-2-

7 0 0
                                    

Hayat bazen bir su misali güzelce kimseye dokunmadan akıp gider. Bazen ise adeta bir ateş olur ve sadece küçücük bir kıvılcımı insanlara dokununca onlara zarar verir. Hayat benim için usulca akıp giden bir su değil adeta yakıcı bir ateş olmuştu. Ve bende o ateşin içindeki bir kıvılcımdım. Kim benim etrafımdaysa ya da kim bana yardım ediyorsa onları geçip giderken bıraktığım korlarla onları da beraberimde ateş olmaya hatta daha kötüsü felakete sürüklüyordum.

Annem ve babam ben 4 - 5 yaşlarındayken benim yüzümden hayatlarını kaybetti. Daha sonra yetimhanedeki arkadaşlarım benim yüzümden acı çektiler. Şimdi ise yetimhaneden ayrılırken onu bırakmayacağımı söylediğim kardeşim gibi gördüğüm insan benim yüzümden hayatını kaybetti. Ben onun iyiliği için uğraşırken meğersem onun eceli olmuşum. Neden hayat bana bu kadar karşıydı. Sanki sen yaşama bu hayata fazlasın dermiş gibi üzerime geliyordu herşey.

" Hae-won hadi kızım hava iyice kararmaya başladı." Teyzemin uyarısı ile bu yıkıcı düşüncelerden kurtuldum ve yavaşça oturduğum mezar taşının üzerinden kalktım. Kalkarken ayağım bir çalıya takıldı ve teyzem tutmasaydı az kalsın yerle bir olacaktım. Teyzem dikkat etmem gerektiğini bir kere daha tekrarladı ve elime o kullanmak istemediğim ama o olmayınca da yolumu bulamayacağım değneği elime tutuşturdu. Ve arabaya binmeme yardım etti. Kapıyı kapattı ve şoför koltuğuna geçti.

Dong Kyu ile yaptığım o kazadan sonra görme yetimi kaybettim. Ve bu yüzden hiç istemesemde insanlara bağımlı yaşamak zorunda kaldım. Insanlar bana yardım ediyorlar ama bu bana sadece acizlik hissinden başka hiçbir şey katmıyordu. Küçükken anneme bağımlıydım. Daha sonra yetimhaneye şimdi de beni o yetimhanede koruyup gözeten teyzem gibi gördüğüm insana bağımlıydım. Onu her ne kadar çok sevsemde bana bu kadar yardım etmesi kötü hissetmeme neden oluyordu. Yaşı 38 olan teyzem her anımda bana destek oluyordu beni hiç yanlız bırakmıyordu. Benim ona bakmam gerekirken o bana bakıyordu. Elime damladığını hissettiğim birkaç gözyaşıyla bu düşüncelerimden kurtuldum ve teyzeme fark ettirmeden yüzümü sildim. Teyzem elimi tuttu. Hafifçe sarsarak " Geldik tatlım." dedi.

Yavaş adımlarla içeriye geçtim.
Teyzeme ;

- Teyzecim ben biraz uyuyacağım.

Teyzem ;

- Peki canım sen biraz dinlen bende yiyecek birşeyler hazırlayayım.

Teyzemin nerede olduğunu görmesemde küçük bir tebessüm atıp kafamı peki dermişçesine salladım ve odama çıkmak için zorda olsa sonunda bulmayı başardığım korkuluklardan tutunmaya başladım.

Odama çıktığımda yatağımı buldum ve uzandım.

♊♊♊

13 Ekim 1997

- " Doğum günün kutlu olsun Haneul."

Dediğimizle birlikte içinden küçük bir dilek tuttu ve küçük kekin üzerindeki mumu üfledi Haneul. Ve hemen ardından hediyeleri vermeye başladık. Para olmadığı için hiç kimse ona hediye alamamıştı. Ama yine de arkadaşımızı mutlu etmek için bende dahil kimimiz resim çizdi kimimiz ise ona bulabildikleri boncuk ve iplerden kolye ya da bilezik yaptı. Keklerimizi yedikten sonra oyun oynamaya başladık. Ve birden kapı açıldı ;

- Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ? Öğretmenlerden izinsiz doğum gününün kutlanmasının yasak olduğunu bilmiyor musunuz. Birde tehlikeli olduğu halde mum yakmışsınız. Bu yaptığınızı müdür beye söyleyip disiplin kurulunun toplanmasını isteyeceğim.

Yanında olan Min Ji 'ye baktı ve ;

- Teşekkürler Min Ji. Arkadaşlarına uymayıp bunu bize söylediğin için bir ödülü hak ettin.

Min Ji gülümseyerek ;

- Önemli değil öğretmenim sadece birkaç tane daha şeker ve çikolata isteyeceğim o kadar.

