* Şimdiden şarkı sözünde oluşan aradaki boşluklar için üzgünüm. Düzeltmeye çalıştım ama olmadı. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen! *
-Geçmiş / Harry'nin bakış açısından -
Hepimiz Up All Night Tur için çok heyecanlıydık. Binlerce insanın karşısına çıkacaktık ve bu gerçekten ürkütücüydü. Sahne arkasında elimdeki mikrofonu sıkıp ayaklarımı yere sürterken belime sarılan sıcak bir çift kolu hissettim. Parfümünden kim olduğunu hemen tanımıştım. "Louis" dedim endişeyle "çok korkuyorum". Kıkırdadı ve önüme geçip yüzümü elleri arasına aldı. Gerçekten onun yanında hareket etmekte hatta konuşmakta zorlanıyordum. Farkında değil miydi? Yoksa farkındaydı ama bilerek mi yapıyordu? Bence her ikisi de olabilir. Gözlerime bakarken gözlerinin mavisinde kaybolacağımı düşündüm. Gerçekten, şaka yapmıyorum. Gülümsedi ve dudaklarını araladı "Hazold.." diye fısıldadı. Nefeslerimiz birbirine karışmaya başlamıştı ve bu beni delirtiyordu. "Korkma. Sen bir Tanrıça gibisin ve inan bana sahneye çıktığında herkes sana tapacak" kıkırdarken dudaklarımda hissettiğim sıcaklıkla elimdeki mikrofonu yere düşürmem bir oldu. Gözlerim yuvalarından çıkacak kadar iri bir biçimde açılmıştı ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Beni öpmüştü. Evet evet! BENİ ÖPTÜ! Şoku atlatmaya çalışırken usulca gözlerimi kapattım ve öpücüğüne karşılık verdim. Belimi sıkıca kavrayarak beni kendine yasladı ve birkaç saniye içerisinde sırtımın duvarla temas ettiğini hissettim. Ellerini başımın iki yanına koyup diliyle ağzımda keşfe çıkarken kısık sesle inledim. Yavaşça geri çekilip alınlarımızı birleştirdiğinde nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Göğsüm hızla inip kalkmaya devam ederken ne yapacağımı kestiremiyordum. Bu rüya olamayacak kadar gerçek bir öpücüktü. Evet sürekli rüyamda Louisle yiyiştiğimizi görürdüm ama her ne kadar gerçekçi dursada rüyaydı işte. Şimdi ise beni gerçekten öpmüştü ama neden bunu yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Evet düz olduğunu sanan bendim ama öyle değildi işte. Düz yada eşcinsel olduğunu anlamak için birinin tadına bakman gerekmiyor. Bir çift yeşil gözün maviyle buluştuğu gün ona karşı hissettiğim şeylerin çok farklı olduğunu anlamıştım. Hızla arkasını dönüp benden uzaklaştığında olduğum yerde donup kaldım. Neden gitmişti ki sanki? Niall'ın sesiyle irkildim "Tanrı aşkına Harry burada ne yapıyorsun?! 15 dakikadan az vaktimiz kaldı. Dikilme şurada dostum lütfen!" diyerek omzuma hafif bir yumruk attığında başımı olumlu yönde sallayıp geleceğime dair şeyler mırıldanırken az önce yere düşürdüğüm mikrofonu elime aldım. Ve şimdi sahne alma sırasıydı. Evet, eskisi kadar korkmuyordum.
- Günümüz / Yazarın bakış açısından -
Esneyerek yattığı yerde gerildiğinde eliyle yatağı şöyle bir yokladı ama yoktu. Doğrulup kıvırcıklarını eliyle karıştırırken etrafa bakındı. Gece etrafa savrulan kıyafetlerden eser yoktu. Sadece kendi kıyafetleri gelişi güzel odanın her yerine dağılmıştı o kadar. Ona ait en ufak bir iz yoktu. Dizlerini karnına çekerek cenin pozisyonu aldı ve gözlerinin dolmasını engellemeye çalıştı. Harika bir gece, terden yapıp yapış inleyen bir Louis, sabah gitmeyeceğine dair söz veren dudaklar ve şimdi bomboş bir oda. Ve işte geliyordu. Sinir krizi. Bağırarak ağlamaya ve saçlarını çekiştirmeye başlamıştı. Yataktan fırlayarak eline geçirdiği her şeyi etrafa saçtı. Odada ne kadar vazo, bardak, çerçeve ve kırılabilecek şey varsa kırılmıştı. Aynaya geçirdiği sert yumrukla acıyla inledi ve dizleri üstüne çöktü. Dayanamıyordu. Gerçekten Louis'nin bu kadar umursamaz olmasına dayanamıyordu. Güzel bir gece geçiriyorlar, Louis yüzlerce söz veriyor ve ertesi sabah yok oluyordu. Bu basit döngüden sıkılmıştı. Çünkü Louis ne zaman böyle sözler verse ertesi sabah Eleanor'un yanında bitiyordu. Onu Eleanor ile düşünmek daha çok sinirlenmesine neden oluyordu. Eline geçirdiği ilk cam parçasıyla bileğine sayısız yatay yarıklar açtı. Bu onu rahatlatıyordu. Hayranlar hiçbir şekilde kendisine zarar verdiğini anlamıyordu çünkü bileklikler ve uzun kollu bir gömlek işi hallediyordu. Elindeki cam parçasını odanın bir köşesine fırlatırken bağırdı boğazı yırtılırcasına; "O SENİ BENİM KADAR GÜZEL SEVEMEYECEK!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Green eyes meet Blue.
Fanfiction"Onca kırılmışlığa rağmen hala sevebiliyorsam seni, unutmadıysam, çıkartmamışsam yüzünün tek santimini aklımdan kan gibi ve dört kaburgam sökülmüşse yokluğunun ağırlığından, sen de anla ki artık ben sende göğün biraz ötesine geçmişim. O yüzden hep...