Clint kafası karışık bir şekilde Pietro'nun evine yaklaştığında onunla kapıda karşılaşmıştı. Clint'i farketmemişti. Spor ayakkabılarının bağcıklarını bağlarken bir yandan da söyleniyordu.
"Zaten ne zaman şanslı oldum ki? Şu başıma gelene bak. Kaç erkek benim durumuma düşer acaba? Siktiğimin bağcıkları." Pietro sinirle bağcıkları bırakıp yere oturdu ve yüzünü elleri arasına aldı. Titremesinden Clint'in onun ağladığını farketmesi uzun sürmemişti. Hızlıca yanına gidip ona sarılınca Pietro irkilip şaşkınca ona baktı.
"Senin ne işin var burada?" Clint bir şey demedi çünkü hala bunun gerçek mi olduğuna emin değildi. Ama Wanda niye ona böyle bir şaka yapsındı ki?
"Wanda mı söyledi?" Pietro elinin tersiyle gözlerini silip hızlıca ayağa kalkmış ve kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Doğrusu yumruklayamadan Clint ona arkadan sarılmıştı.
"Kimin söylediği önemli değil." Elini karnına koyup okşadığında Pietro, Wanda her şeyi anlattığı için onu dövmek istiyordu. Küçükken de başına ne gelse annelerine anlatırdı.
"Doğru mu?" Pietro başını sallamakla yetindi.
"Wanda seni durdurmak isteyebileceğimi söyledi. Neden?" Pietro kollarından kurtulup ona döndü.
"Bu mantıksız şeyi yapmamı istemeyeceksin değil mi?"
"Pietro." Clint ellerini tutup ona olabildiğince yaklaştığında gözleri onunkilere kilitlenmişti.
"Ben kırk yaşını geçmiş bir adamım ve artık bir ailem olsun istiyorum. Sendeki tutkuyu gördüğümde geleceğimiz olabileceğini düşünmüştüm. Belki de bize verilmiş bir işareti yok etmek istiyorsan..." Elleri boşta kaldığında Pietro tahmin ettiği şeyi söylememesi için ona yalvarabilirdi.
"Üzgünüm. Seni buna zorlamayacağım. Zorlayamam da. Sadece demek istediğim... Bu ne kadar imkansız gibi gelse de bir ailen olması mantıksız bir şey değil. Ben bunun seninle olmasını isterdim. Ama belli ki sen istemiyorsun. Hoşçakal." Clint ona kısa bir öpücük verip gittiğinde Pietro sadece arkasından bakmıştı. Ne söyleyebilirdi ki?
Haydaaa