Ezberlemeye Çalıştığım O Güzel Ellerin

61 4 0
                                    

28 Ağustos 2017

Dudaklarimi opmekten ziyade her zaman yüreğimi öpmeyi seçerdi yıllar önce bana dokunmadan önce hep ilk alnımdan öperdi o zamanlar bir anlam yükleyemezdim fakat bu zülüf güzelikmiş bana , yitip giden takvim yapraklarında anladım . Bir başıma kaldığım geceler de , sabahlari ayni koseyi donemedigim de , adimlarimin farkli yollara çıktığın da anladim. Daha erken anlamayı isterdim . Ama olmadi ışte bazen olduramadiklarina yanar insanin yüreği yasadiklarini degil de yasayamadiklarini ararmis . Bende de boyle oluyordu çoğu kez. Yaşayamadıklarım saplaniyordu yüreğime ben yalpalanarak yürürken taşlı sokaklar da aramizda kiloametreler olmasina rağmen bu taşlı sokaklarin yorgun bedenimi onun beni her sabah bekledigi koseye cikartmasi icin saatlerce yürüdüğüm oluyordu. Yolun sonuna geldiğim zaman farkediyordum. Yürüdüğüm yol beni ona götürmüyordu artik , o köşede beni elleri ceplerinde her sabah beklemeyecekti. Bu taşlı yollar beni ne hale getirmişti peki ? Neden ayni köşeye çıkamıyordum artik?
Değişmiş miydim? Evet.
Degismeyi istemis miydim?
Istememistim .
Benim 15 yaşımda tuttuğum dilek bu değildi ki. Ayni kalmayı istemiştim, aynı yerde. Ben onu hayallerimin en güzel yerine koymamıştım. Hayallerimi ondan ibaret kılmıştım. Ama öyle değildi ışte, burası dünyaydı, kavuşunca aşk olmayacağına inanilan ve tonlarca yarim kalmislik barindiran bir dunyaydi
Piraye'ye yillarca Nazımı bekletip Nazımı Vera'ya yâr eden dünya...
Ben Vera değildim.
Sırça köşkten kaçmayan o prenses miydim? Prenses değildim evet ama sırça köşke de lüzum yoktu. Bir goz oda , kapıda ayakkabıları, askilikta çeketi dursa kafiydi benim için.
"Kuru soğan bile yerim onunla" derler ya hani öyleydim , öyleyim. Kuru soğanı bir ömür onunla yiyebilirdim ve evet bunu hala yapabilirim.

Peki ne yapmıştım?
Yitip giden yıllar bana her seferinde güçlü kalmak zorunda olduğumu öğretmişti. Çok gulen kadınlar sahiden çok acı çekenler miydi bilmem ama gulerek saklamaya çalışıyordum çoğu şeyi ara ara dalip gidiyordu gözlerim uzaklara pek farkeden de olmuyordu zaten
Farkedenlerse , beni sahiden taniyan insanlardı,  yaptıkları hayatıma iyi veya kötü bir şekilde sihirli dokunuşlarını değdirmiş benim yüreğimde ki sızıyı açığa çıkartmış insanlardi.

Opusmek kavrami sizin icin ne ifade ediyor bilmiyorum ama benim her seferinde bu dudaklar kalbimi opuyordu sanki . Dudaklari dudaklarima değilde kabuk bağlamış yaralarima değiyordu.  Bir melhem gibiydiler . Kabuk bağlamış olan her yerimi bir serçe misali sarip sarmalayan her dokunusunda o yarayi yok eden bir tutku vardi iste.
Ve su an kabuk baglamis tum yaralarim bir bir kapanıyordu.
Ancak oyle olmadi
Dudakları dudaklarımda bir ömür kalmadı.  Hafifçe çekti yaralarimdan melhem niteliğinde ki o güzelliğini başımı gogusune yasladim kalp atışını duyabiliyordum.
Bu sadece bir kalp değildi.
Bir kalp nasil olur da boylesinr guzel atabilirdi ki ?
Nasil muazzam nefes alip veriyordu.
Arzuluyordum onu.
Evet arzuluyordum.
Ama bedenini değil.
Ellerini mesela , elleri ellerimdeyken daha guclu hissediyordum kendimi.
Sonra gozleri, o gozler bana baktığında dilim lâl oluyordu sanki.
Kokusu, bu koku oylesine tanıdık oylesine aşinaydı ki bana.
Sesini arzuluyordum, dudaklarını,  sonra o guzel sırtını nasil da yuklenmisti bunca yil hayatin kahrını.
Arzuladigim bedeni değildi.
Ten tutkusu cok farkli, ben onun ruhunu istiyordum...

- Uyuyalim mi ? Dedi Yunus.

-Uyuyalim

Dedikten sonra bir tebessum belirdi yüzümde.  Tüm hissettiklerimi saklamak istercesime , güçlü kalmak mecburiyetini barindirircasina bir tebessüm.
Dudaklarima minik bir öpücük biraktiktan yavaşça kalktı yatağımdan aralik olan kapiyi kapattı ve salona uyumaya gitti...

Duvara döndüm soğuk duvar , aşina olduğum yokluğunda hep yunusu hayal ettigim o duvara . Odami hala sokak lambasi aydınlatıyordu.  Telefonumda kısık bir sesle Manuş Baba " Geçecek,  bütün bunlar gececek" diyordu.
Gececek mi sahiden?
Onlu sabahlara uyanıp gül cemalini görebilecek miydim sahiden?
Ardından
Manuş Baba'nın
"Inanma" deyisini
Duydum
Inanmak istiyordum oysa ki.

Icinde erik ağaçları olan bir bahcede yaslanmak istiyordum.

Odamin penceresi neden erik ağacına bakiyordu?
Bunca yil sonra bu bir isaret miydi?
Onca agac arasindan neden Erik ağacı?
Bu bir son muydu sahiden?
Yoksa daha yeni mi başlayacaktı her şey?
Ben , ben neden bu kadar gucsuzdum?

Bir damla süzüldü gözlerimden, biraz once saclarinin değdiği yere düştüler.
Öpüyorum çocukluğum, saçlarının yüreğime değdiği yerden...

Zeytingöz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin