14 Eylül 1913 Selanik
Küçük kız mütevazı evlerinin bahçesinde, elinde çiçeklerle oradan oraya koşuşturuyordu. Topladığı çıçekleri annesine hediye etmeyi düşlerken, evde sadece bacı kalfa ile kendisinin olduğundan habersizdi. Evin ortasında 'anne, anne' diye naralar atıyordu. Bacı kalfa ise küçük kıza durumu nasıl münasip bir dille açıklayacağını düşünüyordu. Bacı kalfa kızın elindeki çiçekleri alıp, boyuna ulaşmak için dizlerinin üstüne çöktü. " Meryem'ciğim, sana birşey söylemem gerekiyor"dedi. Bu durumu izah etmek yaşlı kadın için epey zordu. Meryem henüz on yaşındaydı ve böyle bir haberi sindirmek onun için kolay olmayacak gibiydi. Kadın göz pınarlarında biriken yaşlara aldırış etmeden yutkundu " Bak miniğim. Biliyorsun annen ve baban seni canlarından çok severler" dedi. Küçük kız birşey anlamışa benzemiyordu ama kafasını sallamakla yetindi. Gülümseyerek " Biliyorum bacı kalfa ben de onları çok seviyorum" dedi. Yaşlı kadın bu duygusal ana dayanamamıştı, gözünden akan iki damla yaşı elinin tersiyle sildi. Boğazında düğümlenen hıçkırık konuşmasına engel oluyordu. Bundan sebep derin bir nefes aldı ve koltuklardan birine oturarak kızı kucağına aldı. Kızın minik ellerini dudaklarına götürüp ufacık bir buse kondurdu. " Annen ve baban artık yoklar küçüğüm. Bu vakitten sonra da sana ben bakacağım. İnan bana mutlu olacaksın bitanem" dedi. Kız neye uğradığını şaşırmış gibiydi. Yaşlı kadının kucağından yavaşca indi" Onlar öldüler mi? Doğruyu söyle öldüler mi?" diye bağırdı. Yaşlı kadın ne yapacağını bilmiyordu, ayağa kalkıp kıza acısını dindirmeye çalışırcasına sımsıkı sarıldı. Minik Meryem de ağlıyordu artık, onun da yüreği dayanamamıştı bu acıya. Annesinden ve babasından tek hatıra bu evdi. Bu evde elinden alınırsa daha da büyük bir acıyla sarsılacaktı yüreği.
Sabaha kadar uyumamıştı küçük kız, bacı kalfa da başında durup onu teselli etmeye çalışmıştı. 'Benim annem ve babam ölmedi' diye sayıklayıp duruyordu. Oysa ki ölüm haberleri çoktan ulaşmıştı bütün Selanik'e. Neden öldüklerini ve bu zulmü kimin gerçekleştirdiğini bilmiyorlardı. Meryem'in babası Hasan Efendi hastanenin başhekimiydi, annesi Gülsüm Hanım ise ev hanımıydı. Şimdiye kadar kimseyle hiçbir düşmanlıkları olmamıştı. İşte sırf bu yüzden kimse öldürüldüklerine inanamıyordu.
Sabaha kadar uyumadığı için bacı kalfanın dizlerinde birkaç saatliğine de olsa gözlerini yummuştu küçük kız. Bacı kalfa da çok üzülmüştü bu habere. Meryem'i öz kızı bilmişti yıllarca, onu kimselere bırakmaya niyeti yoktu. Ama ona daha ne kadar süre bakabileceğini bilmiyordu yaşlı kadın. Yaşı 60'ı bulmuştu ve artık yaşlandığını hatta birkaç yıl sonra kendisine bile bakabileceğinden süpheliydi. Kadını en çok korkutan düşüncelerden biriydi bu. Diğeri ise küçük kızın bu ölüm haberini kabullenememesiydi. Dış kapının hızlıca vurulmasıyla yaşlı kadın ve Meryem yerinden sıçradı. " Bacı kalfa ne oluyor" dedi küçük kız. Bacı kalfa kızın başını okşayarak "Tamam canım yok birşey sen uyu" dedi ve apar topar kalkarak aşağı indi. Kapı hala yumruklanıyordu, korkmamak elde değildi. Kadın kapıyı açar açmaz kendini yerde buldu. Tuhaf giyimli bir takım adam bacı kalfayı acımasızca yere itmişti. " Kız nerede?" diye bağırdı heybetli olan. " Kız yok bu evde. Gidin buradan!" dedi yaşlı kadın çaresizce. İçlerinden cılız olan yaşlı kadının çenesini kavrayarak " Eğer yalan söylüyorsan kurtuluşun yok ihtiyar" diye tehdit etti. Yaşlı kadın istemsizce ağlayarak bağırmaya başladı. " Hayır! Gidin buradan. Rahat bırakın bizi!"Arkadaşlar yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Beğenmeden geçmeyin çok emek verdim bu kitap için. Şimdiden teşekkür ederim.😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimdeki Naralar (Meryem'in Hayatı)
Romance" Benim anne ve babam ölmedi bacı kalfa, onlar ölmedi yaşıyor" dedi küçük kız. Yaşlı kadın kızın gözyaşlarını bir kez daha sildi. Ama fayda etmiyordu, sildiği yer yine ıslanıyordu. Oysa ne çok severdi onları. Kavuşmaları küçük kızın elindeydi. O ist...