İntaniye = Bulaşıcı hastalık ya da Enfeksiyon hastalıkları bölümü.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
''Karanlık ve boş sokaklar.İnsan'a ölümü hatırlatıyor.Aslında zaten yaşamak çok saçma.Dünya'da yaşadığın mutluluklar ve çektiğin acılar ölünce bir hiç olucak.Pufff.Sokaklar neden boş acaba?en iyisi aşağıa inip başka şeyler yapayım.''
Felix, okuğu polisiye-aksiyon kitabını masanın üstüne bıraktı.Son günlerde kendini kitaba çok kaptırmıştı.Herşeyin altında bir nedenin olduğunu düşünüyordu; en ufak olaylarda dahi.Havanın soğuduğunu hissetti.Altındaki şortun üstüne pijama giysemmi diye düşündü ama sonra vaz geçti.Çalışma masasından kalktı ve lambayı söndürerek oda dan dışarı çıktı.İki katlı ahşap bir evde, yaşlı annesi ile birlikte oturmaktayı.24 yaşlarında güzeldenecek bir kızdı.Merdivenlerden inerek oturma odasına geçti.Televizyonun kumandasını eline aldı,rastgele kanalllarda dolaşmaya başladı.Annesinin mutfaktan sesi gelmekteydi.
''Anne!Acaba tatlı bişeyler varmı?''
''Acaba diyorum kıçını kaldırıp kendin baksan olmazmı?!Benim işim var!''
''Offf!Ne işi yaa!Yine misafirlerin mi gelicek?Yani hergün hergün bıktık!''
''Mızmızlanma da işine bak hanfendi!''
Annesi Gabriel,50 li yaşlardaydı.Felix'in babası ile uzun zaman önce ayrılmışlar ve kızı ile birlikte yaşamaya başlamışlardı.İşini herzaman en güel şekilde yapan İntaniye bölümü bir profesördür.Çok sosyal bir kadın olduğundan evinde misafirleri eksik olmazdı.Saat gecenin 10:00 idi.Gabriel keki yapmaya devam ediyordu.Elini süte attı ama şişenin boş olduğunu hissetti.
''Felix,annene biraz yardımcı olmaya ne dersin?Bana marketten süt alıp gelirmisin?Felix?!Yine uyuyamı kaldın?''
Gabriel elini yıkayıp kuruladıktan sonra oturma odasına doğru gitmeye başladı.Felix annesinin geldiğini anlayınca gözlerini yumdu.Annesi yanına gelip bir of çekti ve üstüne battaniye getirip örrtü.Ardından televizyonun fişini çekti ve anahtarlarını alıp dışarı çıktı.Tam o sırada aklına saat geldi.Saatine baktı 22:30 ugöstermekteydi.Belki açık bir market bulurum hevesiyle arabaya bindi.Anahtarı kontağa takıp tam çalıştıracağı sırada telefon çalmaya başladı.
''Alo?Gabriel?!!Tanrıya şükür!!Gabriel,elinde ne iş varsa hemen bırakıp hastahaneye gelmen lazım!Lütfen acele et!''
''Sakin ol!Neler oluyor Gardenia?!''
''Bu gün sabah sen eve gittikten sonra çok acayip bir durum gelişmeye başladı!Şimdi sana burada anlatamam acil hastahaneye gelmen lazım!''
''Tamam.''
ÖLÜM BAZEN KURTULUŞTUR
Felix,gözlerini açtığında saat sabahın 09:00'ıydı.Gözlerini ovalarken bir an okula geç kalmış olduğu aklına geldi,hemde 45 dakika kadar.İçerden annesine seslendi.Bugün sınavı olduğunu bildiği halde acaba neden uyandırmamıştı.Annesi ses vermedi.Felix buna aldırmayıp üstünü giyinmek için yukarı kata çıktı.ÜStünü giyindi ve arabanın anahtarlarını alıp dışarı çıktı.Hava Mayıssın başları olmasına rağmen haziran sıcağı vardı.San Leon'un deniz havası biraz serin olmasına karşın hava yinede çok sıcaktı.Felix tam arabaya binecekkken etrafın aşırı sessiz olduğunu gördü.Bir tane insan dahi yoktu,tuhaftı.San leon semti fazla sessiz olmazdı.Sahil semtiydi ve Teksas city e fazla uzakta sayılmazdı.Turistler,iş adamları bunun gibi insanlar eksik olmazdı ama nedense ortalık son derece sessiz ve ürkütücüydü. Arabaya binen Felixin aklına birden annesi geldi.Telefonunu çıkarıp numarasını tuşladı ama açan olmadı.Felix arabayı çalıştırıp ünüversiteye doğru gitmeye başladı.Etraf dağılmış,ortalığın terkedilmiş gibi bir görünümü vardı.Korkmaya başlamıştı.Gaza köklendi ve en kısa sürede okula ulaşmak istedi.Okul girişinde de kimsecikler bulunmuyordu.O çok bilmiş ve kendini FBI ajanı sanan güvenlik görevlisi dahi yerinde durmuyordu.Okuldan sonra annemin yanına uğrayayım en iyisi diye düşündü felix ve okula doğru yürümeye başladı.Ancak ardından seke seke gelmekte olan gölgeyi görmemişti.Gölge topal olmalıydı.Üstünde bir şapka vardı ve Felix'e doğru ilerlemeye başlamıştı.Adam ona yaklaştıkça Felix'in burnuna kötü kokular gelmeye başlamıştı.Sanki bu kokuyu tanıyordu.Birden aklına hastahane geldi.Tabiya diye düşündü bu kokuyu bulaşıcı hastalıklar bölümünden biliyordu.Annesine ne kokusu olduğunu sorduğunda;tifo hastalığına yakanlanmış birinin dökülen derisinin kokusuydu.Acayip diye düşündü.Bu kokunun burada ne işi vardı.Felix bunları düşünürken adamla arasında 15-20 adım kalmıştı.Felix,öyle dalmıştı ki ayaklarını sürüyen adamın hırıltılı sesini dahiduymuyordu.Adam sanki tutmak istercesine ellerini ona doğru uzatmış,ayaklarını sürüye sürüye ona yaklaşmaktaydı...