1"Kaçak"

107 7 32
                                    


*Seni koruyacağım...*

Kuru, güneşin eseri yorgun yapraklar minik göletlere düşüp boğulmuştu. Azgın şimşekler koyu çarşafa bürünen bulut yığınlarını ince çizgiler halinde parçalayarak gürlüyordu. Bu; baharın ardından savaşa yemin etmiş güzün kavgasıydı. Gökyüzü birbirine çarpıyor, deviriyor ve berrak kanını yağmur halinde özgürlüğe bırakıyordu. Güz güzeldi. Bir tek güz günahları örterdi.

Bu küçük kızın bedeniyse acıyla güzeldi. Ona en çok bu yakışıyordu. Omuzlarında özgürlüğe tutunmak ister gibi dağılan kızıl saçlarında soluklanıyordu sonbaharın fırtınası. Damarlarında dans eden avuç acuç kıvılcımlarla renklenmişti kan hareleri. O kız bendim. Kalabalık bir depremin ortasında yardım bekleyen kız bendim...

Uyumlu bir ritimle yere serilen yaĝmur damlaları saç uçlarımdan usulca süzülüyordu. Soĝuk; yorgun bedenimde keskin bir ürpertiye sebel olmuştu. Sakin ve sessiz kaldırımda gecenin getirdiĝi boĝucu havada çıplak ayaklarımla adımlıyordum. Şortun açıkta bıraktıĝı çelimsiz bacaklarıma sıçrayan çamurlar fazlaca kötü görünüyordu. Bense bunu umursamıyordum. Her zaman ve her şeyde olduĝu gibi...

Kestane rengi tüyleri yaĝmurdan koyu bir ton alan Duman'a usulca yanaştım. "Bu halde olmamızın tek suçlusu sensin tüy yumağı."

Beni sallamadı. Kuyruğunu sağa sola savururken yürümeye devam etti. Oda benim gibi açtı ve ısınmaya ihtiyacımız vardı. Onu yetimhaneden kaçtıĝım gün bir çöp yıĝınının arasında yaralı halde bulmuştum. O zaman kollarımla sarabileceĝim kadar küçüktü. Şimdiyse güçlü ve çelimli bir köpek olmuştu. Kim bilir belki oda benim gibi terkedilmişti. Gerçektende kim bilir?

Ardımızdakileri atlatana dek epey koşmuş ve haliyle bitkin düşmüştük. Duman'ın haylazlıkları yüzünden bir bara izinsiz girmek zorunda kalmış ve yakalanmıştık. Saatlerdir takipteydik ve bunun yakalanana dek süreceğinden şüphem yoktu. Şansımıza yaklaşılmaması gereken serserilere denk gelmiştik. Şu anda görünür bir yerde dolaşmamız bile her an bulunabileceğimize tehditti. Hoş, biz uzun zamandır tehlikedeydik.

Biriktirdiĝim yalnızlıklarımı körükleyen düşünceleri kararan bulutlara emanet edip sokak lambalarının altından ilerlemeye devam ettim. Etrafta bina yada trafik ışıkları yoktu. Arzilerin bulunduĝu boş ve ıssız bir sokaktı. Bu yollardan ilk kez geçiyordum ve sanırım kaybolmuştum. İşin garibiyse ben hep kayıptım. Sıĝınabileceĝim bir çift kol yada sıcak bir yataĝa sahip deĝildim. Esaret bildiĝim gri duvarlarla kaplı o binadan kaçtıĝım an özgürlüĝe bir adım atmıs ama hiç özgür olamamıştım. İki yılım asla sıradan geçmemişti. Çok kez büfelerden sevdiĝim mini çikolatalardan aşırmış, salıncaklardaki çocukları kovup tek başıma sallanmış ve buna benzer bir çok saçmalık yapmıştım. Şimdi gecenin bir yarısı uyuyabilecek yer arıyorduk.

Kaldırımın saĝ tarafındaki yerin girişinde duraksadığımızda ışıklı mekana göz gezdirdim. Etrafı tellerle kaplı geniş alana sahip yerin her tarafında hurda arabalar doluydu. Tellerin orta tarafındaki eski kapı zannımca kilitliydi ama girebileceĝimi sanıyordum.

Duman şortun ucunu dişleriyle çekelemeye başladıĝında kapıyı bir kaç kez itelemeye çalıştım. Onunla ilgilenmemi istediĝi zamanlarda sürekli olarak haylazlıklar yapardı. Ama bu soĝukta kalmaya devam edersek sabahı görebilecek olmamız bile tartışılırdı.

Eski demir kapının alt tarafına ayaĝımı yerleştirip bedenimi yukarı kaldırdım. Daha doĝrusu kaldıramadım. Fazlaca minik bedenim nedeniye kapıdan atlamak yerine kaldırımda kalçamın üzerine düşmüştüm ve sanırsam şortum çamura bulanmıştı. Sıkıntılı bir nefesi serbest bırakıp tekrardan denedim. Bedenimi kaldırıp bacaĝımı demirin diĝer tarafına attım ve...Atlamıştım.
Anın mutluluĝunu kısa bir kahkayla geçiştirip Duman'in atlamasını bekledim. Arka ayaĝındaki sakatlıĝa raĝmen oldukça çelimliydi. Benim aksime.

Küçük TehlikeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin