Ş-3

24 4 0
                                    

Kızlar bize gelmişlerdi. Yanların da kıyafetleri de eksik etmemişlerdi tabi. Onlar giyinirken ben hâlâ ne giyeceğimi bilmiyordum. Hava ne esiyordu, ne de sıcaktı. Arkamı döndüğüm de Derin kahverengi şortunu, üstüne de toz pembe kısa kollu bluz giymişti. Ayağına da beyaz converselerini giyecekti. Hoş duruyordu.

Esin'e baktığımda ise siyah dar pantolonunu, üstüne de mavi bir tişört giymişti. Klasik Esin'di. Her zaman böyle giyinirdi. Ayağına da siyah old skool'larını giyecekti.

Bıkkınlıkla arkamı dönerken bir kol beni arkaya çekti ve Derin dolabımın karşısına geçti. Biraz mırın kırın etti ama eline geçen diz kapağımın fazlaca üstünde olan dar siyah eteğimi arkaya fırlattı. Üstüme de beyaz düz tişörtümü attı. Hemen sonrasında ise yeni aldığım boyun kısımları siyah tüylü ceketi attı.

"Ayağına da siyah hafif topuklu botunu giymeni istiyorum." dedi. Hızlıca kafamı sallayarak giyinmeye başladım.

Giyindikten sonra kendimi aynada şöyle bir süzdüm. Cidden, hoş görünüyordum. Derin'in annesi modacıydı. Derin de işi biliyordu. Aynamın karşısına geçerek uzayan saçlarımı tarafım ve ördüm. Önlerden çok azıcık bırakınca dudağıma parlatıcı sürdüm. Kızlar çoktan aşağı inmişlerdi.

Bizi Bora alacaktı. Ayakkabılarımı geçirdiğimde annemlere çıktığımı belirterek evden çıktım. Bora daha gelmemişti. Kızlar da öylece bekliyorlardı. İkisinin de koluna girdim. "Bora sorun olmaz değil mi?" dedim Esin'e bakarak. Omuz silkti. "Olmaz." dedi net bir şekilde. "İyi o zaman." diyerek önüne döndüm.

Çalan korna ile hepimiz yürümeye başladık. Bora arabadan inince ufak bir ıslık çaldı. "Vay, kızlar. Ne bu güzellik?" dediğinde yanına ulaşmıştım ve sarıldım. Esin çoktan arkaya binmişti. Bora da bana sarılınca kulağıma, "Hâlâ sinirli değil mi?" diye sordu.

"Okulda ki gibi değil." dedim. Kafasını sallayınca elimden tuttu ve beni olduğum yerde döndürdü. "Ilgın hanım ne kadar güzel olmuşsunuz." Utancımdan hemen omzuna vurdum. O da kolumu tutup "Hemen utanıyorsun, hadi bin arabaya." dedi. Gülümsedim ve öne bindim.

15 dakika sonra buluşacağımız kafeye gelmiştik. Araslar çoktan gelmişlerdi. Üstünde siyah tişört üstünde de lacivert bir gömlek vardı. Altında ise siyah bir kot pantolon. Şapkası yine kafasındaydı. Buna hafifçe güldüm.

Yanlarına ilerlediğimiz de ayağı kalktı ve Bora ile selamlaştılar. Bana geldiğinde süzdü beni. Artık hep yaptığı bir şey olduğu için bir şey demiyordum. Düşüncelerimden ayrılmamın sebebi söylediği cümleydi. "Çok güzel olmuşsun."

Utanarak ona baktım. Şuan yanaklarımdan ateş çıktığına adım gibi emindim. "Teşekkür ederim." dedim ve oturdum. Aras ve ben karşı karşıyaydık. Yanımda Bora, karşısında Derin ve onun yanında ise Esin vardı. Bora'nın yanında da Ozan vardı. Güzel bir kadro oluşturduğumuza emindim.

Garsona isteklerimizi söylediğimizde herkes telefonuna gömülmüştü. Ben de onları izliyordum. Çok komiklerdi. Biri görse buraya telefonla oynamaya geldik sanardı. Ayağı kalktığımda bütün dikkatler bana düştü. "Burdan sonra bara mı gitsek?" dedim. Aklıma bir oyun gelmişti çünkü. "Benim gibi hanım bir insanı bara götürebileceğini mi sanıyorsun Ilgın. Kesinlikle yanılıyorsun." diyen Derin'e 'o kadar emin olma' adlı bakışımı atarak oturdum. Diğerleri de beni onaylamıştı. Evet, asıl eğlence bir saat sonra başlıyordu.

"Burası çok sesli Ozan!" diye bağıran Derin'in sesine güldüm. Ozan'ın geldiğini duyunca eksik kalmadan gelmişti. Birbirlerine yüz veriyorlardı. Bu halleri çok tatlıydı ama. Ozan Derin'in kulağını kapattığında Derin de ellerini Ozan'ın ellerinin üstüne koyup ikisi de birlikte Derin'in kulağını kapatmıştı.

ŞapkalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin