0.5

28 7 4
                                    


Rüzgar tatlı esintiyle esiyordu. Uçuşan saçları tenini delip geçerken yüzüne yerleştirdiği gülümseme acı verici bir güzelliği ortaya sermişti.

Sokakların haykırdığı kimsesizlik ve nefret duygusu genç kadının bedenini ele geçiriyordu. Yavaş yavaş ölümü arzulayan bir bedenin iplerini eline alıyordu.

"Hey, hey! Neredesin? Çık ortaya!"

Genç kadın bomboş sokakta sesinin son zirvesine ulaşana kadar bağırıyordu. Ses tellerinin acımasını umursamadan sokaklara haykırıyordu.

Birkaç adım sesi gümbürdetti yeri. Ara sokakların birinden gelen adım sesleri git gide yakınlaşıyordu. Şuh bir kahkaha sesi doldurdu sokakları.

"Bu oyunun son eli Sam. İntikamın bitmek bilmeyen o oyununun son evresi."

Etrafında döndü genç kadın. Ölümü sevdi, intikamı istedi; etrafında döndü, sokaklarında gezdi. Nefreti hissetti, acıyı derinlerde yaşadı; ruhunu teslim etti, zihninin karanlık kısmına gömüldü.

Elindeki çantayı bir hışımla karşı kaldırıma fırlattı ve etrafında dönmeyi bıraktı. Genç adam karşısında duruyordu. Mesafeleri kapatmak için adımlarını yavaş ve bir o kadar da emin atıyordu.

"Dur."

Genç adam bakışlarını genç kadına çevirdi ve olduğu yerde durdu. Alevlerin içine yürümüştü o gece. İstemeyerek bir oyuna dahil olmuştu ve şimdi o oyunun son rövanşına doğru yürüyordu.

Sinsi gülüşler bir ipin üzerinde dans ederken yalanlar kulaklarını gerçeklere karşı tıkamıştı.

"Ölümümü sen çizdin ama... ben bu oyunun kurallarını bozacağım. "

Genç kadın elini beline doğru götürerek silahını yavaş hareketler ile alıp pozisyonunu hazırladı. Karşısında hedefi duruyordu.

"Ölmek için yaşıyorsan, yaşamanın anlamı yok. Ölmelisin Sam, ölmeliyiz."

Genç kadın yüzüne yerleştirdiği ciddi tavrını bir köşeye itmeden silahı sımsıkı tutmaya devam ediyordu.

Adam suskunluğu tercih etti. Ölmeyi dilerken ölüm karşısına haftalar önce çıkmıştı. Kapısını sonuna kadar aralayıp duygularını somutlandırmıştı.
"Bunu neden yapıyorsun, Tess? Sen... ölümle yan yana gelmemelisin. Sen ölümsün, ölümü dileyemezsin ama diletebilirsin."

Genç adamın gözlerinde bir umut ışığı belirdi. Bir elini ürkekçe Tess'in elindeki silahı indirmek için uzattı. Tess parmağını namludan çekmedi. Gözlerindeki kırıklık bir insanı parçalara ayırabilecek türdendi.

"Ben kusurluyum, mutlu değilim. Kusurlarımı sevemiyorum, hatalar yapıyorum ve yapmaya devam ediyorum. Söyle bana sen kusurlarımı seviyor musun?"

Genç adam gülümsedi ve elini geri çekti. Elini kıvırcık dağılmış saçlarına daldırdı. İçini yakan bir güzelliği vardı Tess'in. Düşlerinde adlandırmaya çalıştığı mavi gözleri, minik çatlamış dudakları, ağladığında teninde süzülen gözyaşları onun can acıtması ve sevmesi için gerekli sebeplerden sadece birkaçıydı.

Ruhunda harmanladığı duyguları somutlaştıran bu kadın ölmeyi hak etmiyordu.

"Ben seni kusurların ile seviyorum."

Gökyüzünden çaldığı bir yıldızı genç kadına hediye etti. Issız sokağa sığmayan duygular birleşti. Ölüm yanlardan geçip giderken silah sesi tüm sokağı istila etti.

Ardından yükselen hıçkırık sesiyle silah yere düştü. Bir çift kol titreyen bedenini sarmaladı.

"Özür dilerim."

İkinin Yarısı/ Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin