üçüncü bölüm

36 9 6
                                    

Sabahın körüne kim ders koyduysa inşallah ayakları ile kulakları yer değiştirir. Ya bu saate beyin hala rüyadan rüyaya atılıyorken  ne dersi! Uyansak bile beynim her şeyi rüya zannedip resedliyor. Bu gün salı ve ilk dersimiz matematik. Hadi sıkıyorsa uyu. Yemin ediyorum tüm dönem hatta liseyi bitirene kadar o uykuyu başına karkar. Neyse sabah sabah tüm beddua kotamı doldurduktan sonra yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp doğruca odama gittim. Bu gün mecbur olarak forma giyicektim. Yoksa sevgili müdürümüz ile uğraşamam. Üzerimi değiştirdikten  sonra odamdan çıktım.

Aşağıda annem kendini kaptırmış kahvaltı hazırlıyordu. Babam ise masanın başına oturmuş elinde gazete okuyordu. "Günaydın sevgili ailem" neşeyle sofraya oturmuştum. Babam kafasını gazeten kaldırıp, sanada günaydın kızım." Annem ise " alesya kalk bana yardım et." Yahu kadın az bi selam sabah vereydin. Yok önce iş yaptırıcaktı. "sanada  günaydın nurdan hanım."  Bu iğnelemem sonucu annem bana dönerek beni bir süzdü. Acaba biz bunu yaparken malzemedenmi  çaldık der gibi bakıyordu.
"sanda günaydın alesya hanım." Yok kesinlikle hata var ben bu kadının kızı olmam. "Çok konuşma evladım çayı getir ve doldur. Baban işe sen okula yetisiceksin. Hayde kızım.  Biraz yardım etsen ölmezsin yada incilerin dökülmez." Bu kadın hep mı haklı bana mı öyle geliyor. Neyse yerimden kalkıp çayları doldurmuştum. " Nurdan kızımın  üzerine gitme. Çocuk daha o" babam biz annemle atışsak hep beni tutardı. Aslan babam. " yaşa  taner bey. Kıymetimi  bilen tek sen varsın. Canım babam seni çok seviyorum." Hızımı alamadan yerimden kalkıp babamın yanağına bir öpücük kondurdum. Annem ise yüzünde sahte bir kızgınlıkla " Hep sen şımartıyorsun bu kızı"
Ah annem ve deli gibi terbiye verme çabası
  Kahvaltımız sona ererken annemin yanağına öpücük kondurup evden çıkmıştım.

Evden okula kadar yürümek istesemde sabahki matematik dersine geç kalmazdım. Hemen bir otobüse binip okula varmıştım. Okuldan içeri girince hızla sınıfıma çıkıp masaya yerleşmiştim. Nazlı daha gelmemişti. Sınıfta bir kaç kişi dışında yoktu. Gözlerimi sınıf kapısına çevrince üçlü gurubu görmemle bir oldu. Sağda olanı uzun ve esmerdi. Ortada ki olan sarışın ve ela gözlüydü. Sol tarafta olan ise kısa ve hafif  kasları mı ne belli ediyordu.  Aman canım  banane. Kaşlarımı çatarak önüme döndüm. Bananesiydi zaten. Sınıf yavaş yavaş dolunca nazlıda gelmişti. Biz dedi kodumuzu yaparken çok sevgili(!) Matematikçimiz gelmişti. Biz ayağı kalkarken  kadın selam sabah demeden hangi soruda kalmıştık dedi. Bir dur bi otur yoklama al. Ne ders anlatma aşkı varmış kadında. Sıkıcı matematik dersinden sonra zil çalmıştı niyet.

Zil çalınca sema ve rümeysa  direk sınıfa damlamıştı. Sema bizim masanın üzerine otururken rümeysa ayakta kalmayı tercih etmişti."ay okulun ikinci gününden sıkıldım." Semanın haklı isyanına karşılık sadece kafamı salladım. Biraz muhabet ettikten sonra sema ve rümeysayı sınıftan sıpatulayla kazıyarak çıkarmıştık. Dersler hızla işlenip öğle arası gelmişti bile.
Nazlı kafasını sıraya koyup uyumuştu. Şimdi şerefsizlik yapıp onu suyla uyandırıcaktım. Nedenmi yapıyorum çünkü işsizim.  Elime su şişesini alıp yüzüne döktüm. Nazlı irkilince bende kahkaha atarak hızla  geri geri kaçıyordum. Tam sınıftan kaçarken birine çarpmakla beraber o yere bende üstüne düşmüştüm. Yüzümdeki  gülümseme hızla solarken acele ile kalkarken ayağım kayıp tekrar üstüne düşmüştüm. Acı dolu inleme sesi gelince  üstüne düştüğüm kişiye dikkatlice baktım. Bu o semanın tabiriyle 3'lü meteor gurubunda ki sarışın olandı . Ayağa kalkıp üstümü başımı düzeltirken o da kalkıp üstünü başını  düzelmişti. "Normal insanlar önüne bakar koşar niye geri geri koşuyorsun?"   "Çünkü ben anormalim" nazlı ise şaşkın çirkin ördek yavrusu gibi bana yani bize bakıyordu. Şu sarı kafada ne kadar anlayışsız bilerek düşmedim üstüne. "Tamam hatalıyım kusura bakma" nazlı ise
"Alesya kaçman için 3 sn-" demeden ordan hızlıca kaçtım. Deli danalar gibi okulun içinde koşuyorduk. En sonunda nefeslerim göğsüme batıyordu. Insafsiz 3 katlı okulu tâvaf ettirmişti. Herkes bize o kadar alışmışki garipsemiyordu. Çünkü biz her zaman maldık.

Kovalamacanın sonucu nazlı bir güzel saçlarımı çekmişti. En sonunda kantine gittiğimizde sema ve rümeysa aralarında bir şey konuşuyordu. Biz gidince direk olarak sus pus olmuşlardı. Rümeysa gülümseyerek "kız yolunmuş tavuğa benziyorsun" dedi. "Sağ ol sende dışarda aç kalmış kedilere benziyorsun. Diyet yapa yapa kemik kalmışsın." Bu rümeysa için ancak ve ancak itilaf sayılırdı. Ayakta durmayarak kantinde bir masaya oturmuştuk. Nazlı ise yüzünde bir hınzır ifade ile kızlara bakıyordu. " kızlar da demin neler oldu bilmezsiniz. Hata hiç  tahmin bile edemezsiniz. Ama önce tahminleri alayım"  ben ise gözlerimi devirmekle yetindim. Sema "en fazla müdüre yakalanmış müdür de artık siz büyüdünüz kendinize gelin demiştir."
Rümeysa ise " alesya yere düşüp kendini  rezil etmiştir." Nazlı kafasını iki yana sallayarak olumsuz cevap verdi. " en yakın rümeysa cevap verdi ama o da değil." Nazlı resmen acunu kıskanıp aynı heyecanı yaratmaya çalışıyor ama güzelim burda 3 saat reklam yapacağın kanalın yok.

" bu salak beni suyla uyandırdığında  bende doğal olarak irkilip onu kovalamaya başladım. Bu da mal olduğu için geri geri geri koşuyordu sonra kapıdan giren yeni gelen sarışına çarptı. Sonra çocukcağız dengesini sağlayamayınca çocuk altta bu üste  kalacak şekilde düştü. Sonra alesyacığım kalkım derken tekrar üstüne düştü. Sonrası normal at gibi koşuşurduk."
Ikisi aynı anda " OHA!" Böğürünce elimle kulaklarımı tıkamak zorunda kaldım. Sema detaylıca öğrenmek isteyince " Bana bakın bu konda tek kelime edeni döverim. Altı üstü kaza oldu. Abartmayın." Kollarımı göğüsümde toplayıp tek kaşımı havaya kaldırmıştım. Bu hareketim 'sıkıysa ağzınızı açın' demek oluyordu. Daha sonra normal muhabet edip yemek yemiştik.

Öğle arasından sonra sınıfa gitmiştik. Sınıfa girer girmez 3'lü gurubun bakışları bize dönmüştü. Sarışın olan gayet normal bir şekilde ayağa kalkıp yanımızdan geçerken benim bileğimde de  tutarak dışarı çıkarıyordu pardon sürüklüyordu. " sen kim oluyorsunda beni bu şekilde dışarı çıkarma  hakkına sahip olabiliyorsun?!" Sinirle yüzüne doğru bağırmıştım. "Önce o sesini kıs. Sonrada haddini bil. SEN kim oluyorsunda asıl önce üstüme düşüp sonra salak bir özürle işin içinden ayrılabiliyorsun  ki ben hala özrünü kabul etmemişken."

"Olayı gereksiz uzatıyorsun. Kısacası gereksiz şov yapıyorsun. Sen sadece egonu tatmin etmek için beni bu şekilde dışarı çıkardın. Ve özrü ister kabul et ister etme canın istediği gibi davran. Inan hiç umrumda bile değil. Bir daha sakın bana böyle davranma!" Oh be ne güzel posta koydum. Yeminle bir ara kendimi çikolata ile ödüllendireceğim. Dudaklarında bir gülümseme vardı. Ama bu gülümseme daha çok egoma zarar verdin gülümsemesi idi.

"Küçük hanım sen daha kim olduğumu bilmeden boş sallıyorsun ama dikkat et bir  gün fena köşeye sıkışırsın." Havalara bak hele bak bak bide diyor kim olduğumu bilmiyorsun ulan 100 tane senden olsa başa çıkamaz.

"Tamam hadi şimdi yol al. Oyalama beni derse giricem." Bunla uğraşamazdım daha fazla çünkü gereksizdi.

"Sevgili kölem  nereye?" Dedikleri ile adeta donup kalmıştım. Ne dedi bana o köle mi? Ben gösteririm sana köleyi ama bekle dur sen.

                                                Bölüm sonu.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin