2. Bölüm - Arayış

334 17 2
                                    

  Sabah kapıma birisinin tıklatmasıyla uyandım . Dün olanlardan en ufak bir şey hatırlamazken kapıyı açmamla yaşadıklarımı hatırlamam bir oldu . Ani bir panikle kapıyı kapatacaktım ki bir el uzandı . Oh , tanrıya şükür bir kız eliydi . Kapıyı açtığımda karşımda Talia'yı buldum . "Eğer elimi koparmaya niyetlendiysen Atalente, bu sabah değil .Elime daha yeni manikür yaptım !" dedi gülerek. "Ah , diğer sabahlar bunu yapabilirim o zaman." dedim uykulu bir gülümsemeyle." Şimdi şaka yapmanın sırası değil Att. Daha hazırlanmamışsın bile! Ama şanslı günündesin , ben burdayım.Şimdi koparılmamış elim ve ben seni güzel bir güne hazırlayacağız . " diyip ellerini çırptı .Haklıydı. Darmadağın saçlarıma , uykusuzluktan mosmor olan göz altlarıma- bütün gece bir suikastçının sizi öldürme planlarını hayal etseniz siz de uyuyamazsınız - ve üzerinde ayıcıklar olan pijamama baktım . Hiç tereddüt etmeden onu odaya buyur ettim . Birkaç dakika içinde saçlarım ve kıyafetlerim düzene girmişti . Tabi eklediği abartılı aksesuarları çıkarıp saçımı biraz daha sadeleştirmek iyi fikirdi . Baloya gitmiyorum , kamptayım sonuçta! " Hadi Chris'i de alıp kahvaltıya gidelim." dedim kulübe kapısını açarken .

  Athena kulübesinin yanına gittik . Chris yalnız değildi . Yanında ...Garip! Hala adını bilmiyordum ama kısaca ona arkasında Beni Tekmele yazan çocuk diyordum . Sizin için daha da kısaltmak gerekirse B.T. Evet bizim Chris'in yanında B.T. vardı. Heyecanlı bir biçimde konuşuyorlardı . Bizim geldiğimizi farketmediler bile . Aslında Talia olmasaydı oraya hiç gitmezdim ama mecburen gittim . "Günaydın Chris!" dedim B.T.'ye bakmadan. Bana kalsa konuşmayı burada bitirir Chris ve Talia'yı kollarından tutarak uzaklaştırırdım ama bildiğiniz gibi "zaman"ı kontrol edemiyorsanız sonuçlarına katlanırsınız. 

  "Günaydın! İşte , Atalente ve Talia sizi tanıştırayım ; Nicholas . Kampa yeni geldi." Chris bunu söylerken gayet neşeliydi . " Memnun oldum." dedi Talia da . Gözlerimi devirerek "Chris ve Talia , antrenmana geç kaldığımızı unuttunuz galiba.Biraz daha geç kalırsak Metrius , bizi şu çarpışan kayaların altında kalana kadar çalıştıracak!" dedim sinirle . Gerçekten insanları görmezden gelmek ve tepkisiz görünmede benden daha iyi bir melez tanımadım . Zaten son zamanlarda o kadar tepkisizim ki... Chris ve Talia'yla görüştüğümde ancak kendime gelebiliyorum .

  Talia’yla meydana doğru yürürken Chris’in bizimle gelmediğini farkettim . Geriye dönüp “Hey Chris! Acele et!” dedim. Chris yüzüme bile bakmadan “ Siz gidin . Ben derse girmeyeceğim . “ dedi. “Neden ? “ dedim sesimi yükselterek oldukça şaşırmıştım . Chris kolay kolay dersleri asmazdı . “Dionysus Nicholas’a etrafı gezdirme görevini bana verdi. Hem o da benim gibi bir teknoloji meraklısı . Şu yeni açılan Teknobilim Fuar’ına da gitmeyi düşünüyoruz . “ dedi heyecanla. Gözlerimi kısarak “ Ama orası kamp sınırlarının dışında.” dedim. Chris omuzlarını silkmekle yetindi . Bir şey diyecek gibi oldu ama tam o sırada Nicholas “Hadi Chris , gidelim!” diye bağırdı geriden . Chris “Size iyi dersler , kızlar.” diyerek  Nicholas’ın yanına koştu . Talia da benim kolumdan tutup “Hadi , biz de geç kalıyoruz.” dedi. Bir terslik vardı .Chris nasıl yeni tanıştığı birisiyle bir yere gidebilirdi ki ?Hem de kamp sınırları dışında! Bu suikastçı neyin peşindeydi böyle? Şu durumda derse gitmem suikastçıya açık davetiye çıkarmak olurdu. Bu riski göze alamazdım . Arkadaşıma ve bana zarar vermeye kalkabilirdi . Bir şeyler yapmalıydım . Talia’ya “ Sen git ben ...Şey .. Kulübede bir şey unuttum galiba!” dedim. Kahretsin! Tam zamanında yalan söyleme yeteneğimi kaybetmiştim . “Neyini unuttun?” dedi Talia kaşlarını kaldırarak . Yalanlara kolay kanan biri olmadığını çok iyi biliyordum . “Neyse yok bir şey!” deyip çaresizlikle yanına döndüm. Ama bir yolunu bulup tüymeliydim . Hemen yandaki tuvalet kabinini işaret ederek “Çok sıkıştım . Gitmem lazım!” dedim ve aceleyle kabinlerden birine girdim. Talia “Tamam ama uzun sürmesin.” Diye bağırırken onu kandırdığım için kendime kızıyordum . Ama yapacak bir şey yoktu . Tuvalet kağıtlarının depo edildiği dolabın üzerine zıplayarak pencereye uzanmaya çalıştım. Hay aksi! Pencere neden bu kadar yüksekteydi! Tek ayağımla duvardan çıkan taşların üzerine basmaya çalıştım. Taşların kaygan olduğunu unutmuşum ... Düşmek üzereyken büyük bir çeviklikle zıplayıp bir şeye tutundum . Gözlerimi açtığımda hala havadaydım ve düşmemiştim. Neye tutunduğuma bakmak için başımı yukarı kaldırdığımda pencerenin kenarına tırmanmış olduğumu farkettim. Ayağımı daha yüksekte olan bir çukura koyarak nasıl çıkacağımı düşünmeye başladım . Talia’nın meraklı sesleri gelmeye başlamıştı . “Nerde kaldın ? Tuvalete falan mı düştün Att?” diye bağırdında “Az kaldı . Çıkıyorum !” diyerek büyük bir çeviklikle – kendimden bile beklemediğim bir çeviklik- pencerenin kenarına oturdum. Ayaklarımı aşağı doğru sarkıtıp inmeden önce “Üzgünüm Talia.” diye mırıldandım.

   Kulübeme vardığımda hemen yanıma alet çantamı aldım. Kafama siyah bir bere geçirerek saçlarımı berenin içine tıkıştırdım. Üzerime siyah bir ceket geçirdim ve kulübenin önünde duran botları giydim . Çakımı da kemerime yerleştirdikten sonra ormanın içine daldım . Chris ve Nicholas ortalıkta görünmüyorlardı . Onları takip edemeyecek kadar çok gecikmiştim . Ama nereye gideceklerini söylemişler neyseki. Devriyeyi aşıp sınırın dışına çıkmam gerekiyordu . Daha önce bunu çok yapmıştım ama aksi gibi devriye bugün sınıra gözü açık bir bekçi yerleştirmişti . Onu geçemeyeceğimi biliyordum . Yol o taraftan çıktığı için etraftan dolanma fikrini de kafamdan attım . Kafamdaki bereyi çantama sıkıştırarak bekçinin yanına gittim . “Hey küçük! Burada olmaman gerekirdi.” dedi beni görür görmez. “Biliyorum ama .. şey “ doğruyu anlatmaya karar verdim. “Kampa yeni gelen çocuk beni öldürmeye gelen bir suikastçi ve şimdi de arkadaşımı kaçırdı !” diye korkuyla bağırdım. Adam önce tepkisiz kaldı daha sonra “Hadi Bayan Komik , şakanın sırası değil . Doğru kulübene git .” dedi. “Hayır yalan söylemiyorum . Bak eğer gitmezsem arkadaşımın başına kötü şeyler gelecek !” dedim. Buralı bile olmadan “ Üzgünüm genç hanım , sınırdan çıkmak kesinlikle yasak. Ben devriyeye haber verir , arkadaşını kurtarmalarını söylerim.”  dedi.Telsizini açtı ve  tam konuşacakken telsizden ani bir gürültü geldi :"Tüm devriyeler hemen büyük eve ! Bu bir emirdir!" .Bekçi çok şaşırdı ve " Sen! Sen burada kalacaksın. Sınırın dışına çıkmak yok!" dedi ve cehennem tazısını bana göz kulak olması için bırakarak aceleyle uzaklaştı. "Hiçbir şey yapmama gerek kalmadı." dedim muzipçe gülerek. Cehennem tazısını  geçmek kolaydı ,  Bayan O'Leary sincaplara dayanamazdı .Bunu biliyordum çünkü tatilde Metrius'un verdiği ceza ile 1 hafta ona bakmak zorunda kalmıştım.  E orman da sincapların yuvası olduğuna göre cehennem tazısının pes etmesi an meselesiydi . Ve bu sırada Bayan O'Leary gözlerini ormana doğru çevirdi . İşte ! Bir sincap görmüştü bile. Bir bana , bir sincaba bakıyordu . Ona "Hadi git , kızım!" diye bağırdım . O da onaylarcasına koşarak ağaçların arasına daldı . Sınırı kolayca aşmış olmama rağmen epey zamanımı almıştı .

  Güneş ışığı geçirmeyen ormanın  içinde yürümeye devam ediyordum . Açıkçası nereye gideceğimi de tam olarak bilmiyordum . Buralarda bir yerlerde fuar olmalıydı . Ama ortada ağaçtan başka bir şey yoktu . Yolu da göremeyecek kadar uzaklaşmıştım . Etrafıma bakınmaya başladım . Dönüş yolumu da kaybettiğimden hiç şüphem yoktu . "Kahretsin!" diyerek lanet savururken ağaçların arasından birisinin seslenmesiyle yerimden sıçradım : "Atalante!" .

MELEZ KAMPI - KARA GÜNEŞ ( Ara verildi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin