ikinci bölüm

72 9 8
                                    

Başta anlamdım "metor?" Derin bir nefes alarak " şu 3 metor gurubu" ah şimdi anladım ama neden beni soruyalar saçma kesin bu salak sema her şeyi yanlış anlamıştır.

"Neden?"

"mal mısn? yoksa salak ayağına mı? yatıyorsun gerçekten anlmadım? neyse sana laf anlatmaktan bıktım gerçekten. şimdi sana tek bir kere anlatıcam ve sende anlıyorsun okey?"

"Bence katil olmak için çok gencim semacım ama sen illa beni toprak çekiyor diyorsan benim elimden gelen bir tek seni boğarak öldürmek." sahte bir gülümseme ile semya baktığımda sema beni ciddiye almış ki iri yeşil gözlerini kocaman açmıştı.

"tamam alesya sen sakin ol ben aldım cevamı sağol." Ne hikmetse bende bir şey anlamadım aman neyse semanın gereksiz şeyleri. ders zili çalınca nazlı gelip yanıma oturdu. Nazlıyla tam muhabbete başladık ki matematikçi derse girince başlamayan muhabbet sona erdi. sevgili matematik hocamız 4 sene boyunca geldiği gibi ders anlatmaya yeltenince bizim sınıf uf pufa başlamıştı ki matematikçimiz (!) yüksek bir sesle " sınava nede olsa ben giricem değilmi sevgili öğrencilerim. " kadın haklı ama bizim sınıf tam malın karşılığı olduğu için pek bir fayda vermiş görünmüyordu.

Zil çalınca eşylarımı toparlayıp sıftan çıktım ve önümdeki kalabalık hiç yabancı gelmiyordu. şimdi ne kalbalığı diye soracaksınız ama ben hemen özet geçerim. sevgili okulumun tek merdiven olduğu için her zaman ki curcuna vardı. biraz bekledikten sonra bende aşağı bahçeye indim. ayağıyla ritim tutan rümeysayı görünce yanına geldim. ve başalsın  azar." alesya ben sana demiyormuyum zil çalıca koşara ineceksin 4 Yıldır hala öğrenemedin" gözlerimi abartı şekilde devirirken
" abartma canım altı üstü 10 dk bekledin incilerin dökülmedi ya?"  yupii zafer benimdir iki kızınca rümeysa dize geliyor hemen  eee kimin kardeşi:).  " neyse sen gelicekmisin bırakayım?" kafamı olumlu anlamda salladığımda rümeysanın sportif  kırmızı arabasının yanına  gelince resmen gözleri parladı. Rümeysa elini hafif arabaya vurarak "uçurucam şimdi seni bebeğim. "

"sakın öyle bir şey yapma seni ölderürüm" hız yapmasından korkmuyordum fakat kaza yapmasından korkuyorum ama beni dinlemiyor ki ah ah ben ne  yapıcam bu deliyi?. (bazen çöpe atmak geliyor içimden ama içimden;).). rümeysa arabanın sürücü koltuğuna geçince bende yanına oturdum. havadan sudan konuşarak evin önüne gelince ona teşekkür etmeden indim. kardeşler arasında lafı bile olmaz saçmalamayın lütfen!

eve girince direk odama yönelip rahat bir şeyler giydim ve aşaya indim. annem aşağıda sarma sarmakla uğraşıyordu yanı gidip kocaman bir öpücük bırakarak karşısına oturdum.
"yardım etmen için illa bi davetiye mi? yolluyayım" annemin bu sözlerini haklı olarak kalkıp ellerimi yıkadım ve sarma sarmasına yardım ettim.
Sarmalar bittikten sonra bende telefonumu alarak oturma odasına geçtim. Boş boş internete dolaştıktan sonra annemin yemek hazır gel demesi ile son buldu. Yavaşça yerimden kalkıp yemek masasına oturdum. Annem ise  " Gelir gelmez telefonunla oynadın hiç  ders çalışmadın vallah senden pek umudum yok ama gene bir bir umut seni okula yolluyorum. Valla sevap bile kazanıyorum belki he?" Annem vallaha hiç bıkmadan konuşabilen bir kadın. " nurdan hanım daha bismillah daha okulun ilk günü bir nefes alayım?" Annem gene klasik her şey senin geleceğin için diye başlayıp tüm sülaleden tanıdık tanımadık herkesi örnek gösterip beni  gene delirmişti.

Yemek yedikten sonra tabi ki ben sofrayı topladım. " Bari çay suyu koyda bir halta yararsın" sinirlerimin artık son demiydi. Kaldıramıyordum. "Anne istediğin bir şey varsa sadece iste yoksa beni sinir kolik yapma." Annem hiç oralı bile olmadı. Bu kadın nasıl bu kadar umursamaz olabilir. Neyse çay suyu üstüne koyup dolaptan limon çıkardım. Çünkü hanım efendi çayı limonsuz içmiyordu.  Keşke limon ağaçları kurusa limon olmasa!  Limonu küçük küçük doğradıktan sonra bir tabağa koyup tepsiye  yerleştirdim. Annem çoktan oturma odasına gidip televizyonu açmıştı. Biraz bekledikten sonra çay kaynayınca demini atıp kapattım. Sofraya tek bardak koymuştum. Canım çay istemiyordu.

Annem çay verdikten sonra odam geçtim. Telefondan sıkıldığım için kitap okumaya karar verdim. O sıra telefonu sessize almayı unuttuğum için bildirimler ard arda gelmişti. Telefonu elime alınca bildirimlerin wp olduğunu anlamıştım.  Sınıf için bir grup oluşturulmuştu. Ilk işim  sınıf gurubunu bir yıl sessize almaktı. Sonra bizim kızlarda 'BEKARLIK SULTANLIK' gurubunu kurmuşlardı.
*coşkun kişisi grup açıklamasını değiştirdi.

Coşkun semaydı. Ona o lakabı vermiştim.  Grup açıklaması ile kaşlarımı  çattım. 'Bekarlar giremez yazsam hepsi guruptan atılır tek başıma  kalırım.' Ya bu salak ya da taklidini hakkını vererek yapıyor.

Ben: sema allahini seversen terk et. Kim aldı lan guruba bu salağı.

Rümik: alesya vallaha almaz isem ölümü öp  dedi.

Nazoş: sema allahını şuradan  bi uçarım bi de  duvardan yersin ha

Coşkun: Tamam be yemedik gurubunuzu çıkıcam  guruptan. Sizde kız kurusu gibi birbirinizi avutursunuz  hıh

*çoşkun guruptan ayrıldı.

Ben: ne dedim şimdi sadece bir sevgilisi var diye bu havalar. Elimi sallasam ellisi sevmiyorum sevgili olayını hala hala

Rümik: kanaka bir bakayım çarpıldın mı?

Ben: Ne alaka lan?

Nazoş: hayatında kaç defa çıkma teklifi alında böyle  konuşuyorsun şam  şeytanı

Ben: hi hi siz geçin dalganızı ben gidip kitaplarla sevişeyim size zıkkım geceler.

* Guruptan ayrıldınız. Bu guruba  mesaj atmazsınız.

Oto boka gurup açıyorlar. Neyse kitabıma geri dönüp okumaya devam ettim.  Uykum gelince yatağa gidip yastıklarıma  sarılarak  uydum.

Volte verip ve yorum yapmayı unutmayın.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin