.

"Kazandım." Diye mırıldandı kısılan sesiyle.

Nam Joon bu gece de kazandı, adım adım kaybetmeye ilerlediğini bilmeden. Beni, kuytu gölgelerinin içine atıp gün be gün öldürdüğünü bilmeden.

*

Nam Joon sizce ne yapıyor? Para kazanmak için yani?

nicotine ¦ kim namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin