Jennie
Gece boşuna ağlamamıştım.
Sabah uyandığımda Jisoo yanımda yoktu. Ama ben yine de, en azından okula gittiğimde bana bir açıklama yapar diye bekliyordum. Sınıfa girdim. O daha gelmemişti. Dersin başlamasına birkaç dakika kala geldi, bakışlarını yerden kaldırmadan sırasına oturdu.
Başta çekiniyor diye düşündüm. O yaptığından sonra mutlaka gelmeliydi yanıma. Bir açıklama yapmalıydı. Ama o tüm gün kafasını sıraya koyup uyumayı tercih etti. Ben yine de bekledim. Her seferinde inancım yavaş yavaş kırılsa da.
Kibar olmak umrumda değil, beni sikmişti ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Beni hep görmezden gelseydi keşke, kalbimi bu daha az acıtırdı.
Lisa geldi bir ara yanıma. Benim için endişelenmişti. Onun ilgisine baktım. Ben onu sevmediğim hâlde beni mutlu etmek için çabalıyordu. Sonra bir de Jisoo'ya baktım. Onun umrunda bile değildim.
Tekrar Lisa'ya baktım. Onu aldatmıştım ben. Benim gibi birisini hak etmiyordu. Sorduğu soruları terslemeye başladım. Lisa'yı kendimden soğutmalıydım. Onu üzerken de canım yandı. Fakat işte ben de böyleydim. Acı çekmek benim kaderimdi belki.
Lisa'nın endişeli yüz ifadesinin önce şaşkına sonra kırgına dönüşünü izledim. Ona bir arkadaş olarak sarılıp özür dilemek istedim. Ama onun yerine Jisoo'ya baktım. Umursamaz Jisoo'ya.
Az sonra Lisa yanımdan kalkmıştı.
#
Rosé
Bizim aptal tam mutlu derken yine üzülmeye başlamıştı. Yanına oturdum. Onunla Jennie hakkında konuşmaktan nefret etsem de sordum.
"Yine ne oldu Lisa?"
Masaya vurarak ritim tutuyordu. Kaşları çatılmıştı. Derin nefesler alıp verdi.
"Ben de bilmiyorum. Her şey iyi gidiyordu. Mutluyduk. Eğleniyorduk. Ama o birden soğuk davranmaya başladı. Benden nefret ediyormuş gibi..."
Bu hissettikleri cidden aşk mıydı? Hiç kendisini sorgulamıyordu. Ondan korktuğunu söylemişti önceden. Şimdiyse kırılmıştan çok gururu incinmiş gibi görünüyordu. Fakat aynı zamanda Jennie'yi sevmediğini de söyleyemezdim. Yine de...Lisa'nın hissettiklerine aşk da diyemiyordum. Tabii bunları ona söylersem benimle bir daha asla konuşmazdı.
Ben de bunun yerine onun kafasını dağıtmasını, başka biriyle de mutlu olabileceğini göstermeyi istedim.
"Bu akşamki maça iki tane biletim var. Gelmek ister misin?"
Başta ikilemde kaldı. Ama hey, maçlar en çok küfrün edildiği mekânlardan biriydi. Belki de bolca küfür edip içini dökebilirdi.
Başta itiraz edecek gibi oldu ama sonra onun da aklına küfür mevzusu gelmiş olacak ki, kâbul etti.
×
"Seni...."
"Sen bir..."
Lisa'nın ettiği ağır küfürler beni şaşırtmıştı. Dahası yanımızdaki adam arada bir bize bakıyordu. Ben adamın ettiğimiz küfürlerden dolayı bize kızdığını, bizi ayıpladığını sandığım için utanmıştım başta. Fakat sonra aslında Lisa'ya bakıp tekrar önüne döndüğünde Lisa'dan daha ağır bir küfür etmeye çalıştığını fark ettim. Bu beni az daha kahkahalara boğacaktı.
"Sen bir otuzbircisin, numara 9!" 9 numaralı formayı giyen oyuncuya bağırmıştı bu defa Lisa. Fakat sesi hiç yüksek çıkmıyordu. Gülerek elimi beline koydum. Titredi. Elimi diyaframının olduğu bölgeye bastırdım hafifçe.
"Düz bağırırsan sesin gür çıkmaz. Bu bölgeden destek almalısın."
Ona örnek göstermek için aynı tekniği kullanarak, "Düzgünce oynayın!" diye bağırdım.
Şaşırdı, sesim cidden de gür çıkmıştı.
Kafasını sallayıp gösterdiğim gibi bağırdı. "Sen bir otuzbircisin, 9 numara!" Sesi öyle yüksek çıktı ki, onunla yarışan adam ağzı açık bir şekilde ona baktı. Stad birkaç saniyeliğine sessizleşti. Dokuz numaralı oyuncu durup tribüne baktı.
Lisa şirin bir şekilde gülmeye başladı. Gülümsedim.
×
Oturduğumuz apartmanın önüne gelene kadar ne kadar çok eğlendiğini anlatıp durmuştu Lisa. Hatta arada anılarımızdan falan da bahsedip, eskiden olduğu gibi gülmüştük.
Fakat sonra beni sinirlendiren bir şey söyledi. "Sayende Jennie'ye olan sinirim geçti. Yarın onunla tekrar konuşacağım."
Adım atmayı bıraktım. Derin bir nefes aldım. Durduğumu fark ederek bana döndü. Anlık sinirle, belki de sonradan pişman olacağım bir şey yaptım.
"Arkadaşlığımız bitsin Lisa. Ben...bıktım. Çok çabaladım, sen onunla mutlusun diye ama...Olmuyor. Katlanamıyorum artık. Her zaman Jennie'den bahsetmen, sürekli onunla vakit geçirmen... Ben daha fazla senin arkadaşın olamam. Lütfen bir daha hiç görüşmeyelim."
Cevabını beklemeden yürümeye başladım. Onu geçmiştim.
"B-bekle..." dedi sinirli ve ağlamaklı bir sesle.
Ne var dercesine dönüp baktım.
"Karşı komşumsun. Nasıl görüşmeyeceğiz?"
Duraksadım. Haklıydı.
"Konuşmayalım işte." dedim ve binaya girdim.
Şimdi fark ettim de...Ne bok yedim ben?
Yazarın bakış açısı
Yine kapı çaldı o gece.
Jennie tekrardan sarhoş bir kız buldu karşısında.Ne için geldiğini biliyordu. Kovamadı yine. Ve tekrardan sarhoş Jisoo'nun kendisini kullanmasına izin verdi.
Bu birkaç gün boyunca hep böyle oldu.
Jisoo onu her yatakta bırakıp gidişinde Jennie ağladı. Fakat bir sonraki gece de onu içeri aldı.
(Maçta bağırma sahnesinde Imagine me and you filminden esinlendiğim doğrudur. Öneririm~)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Loved | Blackpink
RomantizmKulaktan kulağa oynamak gibidir aşk. Sen ona dersin seni seviyorum diye, o bir başkasına