Bölüm 2

2.4K 14 0
                                    

-Daisy-

Ah, Tanrım! Başım feci zonkluyor. Yatakta doğrulup gözlerimi açtım, en azından denedim. Bir. Daha. Kesinlikle. Bu. Kadar. İçmeyeceğim. Kabul, yanımda kimse yoktu. Kabul, biraz abartmıştım. Ah, kabul! Yalnız ve aptalım.

İki saat sonra çalması gereken dijital saatime baktım, saat 5:12. Alarmı kapatıp duş almaya karar verdim. Tabii ki düşüp bir yerimi kırmaz ve banyoya ulaşabilirsem. Başım, ciddi anlamda zonkluyor. Sanki nöronlarım dün gece barda kalmış, beynimde tepiniyor gibiler.

Banyonun kapısını açıp içeriye daldım. Duş başlığına yalvarır bakışlar yolladım. İki saat suyu ılıtmak için uğraşmak zorunda mıyım? Bence şu olayı cidden çözmeleri gerekiyor. Kendi kendime söylenirken suyu ayarlamaya çalışıyordum. 

***

Duşakabini yavaşça aralayıp buharın dağılışını izledim. Havluları saçıma ve vücuduma dolayıp çıktım. Biraz ürpermiştim. Odama doğru ilerlerken salonda bir siluet görür gibi oldum. Umursama Daisy. Ne olabilir ki? Evde senden başka kimse yok. Ve odama girdim. Yani kaçtım. Korkularımdan yine kaçtım.

Dolaptan kıyafetlerimi çıkardım. Bir tayt ve bir tişört. Saçlarımı kuruladım, bakım yağını sürdüm. Saçımla ya da yüzümle oyalandıkça sanki ruhum rahatlıyordu.

El kremimi elime alıp mutfağa ilerledim. Salon kapısının önüne geldiğimde durakladım. Televizyon biraz önce açık mıydı? Salonun ortasına doğru yavaşça ilerledim.

"Daisy?"

-Nora-

Mavi kupa bardağın içine yeni ısıttığım suyu boşalttım. Kafam feci bulanıktı.

Ya-yanarsın

Yanarsın demek de ne oluyordu? Uzun süre kahveye bomboş baktığımı fark edince kendime gelmeye çalışarak salona ilerledim. Daisy salonun ortasında duruyordu.
"Daisy?"

Bana döndüğünde ufak çaplı bir çığlık patlattı. Gözüm üzerindeki alev desenli tişörte kaydı. Ya-yanarsın. Gözümü kapatıp başımın dönmesini engellemeye çalıştım. "Ah, Nora. Sen miydin? Beni korkuttun." Yavaş adımlarla koltuğa ilerledim ve acımasızca kendimi koltuğa attım.

"Üzgünüm, rahatsız etmek istemezdim." Kafamda hâlâ o çocuk vardı.  Ne? Ah hayır evim aklımın ucundan bile geçmiyor. "Nora? İyi misin?" Daisy'ye yalancı bir gülümseme yolladım. Bana inanmadığını belli eden ifadesiyle karşılık verdi. Yüzüm bir anda düşüverdi. Ona evi bir bahane olarak gösterebilirdim. Cebimden telefonumu çıkarıp dün gece içkinin etkisiyle umursamadığım mesajı Daisy'ye uzattım. Okuduktan sonra gözlerini şaşkın bir şekilde açıp bana baktı. Biraz düşünüp bana döndü. "Vay canına Nora, bunu sorun etme. Burada kalırsın, biliyorsun boş bir odan var ve kıyafetlerı de sorun etmene gerek yok, beraber kullanabiliriz. Ama eğer başkasının kıyafetlerini kullanamam dersen de bu ay Greg'in verdiği paradan hâlâ bir miktar arttı, yani. Ve daha sonra da sen biraz para biriktirince de-" Konuşmasının başından beri ona bomboş bakıyordum. Cümlesini bitiremeden pot kırmış gibi bana baktığında  anladım. Bozuntuya vermeden "Para?" diye sordum. "Ciddiyim, bunu yapmak zorunda değilsin. Elbette para kazanacak başka bir iş bulabilirsin ve-" sözünü bitirmesine izin vermeden kelimelerin üzerine basarak devam ettim. "Bunu yapmak zorundayım Daisy. Ne kadar farkındasın?" O sırada telefonumun bildirim sesiyle irkildim. Telefonuma uzandım;

Güzel bir geceydi bebeğim, kısa zamanda tekrar yapmalıyız. Bugün Daniel'ın mekânındaysan seni tanıştırmak istediğim biri var.

Telefonun ekranına iğrenerek bakmayı sürdürüyordum. Tekrar, tekrar ve tekrar okudum. Şu an hayatımdan o kadar nefret ediyordum ki. "Nora?" Telefonu tekrar Daisy'ye uzattım ve kendimi koltuğa bıraktım. "İstemiyorsun Nora. Gitme." Belki onu orada görebilirsin. Holmes Chapel'da sabah karşılaştığın biriydi o. "Para denilen şu şeye ihtiyacım var." Gözlerini devirip ayağa kalktı. "Seninle tartışmayacağım." Koltuğa bıraktığı el kremine uzandım. Yürümeye başladı. "Nereye gidiyorsun?" Duraksamadan devam etti. "Kahvaltı hazırlayacağım. Sen ne istersin?" Elimdeki kremi kenara bırakıp mutfağa ilerledim. "Duş alabilir miyim?" Buzdolabından sütü çıkarıp tezgaha bıraktı. "Tabii ki."

HELP MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin