Bazen hayat saçma sapan sürprizler yapar bize. Duymamamız gereken şeyler duyarız. Şahit olmamamız gereken şeyler çıkar karşımıza.
Jennie'nin başına bu ikinci kez gelmişti. Müzik sınıfının önünden geçerken görmekten pek de hazzetmediği birini gördü. Bobby.
Tam oradan seri bir şekilde uzaklaşacaktı ki, duyduğu isim sebebiyle olduğu yere çivilendi.
"Jisoo..." demişti Bobby'nin karşısındaki Junhoe. "Okuldaki en güzel kızlardan. O da mı Mino için hissettiklerini değiştiremedi?"
Bobby kafasını yere eğdi üzgünce. Zihni birçok kelimeyle dolu gibiydi. Ağzını açtı ama bir şey söyleyemeden geri kapattı. "Ben..." dedi sonunda. "Jisoo güzel, iyi biri. Çok iyi bir arkadaş. Beni güldürüyor. Ama hayır, Junhoe. Olmuyor. Bir erkeğin bana hissettirdiklerini hissettirmiyor ve o erkek de muhtemelen düz...Ne halt edeceğimi bilmiyorum."
Jennie duyduklarını anlamakta ve sindirmekte zorlandı bir süre boyunca. Ardından Junhoe tekrar konuştu, "Bir erkekle dene unutmayı? Birini tanıyorum. Alt sınıflardan bir çocuk. Adı Hanbin. Denemek ister misin?"
Bu kadarı Jennie için fazlaydı. Orada daha fazla duramadı. Bobby, Jisoo'yu sevmiyordu ve belki de aldatacaktı.
Bunu arkadaşına söylemeliydi.Ve bu kesinlikle kötü bir fikirdi.
#
"Ne diyorsun sen ya?!" Jisoo öfkeyle bağırdı. Bu defa duyduklarını hazmedemeyen oydu. "Bobby beni seviyor. Asla arkamdan böyle şeyler konuşmaz! Sen-" Durdu. Kafasını yere eğdi. Derin nefesler alıp verdi.
Jennie onun en ufak hareketini büyük bir korku ile izliyordu. Jisoo kafasını kaldırdığında gülümsüyordu. Jennie bu yüzden başta şaşırdı fakat sonra bunun sinirli bir gülüş olduğunu fark etti.
"Hiçbir zaman Bobby ile ilişkimden memnun olmadın. Hep surat astın. Ve şimdi de bu...Yoksa Bobby'den mi hoşlanıyorsun?"
Jennie duydukları karşısında kulaklarına inanamadı. Bu...bu çok fazlaydı.
"Konuşsana!" Jisoo bağırdı. Fakat aldığı tek yanıt dudaklarındaki baskı oldu.
Gözleri şaşkınlıkla kocaman açılırken baskı da anında kayboldu.
Jennie dolu gözlerle ona bakıyordu. "Hep bunu hayal etmiştim ben, Jisoo...Seni öpmeyi. Ama bu şekilde değil. Az önce...iğrenç geldi hep düşlediğim dudakların." Baş parmağı az önce öptüğü dudakları okşadı, titreyerek. "Ben seni seviyorum...Bobby denen herifi değil. Ama o anlattıklarım yalan değil. Hay sikeyim tek düşündüğüm sendin. Bilmen gerektiğini düşündüm. Ve şuna bak...Senden nefret ediyorum Jisoo!"
Mor saçlı olan öylece bakakaldı öteki kız arkasını dönüp uzaklaşırken. Jennie bir anlığına duraksadı. "Öğretmenle konuşacağım. Beni senin göremeyeceğin bir yere oturtsun. Bir daha asla konuşmayalım. Olur mu?" Ve öylece uzaklaştı.
Jisoo sonunda şokun etkisini üzerinden attıktan sonra bakışlarını yere indirdi.
"Bobby haklıymış...Sarı lale..."
#
Yine Lisa vardı. Hep Lisa vardı. Son zamanlarda ne zaman üzgün olsa onun sayesinde tekrar gülümseyebiliyordu. Jennie sıkıca sarıldı ona.
"Jennie." dedi Lisa. Sesi belki de ilk kez bu kadar ciddi çıkmıştı. "Belki şu an olduğumuz durumda...Yaşadığın şeyden sonra...bunu söylemem uygun olmayacak ama..." Derin bir nefes aldı. "Benimle çıkar mısın?" Bir çırpıda söyleyiverdi.
Jennie duyduğu soruyla hızla geri çekildi. "Lisa..."
"Lütfen. Sadece bir şans ver. Seni mutlu etmek istiyorum, seni üzen şeyleri unutturmayı istiyorum." Kızın elini sıkıca tuttu.
Ve düşünceler yine hücum etti Jennie'nin beynine.
Neden Jisoo'ya bu kadar takıntılıydı? O kendisini sevmeyen erkek arkadaşıyla gayet mutlu değil miydi? Sorguladı. Her şeyi, duygularını, hayatını. Uzunca düşündü.Herkes kendisini sevene evet dese bu oyun bitecekti. İşte, Jennie'nin elinde bir fırsat vardı şimdi. Jisoo'yu unutup mutlu olmak için bir şansı vardı. Hem zaten Lisa onu şimdiden mutlu etmiyor muydu?
Kafasını kaldırıp etrafı inceledi. Gözüne bir köşeden onları izlemekte olan Rosé çarptı. Jennie'nin kalbi acıdı. Özür dilerim Rosé. İnsan denen mahlukat bencil bir sürtüktür. Lisa'ya döndü.
"Teklifini kâbul ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Loved | Blackpink
RomanceKulaktan kulağa oynamak gibidir aşk. Sen ona dersin seni seviyorum diye, o bir başkasına