"Tanrım! Kes şunu. İstemiyorum. Onun karşısına çıktığım anda kalp krizinden ölürüm ben." Wanda, Pietro'yu bileğinden tutmuş sürüklemeye devam ederken kardeşinin yakınmalarına gözlerini devirdi.
"Platonik olmayı bırak. Ona senden biraz bahsettim. Bence o da senden hoşlanmaya başladı."
"Hiç sanmıyorum." Kız durunca Pietro da durdu ve ona dönüp kafasına vurana kadar onu izledi.
"Bunu neden yaptın ki!" Wanda oğlanın yüzünü ellerinin arasına alıp yanaklarını sıkıştırdı.
"Kendine biraz güven. Eğer seni beğenmeyecek kadar salaksa bu onun hatası. Ki beğeniyor. Şimdi şunu al bakalım." Pietro, Wanda'nın eline tutuşturduğu şeye baktı.
"Anne?"
"Sus bence ihtiyacın olacak." Wanda ne kadar gülse de bunun Pietro'yu utandırdığını görünce duraksadı ve kondomu alıp çantasına attı.
"Tamam. Sadece şakaydı. Sakin ol ve o adama kimin daha erkek olduğunu göster! Sana güveniyorum bebeğim!"
"Tamam, daha fazla mahvetme."
"Neyse." Wanda tekrar kardeşinin bileğini tutup onu Clint'in evinin önüne çekti ve zile bastı. Pietro daha ona ne yaptığını soramadan kapı açılmıştı ve karşısında gördüğü kişi Clint değildi. Wanda hızlıca Natasha'ya sarıldı.
"İşte burada olma sebebim." Pietro ikisine şaşkınca baktı.
"Ne? Biz gidiyoruz zaten korkma." Pietro kardeşinin ilişkisini yeni öğrendiğine mi şaşırmalıydı, yoksa buraya onu sakinleştirmekten çok o kız için geldiğine mi, bilemedi. Natasha içeriden eşyalarını almak için gittiğinde kapıda beliren kişi bütün düşüncelerini yerle bir etmişti. Wanda'ya selam verip Natasha ile birlikte gidişlerini izlerken kapının yanına sinmiş onu izleyen çocuğu farketmemişti bile.
"Hey." Sonunda ona döndüğünde ise hiç seslenmemiş olmayı isterdi. Belki erken olduğunu düşünmekle haklıydı.
"Merhaba. Hemen geliyorum." Pietro o gelmeden kaçabilirdi. Ama bunu yaparsa bir daha şansı olmayabilirdi. Cesaretini toplayıp davet etmemesine rağmen içeri girdi ama yaptığının aptalca olduğunu düşünüp dışarı çıkacaktı ki duyduğu ses onu durdurdu.
"Neden bu kadar endişelisin?" Ceketini üzerine geçiren Clint'e baktı ama verecek bir cevabı yoktu. Clint ceketini geri çıkarıp Pietro'nun dibinde durduğu kapıyı kapattı.
"İlk defa sevişmek için bir fahişe tutan bakirelere benziyorsun. Korkma, seni yemem. Şimdi içeri geçip otur bakalım." Omuzlarından tutup itmeye başlayınca Pietro dediğini yaptı. Clint haklıydı. Hiç akıllıca davranmıyordu. Belki de gitmeliydi.
Gidecekti.
Tabi ona yaklaşan ayak sesleri onu durdurmasaydı. Clint ellerinde iki kadeh ve bir şişeyle yanına oturdu.
"Bir sapık olduğuna göre sen beni tanıyorsun. Sıra sende." Pietro ona uzatılan içki dolu bardağı alıp odaklanmaya çalıştı.
"Şey... Pekala. Öncelikle sapık değilim." Pietro yüzünde onun elini hissetti ve göz göze geldiler.
"Konuşurken bana bak." Dediğini yapıp yavaşça, tamamen ona döndüğünde bu Clint'i gülümsetmişti. Ama çocuğun yüzünün daha da kızarması hoşuna gitmemişti.
"Pekala. Seni rahatlatmak için ne yapmam lazım? Çünkü beni de geriyorsun." Clint uzanıp çocuğun elindeki kadehle birlikte kendininkini masaya koydu.
"Tanrım. Oldukça olgunmuşsun." Pietro'nun tekrar önüne düşen yüzünü elleri arasına aldı ve kendine çevirdi.
"Bu kadar şirin olman bana daha da küçükmüşsün gibi hissettiriyor." O anda dudaklarında onunkilerin baskısını hissetmek Pietro'nun bekleyeceği son şeydi. Clint birkaç saniye bile geçmeden ayrıldığında şaşkınlığını gizleyemiyordu.
"Ne? Bunun geleceğini görmedin mi? Ben de seni hızlı sanırdım." Gri saçlı oğlan bu meydan okumaya kayıtsız kalamayıp ona hızlıca, daha uzun bir öpücük verdi. Bu sefer Clint'in yüzü asılmıştı.
"Bu yanlış gibi geliyor. Üstelik biraz hızlı oldu."
"Üzgünüm."
"Üzgün olmana gerek yok sadece... Tamam başa dönelim. Seni gerçekten tanımak istiyorum."
Beni yargılamayın sadece utanan bir Pietro'nun ne kadar tatlı olacağı fikrine fazla kapıldım ama bir yandan da üstüne atlamasını istiyorum falan çok karışık durumdaydım dndndndn feels geldi zaten..
Sonradan eklenmiş not: Ben bu bölümü beğenmedim ama tekrar yazmak istemiyorum bdmdbmsb *üşengeçlik kötüdür konulu kamu spotu*