Sonu olmayan yaşanmışlıklara...

103 2 1
                                    

Nasıl anlatmalı nereden başlamalı...

Üstünden epey zaman geçmesine karşın saniye saniye beynime kazılı. Anlatacağım şeylerde kendinizi bulmaya çalışmayın, yakınlık kurmayın. Gerekirse garipseyin. Ama o sıcaklığı samimiyeti yakalayın. Dünya da sanırım onun çakması yok.

1.Bölüm

Hikayem nasıl mı başladı?

Ben Yavuz. Dışarıdan çok neşeli ve eğlenceli gözükürüm. Arkadaşlarımı eğlendirir, kahkahaya boğarım 'en azından onlar öyle söylüyor'.  Benim en mutlu halim de bile boğazımda  o hiç gitmeyen düğüm var. Aklıma kısacık bir an da olsa gelir. Bir kaç anı belirir. Bir kaç saniye de olsa suratım hemen değişirdi. Alışkındım  artık bu duruma garipsemiyorum. Ama kafamdan  çabuk atabiliyorum, hemen normale dönüyorum.Bir kaç saniyelik de olsa o zaman diliminde saatler dolusu anıyı tekrar yaşamak yıpratıyor inanın.

Her insanın bir hikayesi vardır, derim.

Ama kendi hikayemi kimse tam olarak bilmez. Anlatamam.

Hikayemin  ismi Süveyda.

Süveyda. İlk bu kelimeyi duyduğumda Cumhuriyet Üniversitesinde öğrenciydim ve mutluydum. Mübarek cumartesi günlerinden biriydi. Akşam olmuş sofra donatılmıştı bile. Hoş sohbet zaman geçerken radyo da bir şarkıya dikkat kesildim. Eşsiz müzik ve sözlerde kendimi buldum bir an. Çalan şarkı daha sonraları da çok seveceğim Oğuz Aksaç'ın bir şarkısıydı (Kirpiğin Kaşına Değdiği Zaman). O an hayatımda her şey olması gerektiğinden daha güzeldi. Sevdiğim aşık olduğum kadın, candan öte çok sevdiğim kardeşim, o eşsiz samimiyet ve muhabbet. Ben  onun gözlerine baktığımda zaman dururdu. O kadar gerçek ve şefkatliydi ki elinizi uzatsanız sanki yakalayabilirdiniz.

İlk lise çağımda tanıdı onu. Aynı lisede aynı sınıfta olmamıza rağmen fark edememiştim. Çok konuşmayı sevmeyen, içine kapanık biriydim o zamanlar. Şimdi tabi tam aksini düşünün. İlk kez göz göze gelmemize neden olan şey çok kibar bir hapşırma sesi olmuştu. Birbirimize bakıp güldük, o anda anladım işte. Kafamda şimşekler çaktı ama uzun süre sustum. Onun için normal bir durumdu belki de ama benim değildi. Kendi iç dünyamda  yaşamaya başlamıştım. Suskunluğumu kendim bile unuturdum ve çok  az konuşurdum. Kendime  itiraf etmekte bile zorlandım. Lise bu suskunlukla bitti. Okulun son gününe kadar. Koca yılların ardından babamın işi sebebiyle şehirden apar topar taşınmamız gerektiğini öğrendim. Lise diplomamı bile alamadan taşınmak demekti bu. Kendime bile itiraf edemediğim çok şey vardı. Bu  biraz daha yaktı canımı.

Son güne kadar bekledim habersiz, sessiz sedasız gitmek aklımdaydı. Her şey hazırdı taşınmak için. Kamyona eşyalar yüklendi. Aklımdan çıkmıyordu. Son bir kez daha görmek istedim, canım tekrar yandı. Bir anda kendimi ona koşarken buldum. İkimiz de durumdan bir haberdik. Kendine geldiğim de artık çok geçti. Karşımda öpülesi gamzelerini bir kez daha sergiledi o çocuk gülümsemesiyle.

Boğazın düğümlendi ve zar zor "taşınıyoruz artık seni göremiyeceğim" diye bildim.

Onun tatlı bir tebessümle "nereye" diyebildiğini zor zar duydum.
"Başka bir şeh... " diyemeden bana kocaman sıkıca sarıldı.
O harikulade kokusunu çektim genzime. İçimle doldu benliği. Sarhoş gibiydim ne ses çıkarabiliyordum ne de tepki verebiliyordum.
Nefesinin sıcaklığıyla " üzüldüm gitmene" diye kulağıma fısıldadı ve arkasını dönüp hemen gitti. Önce duraksadım, şaşkınlığım devam ediyordu. Gözden kayboluncaya kadar yürüşünü izledim. Benim için o an hayat durmuştu. Önce kendime gelmem ve yaşadığım bu mucizeyi sindirmem gerekiyordu. Ama inanın bunun için bile zamanım yoktu. Aileme haber vermeden geldim ve beni bekliyorlardı eminim. Nasıl geldiğimi bilemediğim bu yolu şimdi ağır adımlarla gidiyordum. İçimde müthiş bir pişmanlık duygusu hissettim. O anı yıllarca unutamadım. Koca şehirde tek veda ettiğim isim oydu. Süveyda...

Aslında her şeyin o anda başladığını anladım. Buruk bir gülümsemeyle nefret ettiğim şehre veda ettim.

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin