moddi - house by the sea
"Hayırdır?" diyor Jongdae bıçakta kalan çikolatayı yalarken, "Yüzünde güller açıyor resmen."
"Beğenemedin mi?" diyorum ben de, yüzümdeki gereksiz sırıtışı durdurmaya çalışıyorum bir yandan da ama nafile. Dün gece de çok az uyuyabildim zaten. Çarşamba bugün, neredeyse bir yıl oluyor annemi görmeyeli. Her seferinde heyecanlanmamam gerektiğini tembihleyip dursam da kendime, işin sonunda yine yüzümdeki büyük sırıtmayla buluveriyorum kendimi.
"Yok." diyor Jongdae o sırada, "Beğendim beğenmesine yavrum ama pek alışık değiliz seni böyle görmeye. Ondan sordum cırlama hemen." Dil çıkartmayı da unutmuyor ama sonrasında. Gözlerimi deviriyorum ben de sandalyeyi çekip otururken.
"Kyungsoo nerede?" diyorum, "Dersi olmaması lazım bugün ne diye çıkmış sabahın bu saatinde dışarı?"
Tek kaşını kaldırıp yamuk bir gülüş yerleştiriyor Jongdae de suratına. "Jonginle buluşacakmış."
"Allah allah" diyorum zaten yüzümden düşmeyen sırıtışı daha da büyütürken, "Baya ilerletti bunlar da işi görüyor musun? Kahvaltıya gitmeler falan."
"Aynen aynen" diyor Jongdae de, "Eee, Kyungsoo'nun ağına düştün mü çıkması zordur, biliryorsun." Göz kırpıyor bir de haylaz haylaz. "Hayırdır sen niye gitmedin sabah derse?"
"Gidemedim ya." diyorum, "Zaten çok bir şey de anlamıyorum bu dersten, boşver."
"İyi bakalım Baekhyun bey, sen işini bilirsin ne diyeyim."
"Hayret" diyorum masadan kalkıp mutfağa doğru yürürken, "Sende de bir şeyler var bugün ama hadi bakalım hayırlısı."
"Aaa," diye bağırıyor Jongdae de mutfaktan, "Size de yaranılmıyor oğlum, ne yapsak suç yahu."
"Bir şey demedik be." diyorum üstümü değiştirmek için odama geçmeden, "Ağlama hemen seviyoruz seni de."
*
"Naber gençler?" diyorum arka tarafa doğru yürürken, "Nasıl gidiyor işler?"
"Eh" diyor Minhyuk elindeki tabakları durularken, "Gelirken görmüşsündür pek kimse yok şimdilik."
"Normal, normal." diyorum sandalyelerden birine kurulurken, "Daha çok erken saat, öğle arasında falan anca dolar."
"Aynen." diyor Jungshin de, "Hayırdır sen ne yapıyorsun bugün burda? İzin günün değil miydi senin."
"Aynen öyle ama bir uğrayayım dedim, yapacak pek bir şeyim yok zaten."
"İyi yapmışsın, bir şeyler getireyim mi ister misin?"
"Yok ya bir şeyler atıştırdım gelmeden." diyorum etrafıma bakınırken. Tamamdır şeklinde kafasını sallıyor Jungshin de. Bir süre öylece oturduktan sonra "Chanyeol yok mu bugün?" diye soruyorum, "İzin günü olmaması lazım?"
"Evet izin günü değildi ama izin almış Yong patrondan." diyor Sulli, " 'Öğle arası olmadan gelirim.' demiş. E bizim patronu da biliyorsun zaten."
"Anladım." diyorum yüzümdeki sırıtış biraz düşerken, "Neyse gençler size kolay gelsin, biraz da içerideki masalarda takılayım ben."
*
Birinin omzuma dokunduğunu fark edip kafamı izlediğim videodan kaldırıyorum. "Chanyeol" diyorum omzuma dokunan kişinin o olduğunu fark ettiğimde, o sırada o da bir şeyler söylüyor ama kulaklıklarım yüzünden anlayamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kara delikler ne kadar kara? //chanbaek
Fanfic...and i loved him, i loved him, i loved him, i loved him and i still love him.