2. Bölüm

127 6 0
                                    

  Kim bilebilirdi ki gökyüzüne aşık olan benim karşıma gözlerinde gökyüzünü barindiran, masmavi gozleriyle aklimi başımdan alıcak birinin çıkacağını. Hiç bir zaman ne olacağını bilmiyoruz işte.

1 yıl önce üniversiteyi kazandım. Babami kaybedeli 5 sene olmuştu. Kanser denilen o illet onu bizden almıştı. Ve bende en azindan başkalarına umut olmak adına tıp okumayi tercih ettim.

İstediğim universite ıstedigim bölümdü. Benim hayallerimin başlangıç zamanıydı.

1 YIL ÖNCE 


Yarın okuldaki ilk günüm. Çok heyecanlıyım. Heyecandan uyuyamadim ama sabah dinç olmalıydım. Çünkü ilk görünüş her zaman önemlidir.


Biraz uykumun gelmesi ve sakinleşmek adına en sevdiğim filmlerden biri olan Aynı yıldızın altında' yi izledim. Ve işin komik tarafı yine ağladım. Sanırım  benim vücudumun 4/3 ü su değil de duygulardan ibaret. Bu 19.u işleyişimdi. Koskaca 19! Ve yine ağladım. Artık komik gelmeye başladı. Bir insan nasıl olurda 19 kere izleyip te ilk defa izliyormuş gibi ağlar ki? Neyse ki gözlerimin çok şişmemesi adına fazla salya sümük gitmedim.
Film bittikden sonra yatağıma geçtim. Ve gozlerimi kapadım.

  Uyandığımda saat 6.30 du. Kalktım ve annem içeri daldı. O zaman anladim kahvaltı hazır hadi kalk diyordu bana bakan kahverengi gözleriyle.

- Gunaydin böcek. Hadi kahvaltı hazır. Okulun ilk günü guzelce kahvaltı etmelisin.

+ Geliyorum anne

  Evin tek çocuğuydum. Annem tarafından pek olmasada babam tarafından hep şımartılırdım. Annemle babam beni hep böceğim diye severlerdi.
 
  Babam öleli 4 sene oldu. Annemle beraber yaşıyoruz. İstanbul cok kalabalık bir şehir ama bu kadar kalabalık içinde babasızlık çok yalnız hissettirebiliyor. Annemin yalnız kalması en son isteyeceğim şeydi. O yüzden istanbul dışında bir üniversiteyi seçmedim.

  Annemle beraber kahvaltımızı yaptıktan sonra giyindim. Hazırdım ve annem beni kapıdan uğurladı. Arabaya bindim ve okul yolunu tuttum.

  İstanbul trafiği o kadar berbat ki okula ilk gunden gec kalacağım korkusu sardı bir anda beni. Ve bir anda sinyal bile vermeden hödüğün biri geçti önüme. Ne mi oldu? Son anda frene basmamla kılpayı kazadan döndük. O sinirle fırladım arabadan. Hödük de fırladı tabi. Ben daha yüzüne bakmadan;

+ Dikkat etsene be! Hödük

Dememle beraber yüzüne baktım. Masmavi gözleri: Resmen gökyüzünü barındırıyordu gözlerinde.

- Deniz

+ Hı?

- Hödük değil, Ben Deniz

İşte bizim hikâyemizde tam burda başlamış oldu...

+ Dalga mı geçiyorsun benle? Az kalsın kaza yapıyorduk!

- Özür dilerim, sadece ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. Iyi misiniz?
     (Sen ne kibarsin oyle..)

+ İyiyim, sanirim (hemen arabama yöneldim)

Arabaya bindim ve yoluma baktim, okula ilk günden geç kalmak istemedim. Okula varmıştım. Sınıfa geçtim. Kimseyi tanımıyordum. Ve hemen yanimda bir kız beliriverdi;

+ Boş mu? (Erkeksi bir tavrı vardi)

- Tabi

+ Saol (hafifçe gülümsedi. Erkeksi tavrı yumuşamıştı bir an da)

+ Bu arada ben Naz

- Memnun oldum. Bende Kumsal

(Naz): Guzel isimmiş

   Hoca gelmişti ve ilkokul degil ki burası hemen kendini tanitip derse başlamıştı. Dersin ortalarında biri kapıyı tıklatıp içeri girdi. İşte yolumu kesen o hödük!

(Hoca): Nerdeydin sen!

(Deniz): Geç kaldım, kusura bakmayın.

Bir anda ayağa fırladım sebebsizce. O an ki sinirle de olabilir;

+ Milettin yolunu kesmekle uğraşıyordur!

Sesim de yükselmişti, herkes bana bakıyordu.

HAYALLERİMİ SÜSLEYEN SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin