Spor salonunda biraz göz gezdirdim. Herkes kısa şortlarını giymiş, ellerinde voleybol topuyla paslaşıyorlardı. Ben mi? Ben geç kalmıştım. "Hocam hemen geliyorum!" diye bağırdım Murat Hoca'ya. O da anlayışla kafasını sallayarak spor salonuna girdim. Siyah voleybolcu şortumu giyip üstüme de kol kısımları sarı, ön kısımları beyaz olan tişörtümğ üstüme geçirdim. Ayağıma da spor ayakkabılarımı geçirerek elime bir voleybol topu alıp salona geçmiştim. Aras, Bora, Ozan, Derin ve Esin yukarıda oturuyorlardı. Derin ve Esin beni görünce el salladılar. Bu halleri çok komikti. Güldüm ve öpücük attım. Aras'a baktığımda ise bana baktığını gördüm. Gülümsedi, ben de ona gülümsedim. Ozan yemek yiyordu, Bora ise kız kesiyordu.
Ah bu çocuk, hiç değişmeyecekti.Geçen sene voleybol takımının kaptanıydım. Bu sene de öyle olmayı umuyordum. Derin ve Esin'in voleybola pek bi ilgileri yoktu. Müzik seçmelerine gireceklerdi. Aynı şekilde ben de. Bu sene müzik grubu yapmayı düşünüyorduk. Daha sonra ise liseler arası müzik yarışmasına katılmayı.
Bizim sınıfa yeni gelen Alev ve Beste de buradaydı. Pek iyi oldukları söylenmez ama iyilerdi. Ben 1. sınıftan beri voleybol oynardım. Amatör olduğumu herkes söylüyordu. Ben de öyle olduğumu biliyordum.
Murat Hoca adımı söylediğinde ona baktım. "Ilgın sen servise geç. Bakalım eksilmiş misin şu 3 ay boyunca." dedi ve güldü.
"Emin olun hocam, eksilmedim." dedim gülüşüne karşılık vererek. "Görücez." dedi ve diğer kişileri de yerleştirdi.
Maç yapıyorduk ve biz başlayacaktık. Topu sektirdim ve Murat hoca'nın düdüğü çalmasını bekledim. Düdük çaldığın da topu havaya attım ve smaçı bastım. Beste ne olduğunu anlamadı ve karşılık veremedi. Sayı!
Tribünlerden gelen ıslık ve alkışlama sesiyle güldüm. Yine bizdeydi ve sayı olduğu için dönmüştük. İrem kullanıyordu bu sefer. O alttan servis kullanmayı tercih etmişti. Top karşıya gittiğinde Yağmur parmak bas ile havaya kaldırdı. Alev sert sandığı smaçı bana yollamıştı ama sert değildi. Manşet ile topu havaya kaldırdım ve Sude koşarak smaç bastı. Sayı!
30-24 yenmiştik. Çoğu sayıyı ben atmıştım. Murat hoca bizi etrafında topladığında takımları seçmiş olduğunu söyledi. Elinde ki listeye şöyle bir baktı ve okumaya başladı.
"Takım kaptanınız bu sene tekrar Ilgın arkadaşlar." dedi bana göz kırparak. Kızlar alkışlarken Alev ve Beste alkışlamadan iğneleyici bir şekilde bana bakıyorlardı. "Alev, Beste, Yağmur, Sude, İrem, Duru, Gözde, Ela, İlayda ve Zelal'i de takıma aldım. Beni pişman etmemeye çalışın kızlar." dedi Murat hoca ve kollarını omuzlarımızdan çekti. Biz bu sefer kızlarla toplanıp daire oluşturduğumuz da her zaman ki konuşmamı yaptım. "Evet kızlar, maçlarımız 30 Eylül' de başlıyor. O zamana kadar kendinize dizlik alın. Ve bir yerlerinizi sakatlamamaya çalışın. Her hafta sonu ve hafta içi boş günlerinizi seçin siz, burada antreman yapacağız, unutmayın." diyerek konuşmamı bitirdim. Kızlarda beni onaylayarak dağıldılar.
Üstümü değiştirme gereği duymadan spor çantamı alarak odadan çıktım ve bizimkilerin yanına gittim. Aras ve Ozan'la bizimkiler çoktan kaynaşmıştı. Bora elini uzatarak çıkmamda yardımcı olarak ayağımı duvara sürterek yanlarına çıktım. "Ilgın, bu Ozan bu da Aras." dedi Esin. "Aras'la dün tanıştık. Ozan da bizim sınıfta, biliyorum adını." dedim. "He uyuyordun ya o yüzden kaçırmışsındır sandım."
"Yok, Aras'ın adını kaçırmıştım onunla da dediğim gibi dün tanıştım." dedim gülerek. Esin de cevap vermeden önüne döndü.
Bu sefer hep beraber Müzik seçmelerine gidiyorduk. Derin piyanonun başına geçti, ben mikrofonun, Esin ise gitarın başındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şapkalı
Teen FictionEn sonunda sinirlenerek elimde buruşturduğum kağıdı kafasına isabet ettirip, "Hey, Şapkalı!" diye bağırdım arkasından. Bana döndü, baştan aşağı iki dakika süzünce kulağında ki kulaklığı çıkarttı. Beni neden duymadığını şimdi anlıyordum. "Efendim?" d...