Ş-1

69 9 0
                                    

Homurdanarak yorganı kafamdan attım ve kolumu uzatarak çalan lanet alarmı kapattım.
Tekrar kafamı kapattığımda odamın kapısı açılmıştı. "Uyan hadi güzel kızım." diyen babamın sesine karşı, "1 saat daha, lütfen!" dedim.

Babamın ufak kahkahası kulaklarıma dolarken yorgan hızlıca kafamdan çekildi. "Ilgın kalk hadi, geç kalacaksın." dedi kolumdan çekiştirip beni yataktan yere sürüklerken. Hızla kolumu çektiğimde babam gülerek odayı terk etmişti. Ben de önüme gelen saçlarımı bileğim de ki toka ile arkadan bağlarken yerden kalktım. Bugün okulun ilk günüydü. 11'e geçmiştim ve biraz heyecanlıydım. Neden heyecanlıydım bilmiyordum. Sadece sınıf atlamıştım.

Geçtiğim aynanın karşısında kendime şöyle bir baktım. Gözlerim çapaklıydı. Ağzımdan biraz salya akmış, kurumuştu. Bu halime biraz sırıttım. Suyu açarak yüzüme su serptim. Kendime gelmem gerekiyordu. Kolumda ki saate baktığımda saat 07.08'i gösteriyordu.

Odama geçerek dolabımı açtım. Lacivert okul tişörtümü ve siyah eteğimi elime alarak giyinmeye başladım. Okul kıyafetlerimizi çok beğeniyordum. Bir de pantolon vardı fakat ben bugün etek giymek istiyordum. Ayağıma diz kapağımın aşağısında olan siyah bir çorap giydim ve yeni aldığım pembe air force'leri geçirdim. Çantama şarj aletimi, not defterimi ve birkaç kalem koyduktan sonra saçımı açtım. Tarayıp artık kendime geldiğimi fark ettim ve aşağı indim.

Annem ve babam kahvaltı hazırlıyorlardı. Ben de yanlarına giderek ikisinin de yanağından öperek, "Günaydın!" dedim neşeli bir şekilde. İkiside birden bana dönünce babam gülümsedi. Annem de yanağımdan öperek, "Günaydın hayatım." dedi. Babam elinde ki tabakları masaya götürürken, "cadı bir işe yara da şu ekmekleri getir." dedi. Çantamı kenara bırakarak dediğini yaptım.

Beş dakika boyuca telefonla oynadıktan sonra annem masanın hazır olduğunu söyleyerek masaya gitmiştim. Bir kaç şey atıştırırken kızlardan mesaj geldi.

Esin: Hayatım, Derin ve ben kapıdayız. Sen de çık hadi.

Mesajına geri cevap verme gereği duymadan annemlere haber verip tam kapıdan çıkıyordum ki durdum. Geri adımlarla babamın yanına ilerleyip güldüm. O da ne istediğimi anlamış olacak ki cebinden bana bir miktar para verdi. Teşekkür ederek kot ceketimi üstüme geçirerek evden çıktım.

Kızlar karşımda derin bir sohbete dalmışlardı. Geldiğimi bile görmemişlerdi. Ben de hiçbir şey demeden yanlarından geçip gittim. 1-2 dakika kendi kendime yürürken telefonuma mesaj geldi.

Esin: Kızım neredesin? Hadi ağaç olduk burada!

Her ne kadar ufak olduğunu düşünsem de sokakta bi kahkaha patlattım. Arkalarına bakıp beni gördüklerinde ikisi de gözlerini devirdi.

Derin sarışındı, 1,67 olan boyu, omuzlarının biraz da aşağısında biten sarı saçıyla oldukça güzel bir kızdı.

Esin'e gelirsem, çok esmer değildi, ama öyle bir şeydi. Saçları uzun, kahverengiydi. Gözleri yeşildi. Onun boyu da benimkinden 1 cm kısaydı. 1,73.

İkisi de yanıma geldiğinde üçlü bir sarılma gerçekleştirdik. "Bizi Bora almayacak mıydı?" diye sordum. Esin gözlerini benden kaçırdı. Sorarcasına tek kaşımı kaldırarak Derin'e baktım. Birden güldü ve "Küsmüşler." dedi Esin'i göstererek. Esin ve Bora asla anlaşamazdı. Her gün, her teneffüs kavga ederlerdi. Bunun sebebi ya Bora'nın Esini sinir etmesş olurdu, ya da Esin'in Bora'yı umursamamazlığından olurdu.

Bora ve ben 1. sınıftan arkadaştık. Her zaman beraber uyur, uyanırdık. Annelerimiz, babalarımız birdi. Ne zaman yemeğe çıksak Boralar yanımızdan eksik olmazdı.

ŞapkalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin