V/fear

1.9K 283 33
                                    

"Rıhtımlar, güz halatları, daha bir sürü şey,
Şuramda darmadağınık."

"Az önce telefonum mu çaldı?" Az önce Nam Joon'un patronunun yüzüne telefonu kapatmam bir yana, şu anda kafamda dönüp duran tilkileri susturmaya çalışıyordum. Nam Joon ise üzerindeki tişörtü çıkarmış bir vaziyette yeniden içeri girerek tereddütle sordu.

"Bilmem, sence çaldı mı?" Ellerini saçlarının arasından geçirerek derni bir nefes aldı.

"Oyun oynama, Ga Eul. Çaldı mı çalmadı mı?" Elimdeki telefonu koltuğun üzerine atarak Nam Joon'a doğru bir adım attım. 

"Çaldı. Hemde kim aradı biliyor musun?" Kollarımı göğsümde kavuşturduktan sonra tereddütünü hala devam ettiren ifadesini izledim bir süre.

"Patronun." Çatık kaşları, birden bire inerek gözlerini kırpıştırdı. Bana yalan söylediğine emin olmuştum artık.

"Ne dedi?" Sorusunu es geçerek kendi sorumu yönelttim ona.

"Bugün izin günün değil miydi?" Sol eli göğsüne giderek teninin üzerini kaşıdı. Aslında göğsünün kaşınmadığını biliyordum. Nam Joon ne zaman yalan söylese ya da konuşmak istemediği bir konu hakkında dursa bir yerlerini kaşırdı. Yanağını, alnını, ensesini, şimdi de göğsünü...

"Patron tam olarak ne söyledi, Ga Eul?" Konuyu geçiştirmeye çalışıyordu. Yapmak istediği tam olarak da buydu.

"Bana neden yalan söyledin?" Fakat ben ondan aşağı kalacak değildim.

"Sadece emin-"

"Bana neden yalan söyledin dedim! Kaçıncı bu, kaçıncı söylesene?" Olduğu yerde öylece durup bana boş bakışlar atıyor oluşu giderek beni daha sinirli bir hale sokuyordu.

"Kaç defa daha yalanlarını dinleyeceğim?" Elini göğsünün üzerinden indirerek bana doğru bir adım attı. Adım kadar emindim ki biraz sonra beni ikna etme çabalarına girişecekti. Yapmadığı şey değildi bu yüzden şaşkın değildim fakat bu defa onu dinlemeyecektim.

"Sesi çok sinirli geliyordu, Nam Joon. Ondan izin almadan kafana göre iş yaptın yine, değil mi?" Yeni bir adım daha attı, bir adım ve bir adım daha. Ta ki aramızda bir karış mesafe kalana kadar...

"Beni dinleyecek misin?"

"Bilmem, dinlemeli miyim?" Kafasını hızla aşağı yukarı salladı.

"Evet."

"Yine yalan söylemeyeceğini nereden bileceğim?" Dudaklarının arasından çıkan soluğu saçlarıma çarptı.

"Sana söylediğim yalanların hepsi seni üzmekten korktuğum içindi. Fakat şimdi bunu umursamadan sana her şeyi anlatacağım çünkü bunun daha ötesi olamaz anlıyor musun?" Gözlerimi yumarak göğsümde bağladığım kollarımı çözdüm.

"Ne oldu?" Diyerek yenilgiyle gözlerinin içine baktım. 

"Başım belada." Dedi direk olarak. Az önceki tereddütünden eser yoktu, sadece tepkimden korkuyor gibiydi. Gidecek oluşumdan korkar gibi elleri kollarıma tutundu. Beni kendine çekerek biraz daha yaklaşmamızı sağladı.

"Başım bu sefer ciddi anlamda belada, Ga Eul." Saçlarımı çekiştirmek, odanın içinde volta atarak Nam Joon'a ters bakışlar atmak istiyordum. Fakat bunların hiçbiri mümkün değildi. Kollarımı sıkı sıkı tutarak irislerimi titretecek derecede sıcacık bakıyordu gözlerimin içine. Hayır, bu yapmak istediklerimin tümü imkansızdı.

"Senin başın hep belada, Nam Joon. Senin başın bu işe başladığın günden beri belada ve ben hala hangi akla hizmet o bok çukurunda çalışmaya başladığını anlamıyorum." Cümlelerimden sonra hiddetlenir gibi oldu. Kollarımı hafifçe silkerek sesini yükseltti ve beni olduğum yere çivileyecek şeyleri söyledi.

"Çünkü o zaman sen yoktun, korkacak bir şeyim de yoktu. Ama şimdi..." Artık acımaya başlayan tenimi okşayarak ellerini gevşetti.

"Artık sen varsın ve benim korkacak bir şeyim var. Benim korkacak küçücük bir kalbim ve senin kocaman ruhun var."

*

Uzun zamandan sonra herkese merhaba. Bundan sonra bölümleri her gün, her gün olmasa bile düzenli bir şekilde atacağım. Bu hikayeyi bir an önce çözüme bağlayıp bitirmek istiyorum.

Bir sonraki bölümde görüşürüz.



nicotine ¦ kim namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin