IV/boss

2.1K 280 141
                                    

"Var mıydık?
Belki biraz."

Nam Joon bugün çalışmayacağını söylediğinde şaşırmıştım. İzin günleri dışında hiç tatil yaptığı olmamıştı. Şimdi üzerinde sadece kısa bir basketçi şortu bulunan bedenini yataktan kaldırmış üzerine dün akşam giydiği fakat üzerinde kısacık bir zaman diliminde bulunduğu komodinin üzerindeki siyah tişörtünü giyiyordu.

"Garip bir şeyler mi var?" Dedim yastığıma iyice sarılarak aynadan saçlarını düzeltmesini izlerken.

"Neden garip bir şeyler olsun?" Aynadaki bakışları beni bulduğunda gözlerinde en ufak bir tereddüt aradım. Fakat yoktu.

"İzin günlerin dışında evde olduğunu hiç görmedim. Patronla bir sıkıntı mı var, Nam Joon?"  Ağzından keyifli bir kıkırtı kaçtı.

"Seninle vakit geçireceğim diye sevineceğine neden evde olduğumu mu soruyorsun yani?" Kafamı yukarı aşağı sallayarak onu onayladım. Sırıtan dudakları ciddiyete büründü.

"Orada en çok çalışan ve en çok galibiyet alan benim. Ve ben dün gece çok önemli bir düelloyu kazandım. Bu yüzden patron bir günlüğüne izni hakettiğimi söyledi." Cümlesini bitirip yüzümdeki ifadeyi izlerken nasıl göründüğüm hakkında bir fikrim yoktu.

"Pekala." Dedim mırıldanarak.

"İnanmıyor musun yani?" Kaşları havaya kalkarken bana doğru döndü ve yatağa doğru büyük iyi adım attı. İşte yanımdaydı.

"İnanıyorum ama sadece..." Eğilerek yanıma oturduğunda yatakta doğruldum.

"Sadecesini boşver, yalnızca inan." Dudaklarıma anlık bir öpücük kondurduktan sonra gülümseyerek uzaklaştı.

"Bugün ne yapalım istersin?" Konuyu değiştirmesine izin vererek yatakta gerindim.

"Evden dışarı çıkmak istemiyorum. Film falan mı izlesek?" Omuzlarını silkerek dudaklarını büzdü. Onun bu halini keyifle izledim.

"Bana uyar."  Elimi omzuna koyarak onu iteledim.

"O zaman çık ve bende kısa bir duş alıp giyineyim." Kaşlarını yenidem kaldırdığında ağzından bir 'hah' sesi çıktı.

"Ciddi misin, Ga Eul?"

"Ne konuda?" Saf ayağına yatmak zordu. Nam Joon yine de açıklama gereği duymuş olacak ki konuştu.

"Ben yanındayken şu yataktan çıkıp gidemez misin yani şimdi? Çıplak?" Yalancı kahkaham odada yankılandığında kafamı iki yana salladım.

"Çıkıp gidebilirim ama yapmayacağım." Çarşafı patpatlayıp gözlerimi üzerinden çektim.

"Her şeyini biliyorum, Ga Eul. Hemde her şeyini."

*

"Sen kafayı mı yedin? Hangi akla hizmet böyle bir film açabilirsin Nam Joon?" Kahkahası kulaklarımda çınladıktan sonra avucuna doldurduğu mısırları ağzına attı.

"Filmin ne suçu var? Korkuyorum desene sen şuna." Bakışlarını bana çevirmeden televizyona bakmaya devam etti.

"Korku filmlerinden korkmadığımı sende biliyorsun. Ama bu... Tanrım, insanların bağırsaklarını görmek zorunda mıyım? Bu iğrenç." İsyan edercesine önümdeki mısırı ona doğru iteledim. Midem bulanmak üzereydi.

"Vıcık vıcık bir aşk filmi izleyemem, Ga Eul."

"Sana romantik bir şey izleyelim demedim ki. Sıradan bir aksiyon ya da bilimkurgu filmi de olabilirdi." Elindeki mısırı yanındaki boş alana bıraktı ve bana döndü.

"Bir şeyden de memnun kalsan olmaz mı?" Şu an ciddi olup olmadığını anlayamıyordum. İfadesi isimlendiremezdi.

"Fikrimi sorsaydın olabilirdim." Bacağının üzerinde duran kumandadan filmi durdurdu. Ciddiydi.

"Seni hiçbir memnun etmek mümkün değil. Gerçekten değil."

"İnsanların bağırsaklarını görmektense daha düzgün bir şey izleyip sevgilimle iyi vakit geçirebilmek istemem neden memnuniyetsizlik oluyor?" Ayağa kalktı ve kalkarken de eli yanındaki mısır kasesine çarptı. Patlamış mısırlar her yana dağılırken kaseye bir tekme savurdu ve beni şaşkınlıkla orada bırakarak odadan bağırarak çıktı.

"Sadece sus, tamam mı? Sus!"

Bir anda neden böyle davranmaya başladığına bir anlam veremiyordum. Sinirli olması gereken bendim. Bir de üstüne her zamanki sakarlığından ödün vermeden ortalığı batırmıştı. Tanrı aşkına, gerçekten sinirli olması gereken bendim.

Ayağa kalkıp gideceğim esnada yakınlarda duyduğum telefon sesiyle durakladım. Etrafıma bakındığımda koltuğun karşı tarafında duran Nam Joon'un telefonunu gördüm. İleriye atılıp arayan kişiye baktığımda kaşlarım çatılmıştı.

Patron arıyor...

Nam Joon'u tatil gününde neden aradığını anlayamamıştım. Tam telefonunu ona götürmek için hareketlenecektim ki durdum. Açmamda ne sakıncası olabilirdi ki? Salonda melodi yankılanmaya devam ederken henüz telefonunu duymamış Nam Joon'u fırsat bilip telefonu cevapladım. Karşıdan öfkeli bir ses duyuldu.

"Bu saate kadar hala neden buraya gelmedin seni lanet olası!"

*

Sweet lies Nam Joon'cum olmuyor.

nicotine ¦ kim namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin