nehirler dökülmeye devam ediyor, aynı okyanuslara

706 99 34
                                    


lady gaga - i will never love again

"Günlerin" der Jongdae, "Günlerin çok sıkıcı geçiyor senin. Hep aynı yerlere gidiyor, hep aynı şeyleri yapıyorsun. Farklılıklara tahammülün yok. Kimsenin, hiçbir şeyin hayatında iz bırakmasına, seni etkilemesine iznin yok. Alıştığın düzeni bozmak istemiyorsun. Bunu o düzeni sevdiğin için yapsan ne ala, ama hayır, sadece diğerinden korktuğun için yapıyorsun. Yapma." Bazen de saç rengimin beni ölü gibi gösterdiğini, daha canlı renkler denemem gerektiğini söyler. Eğer canı çok sıkılıyorsa ve yapacak hiçbir şeyi yoksa da sadece ben olduğum için kızar bana. "Bugün fazla Baekhyunsun" der, "olma."

Ben de Jongdae'ye şöyle bir bakar ve o an neyle uğraşıyorsam, ona geri dönerim. Jongdae'ye laf yetiştirmeye çalışacak kadar delirmedim çünkü henüz. Genelde Kyungsoo ağzına vurmadıkça, Jongdae'nin sustuğu pek nadir görülür zaten. Ayrıca Baekhyun olmakla ilgili problemlerim de yok. Her günümün aynı geçmesini, solgun gözükmeyi ve Baekhyun olmayı seviyorum. Hayatımın ev, okul ve çalıştığım kafenin etrafında şekillenmesinden memnunum. Aslında fazladan paraya ihtiyacım yok, burs alıyorum ve ev Kyungsoo'nun ölen babaannesine ait olduğu için kira vermiyoruz. Sadece kendimi meşgul etmek için çalışıyorum burada, kendimi meşgul edip saçma düşüncelere dalmamak için. Telefonumun sesi açık olmasına rağmen, her üç dakikada bir annem aramış mı diye kontrol ederken pek yardımcı olduğunu söyleyemeyeceğim tabii. Genelde hiçbir şey bu konuda yardımcı olmaz zaten. Bir kere aklıma takıldıysa bir şeyler, gün bitene kadar orada kalacaklar demektir bu. Belli belirsiz birinin bana seslendiğini duyuyorum o sırada, telefondan başımı kaldırdığımda da bana bakan Jessie ile göz göze geliyorum.

"Dünyadan Baekhyun'a, orda mısın?"

"Ah, efendim Jessie?"

"Sana sesleniyorum ama duymuyorsun, telefonuna bakıp duruyorsun sürekli. Bir şey mi var?" Diyor Jessie. Gerçekten merak ettiğinden değil, benimle konuşacak bir şeyleri olsun istiyor sadece. Diğerlerinin söylediğine göre benden hoşlanıyor. Diğerlerini tersliyorum ama ben de farkındayım bunun. Değilmiş gibi yapıyorum sadece, böylece kimseyle ciddi bir konuşma yapmak zorunda kalmıyorum.

"Hayır yok." diyorum hafifçe gülümseyerek, "Bir arkadaşım yazıyor da, o yüzden."

Gözleri açılıyor o sırada, meraktan olduğunu biliyorum. Ağzını bir şeyler sormak için açıyor ama o sırada müşterinin biri sesleniyor. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğim de Chanyeol ile göz göze geliyoruz. Jessie, Chanyeol'ün yanına giderken ben de Chanyeol'ün burada ne yaptığını merak ediyorum. Bir yandan da beni Jessie'den kurtardığı için seviniyorum.

Üzerinde mor bir sweat, altında da siyah bir pantolon var. Gözlerinde gözlüğü, saçları alnında. Bir kızla oturuyor, daha önce görmediğime eminim. Rahatsızlık vermemek için daha fazla izlemiyorum onları.

Bir süre sonra Chanyeol geliyor hesap ödemek için. Elinde cüzdanı, yüzünde küçük bir gülümseme var o sırada.

"Merhaba." diyor elindeki adisyonu uzatırken. "Nasılsın?"

"İyiyim teşekkürler." diyorum adisyonu incelerken, "On altı doksan."

Parayı uzatırken gülümsemesi hala yüzünde, "Çıkışta birlikte yürüyebilir miyiz? Konuşuruz belki biraz."

*

"Geçen gece için özür dilerim tekrar." diyor Chanyeol aramızdaki sessizliği bozmak adına. "O saatte kütüphanede birilerinin olacağını düşünmemiştim açıkçası." Suratında mahcup bi' gülümseme var. Bu konuyu tekrar tekrar açmak istemediği belli, ama konuşabileceğimiz başka bir şey yok aramızda. Chanyeol'u liseden beri tanıyorum. Doğma büyüme buralı Chanyeol, bense lise zamanında koruyucu ailelerin birinden birine sürüklenirken geldim buraya.

kara delikler ne kadar kara? //chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin