Elimdeki ince, kahverengi tepsinin üzerindeki kahveleri dökmeden masaya ulaştırdım ve yüzüme samimi bir gülümseme kondurarak müşteriye baktım. Siyah saçlı, kahverengi gözlü sıradan bir kızdı. Gülümsediğimi görünce o da gülümsedi ama gözlerine kadar ulaşmadı.
İfademi bozmadan kahveyi önüne bıraktım.
"Afiyet olsun," dedikten sonra fişi masasına bıraktım. Siyah spor ayakkabılarım zeminde kaymamı engellediği için kıvrak bir hareketle arkamı döndüm ve bar kısmına ilerledim. Bardakları kurulayan Melike'ye kısa bir bakış attım. Hayattan bezmiş gibi elindeki havluyu bardağın içerisinde gezdiriyordu.
"Sen iyi misin?" diye sorduğumda arkasını döndü ve bana baktı.
"İyiyim," derken ses tonu adeta kötüyüm diye bağırıyordu."Ne oldu?" dediğimde elindeki havlu ve bardağı hemen kenara bıraktı. Yüzüne tatlı bir gülümseme kondurmuştu. Bu gülümsemeyi çok iyi biliyordum.
Kaşlarım çatıldı.
"Ne halt ettin?"
Ellerini bar tezgahından uzatarak benimkilere dokunmaya çalıştığında elimi uzattım ve tutmasına izin verdim.''Hani Berk varya,'' dediğinde kafamı onaylar anlamda salladım. Berk henüz yeni çıkmaya başladığı sevgilisiydi.
''Onun bir arkadaşı var, adı Buğra. Bir görsen varya maviş maviş gözleri var, o kadar ta-''
''Banane bundan?'' diyerek sözünü kestiğimde dudaklarını birbirine bastırdı ve kemik çerçeveli gözlüklerinin altından bana ürkek bir bakış attı.
''Seninle tanışmak istiyormuş,''
Gözlerimi inanamazcasına açtım. Bu sıkıntılı hayatımın içinde birde erkek arkadaş gibi bir olayı kaldıramazdım. Merak ederek bir kez girmiştim bu işe ardından acı bir şekilde aldatılarak dersimi almıştım.
''Hayatta olmaz, imkanı yok, mümkün de-''
''Olur ya, niye olmasın?'' diyerek sözümü kestiğinde sinirle gözlerimi devirdim. Tam ağzımı açıp cevap verecektim ki, kafenin kapısı açıldı. Topuklu ayakkabı sesleri zeminde sert sesler bırakırken Melike kafasını çevirip gelen müşteriye baktı ve ardından kaşları havaya kalktı.
''Oha,'' dediğinde kafamı çevirdim. Kapıya yakın olan 4.masaya 40'lı yaşlarında bir kadın oturmuştu. Üzerinde siyah, vücudunu saran bir elbise vardı. Ayağında siyah yüksek topuklu bir stiletto vardı. Siyah çantası masanın üstündeydi ve üzerinden çıkardığı kürkü zarif bir hareketle yan tarafındaki boş sandalyenin üstüne koyuyordu.
Kafelere gelmeyecek kadar önemli ve asil bir duruşu vardı. Ensesinde sıkıca toplanmış topuzuyla iş kadınlarına benziyordu.
Melike hafifçe kulağıma yaklaştı.
''Böyle bir kadının ne işi var ki?'' dediğinde kafamı bilmiyorum dercesine salladım. İkimizin bakışları da kadının üstündeyken kadın kafasını çevirdi ve gözleri önce Melike'ye ardından bana değdi. Benimle göz göze gelir gelmez kaşları çatıldı ve ayakkabımdan saçıma kadar büyük bir dikkatle incelemeye başladı. Hafifçe gerildiğimde Melikefısıldadı.
''Sana nasıl bakıyor bu kadın?'' bakışlarımı kaçırdım ve mırıldandım. ''Belki menüyü getirmemizi istiyordur.'' Gözlerini devirdi ve arka tarafından menüyü alarak uzattı.
Bir şey söylemeden menüyü aldım ve derin bir nefes alarak kadına doğru ilerlemeye başladım.
''Buyrun,'' diyerek önüne menüyü koyacağım sırada kafasını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN İNİ
Misterio / SuspensoAcıyla zehirlenen kalp, nefretle birleşti. Nefret intikam duygusunu doğururken kan kokusu etrafı sardı. Cehennemin 7 kat dibinde yaşayan şeytan ininden hiç çıkmazdı. Melek cehenneme indi, şeytan kafasını kaldırdı. Meleğin kanatlarını gördü ilk b...