Öğretmen ;

- Peki canım mutfaktaki görevliye söyle o sana versin.

Birden bize dönerek;

- Ve sizde benimle geliyorsunuz.

Disiplin kurulunda alınan karar ile  ellerimize cetvelle vurulacak  ve karanlık odalara kapatılacaktık. Çünkü daha önce uyarı almıştık ve bunları dikkate almamıştık.

Young ;

- Öğretmenim lüt... lüt... fen bize acıyın *hıck* lüt *hıck* fennnn!!!

Yoona ;

- Öğretmenim ben *hıck* karan *hıck* lık *hıck* tan ço...ok korkarım *hıck*. Lütfen beni buraya kapatmayın.

Ben ;

- Öğretmenim hepsini *hıck* ben planladım. Lütfen *hıck* onları bırakınnn!!!!

Arkadaşlarımın sesleri daha çok ağlamama neden oluyordu.  Biz sadece kendimizce eğlenmek istemiştik. Neden bizim bu küçücük mutluluğumuz onlara fazla geldi?. Insanlar neden her zaman başkalarının mutluluğunu kıskanır.?
O küçük Min Ji cadısı bizi sadece birkaç tane daha fazla çikolata ve şeker yiyebilmek için mi şikayet etmişti.? Isteseydi ben ona kendiminkileri de verirdim.

Ve birden arkadaşlarımın çığlıkları  artmaya başladı. Bende duydugum çığlıklarla daldığım düşüncelerden kurtuldum ve tekrar bağırmaya başladım..

- Bırakın onları. *hıck* Lütfennnnnnn. Yalvarırım.*hıck*

♊♊♊

Hae-yun Teyze

Sofrayı hazırladıktan sonra Hae-won 'u çağırmak için odasına çıktım. Kapıyı açtığımda terler içinde yatakta debelenen bir Hae-won görmeyi beklemiyordum. Hemen yatağının yanına koştum ve onu sarsmaya başladım. Ama uyanmıyordu.

Hae-won ;

- Lütfen lütfen lüt...fen bırak...bırak..ın onları... Onların bir su...çu yokk. Lütfenn..

Sayıkladıklarından anladığım kadarıyla yine yetimhanedeki o kötü ve korku dolu zamanlarını hatırlıyordu. Onu birazcık daha sarstıktan sonra böyle uyandıramayacağımı anladım ve hemen telefondan psikologunu aradım.

1 saat sonra doktor Hae-won 'un odasından çıktı. Hemen doktorun yanına gidip aklıma takılan şeyleri sordum.

- Doktor bey onun nesi var?? Neden kardeşinin her ölüm yıldönümünde böyle kabuslar görüyor??

Doktor ;

- Korkmayın önemli birşey yok sakinleştirici yaptım. Birkaç saate kendine gelir. Ayrıca kardeşinin  ölümünden kendini sorumlu tutuyor. Ve ölüm yıldönümü bütün kötü anılarının ya da onun yüzünden olduğunu düşündüğü bütün herşeyi hatırlamasına neden oluyor. Bunları hatırlayınca kendini suçluyor ve kendiyle bir savaşa giriyor. Neden böyle şeyler yaptığını sorguluyor.

- Eğer onu buradan, şimdiki hayatından uzaklaştırırsam bu durumu devam eder mi?

- Bu durum ona bağlı eğer yaşadıklarını unutup kendini suçlamazsa bu krizleri atlatır. Ama eğer kendini suçlamayı bırakmazsa....

- Ne olur? Kendini suçlamayı bırakmazsa ne olur.? Lütfen söyleyin.

- Böyle giderse kendine zarar verebilir. Çevresindekilere zarar gelmemesi için kendi hayatından vazgeçebilir.

- Peki ne yapmalıyım??

- Ona eski anılarını hatırlatacak şeyler yapmayın ve gözünüzü  onun üzerinden ayırmayın.

- Teşekkürler doktor bey.

Doktoru gönderdikten sonra Hae-won 'un odasına çıktım. Gittiğimde hala uyuyordu. Bende yere çöktüm ve elini tutup kendi kendime konuşmaya başladım.

- Senin kılına zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Sana o yetimhanede bir zarar gelmesine izin vermedim. Şimdi de gelmesine izin vermem. Seni çocuğum gibi çok seviyorum. Sen benim her zaman kalbim oldun. Bir insan kalbi olmadan yaşayamaz bende sen olmadan yaşayamam. Ve sen olmadan çok yalnızım. Seni asla ama asla bırakmayacağım. Söz veriyorum.

Ağlamaktan ve yorgunluktan ağırlaşan gözlerim düşüncelerimden kurtulmama neden olup beni derin bir uykunun kollarına bıraktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlığın GözleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin