Kalın tabanlı botlarını adeta sürüyerek yürümeye devam o
etti. Zayıf ve küçük ellerini montunun cebine sokarak ısınmayı dilerken uçuşan saçları yüzüne gelip duruyordu. Soğuk tüm vücudunu ele geçirirken zihnindeki düşünceler birbirleriyle kovalamaca yaşıyordu. Boğuluyormuş gibi hissediyordu. Sebebi yağan yağmur ya da nefesini kesen soğuk değil , kanını emen insanların kalbine zerkettikleri acı tohumlarıydı.
Kendisini umursamayan bir anne, şiddet gördüğü bir üvey baba...Her şey daha ne kadar kötü olabilirdi ki?
Ne kadar süre yürüdü, hiç bir fikri yoktu. O kadar üşümüştü ki artık soğuğu hissedemez olmuştu. Sarı saçları rüzgarda dalgalanırken kafası eğikti. Utanıyordu. Güzellik ya da çirkinlikle alakalı değildi bu.
İnsanlar yüzüne bakınca yaşadığı şeyleri göreceklermiş, ona güleceklermiş gibi geliyordu. O sırada gök bir kez daha gürüldedi.
Yağan yağmurda yürümeye devam ederken karşı şeridin kaldırımında yürüyen iki kişi takıldı gözüne.
Kendisi yaşlarında genç bir kız bir elini çocuğun eline kaydırmıştı. Birbirlerine yaslanarak yürüyorlardı. Genç çocuk kendisine yaslanan kıza çıra gibi bir bakış attı. Yağan yağmuru umursamıyor gibiydiler. Genç kız dikkatle onları izlerken çiftin birbirine gülümsemesiyle içi cız etti.
Hayatında hiç böyle sevilmemişti. Kıskanmadı, imrendi. Kafasını yağan yağmura doğru kaldırdı. Artık bir şey olmalıydı. İri damlalar yüzünü ıslatırken gözlerini kapattı. Sarı perçemleri alnına ve yanaklarına yapışmıştı. Nadiren de olsa içinden gelen bir umutla gözlerini kapattı.
''Allahım, birisi beni öyle güzel sevsin ki herkes imrenerek baksın.''
Tam o anda yeri göğü inletecek kadar yüksek sesli bir gök gürültüsü yankılandı etrafta. Yağmur hızlandı.
'Kimse sevmeyecek galiba,' diye düşündü. Küçük ama dolgun dudakları buruk bir gülümsemeye ev sahipliği yaptı. Yanan gözleri ağlamak için yandığında çok alçak bir ses duydu. Yağmurda duyulması neredeyse imkansızdı ama duymuştu. Cılız bir köpek sesiydi. Kafasını sağ tarafına çevirdiğinde eskimiş bir apartmanın hemen önündeki boşlukta titreyen ve kendisine bakan siyah köpekle göz göze geldi. Tüyleri aşırı siyahtı ama gözleri buna zıt bir şekilde açık maviydi. Duvarın hemen dibindeydi, önünde boş bir kase vardı.
Henüz yavruydu, karnı acıkmıştı ve belli ki çok üşüyordu. Kız etrafa baktı, kimse gözükmüyordu.
Bir an olsun düşünmedi, ellerini montunun fermuarına attı ve fermuarı aşağı doğru indirdi. Montunu çıkardığında ince kazağıyla kalmıştı. Bir an bedeni kendisine ihanet edip titrese de umursamadı.
O sırada yanından son hız geçen lüks bir araba o kadar hızlı geçti ki, yoldaki su birikintisindeki suyun kızın siyah kot pantolonuna sıçramasın sebep oldu. Kız bacağında soğuk suyu hissederek irkilse de tepki vermedi.
Montunu yavru köpeğin üzerine örterken sıcacık gülümsedi. Uzun zamandır bu kadar sıcak bir şekilde gülümsememişti. Üşüyecekti ama köpeğin sıcak kalması daha önemliydi.
Kulağına sert bir fren sesi doldu o an. Kafasını kaldırdığında az önceki arabanın bir kaç adım ilerisinde durduğunu gördü. Anlamasa da umrunda değildi. Bir kaç adım ötedeki büyük markete girdi ve cebinden para çıkarıp süt ve köpek maması aldı. Hızlı bir şekilde marketten çıktığında yağmur tüm hızıyla devam ediyordu. Kafasını kaldırıp sokağın ilerisine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN İNİ
Mystery / ThrillerAcıyla zehirlenen kalp, nefretle birleşti. Nefret intikam duygusunu doğururken kan kokusu etrafı sardı. Cehennemin 7 kat dibinde yaşayan şeytan ininden hiç çıkmazdı. Melek cehenneme indi, şeytan kafasını kaldırdı. Meleğin kanatlarını gördü ilk b...