NEDEN

25 1 0
                                    

Sevinçler paylaştıkça çoğalır. Uzun zamandır süregelen bir söyleyiş. Kanıtlanmışlığı yok ama herkes tarafından rağbet görüyor. Ben de inanıyorum bu söze. Ve şu an bu söz gereği davayı kazandığımı babamla paylaşmalıyım. Eminim buna babam da en az benim kadar sevinecek.

Bu düşüncelerle tutuyorum evin yolunu. Babama hangi yolla anlatsam diye de düşünüyorum bir yandan. Canım babam ne zaman bir şey söyleyecek olsam gözlerinin içi parlayarak dinler söylediklerimi. Şu anda da öyle zamanların birini gözümde canlandırıyorum.

Eve geliyorum. Kapıyı anahtarla kendim açabilirim tabi. Ama tercih meselesi. Kapıyı babam açınca boynuna atlayıp söylemeye karar verdim bu mutlu haberi. O yüzden alabildiğine basıyorum zile. Babamın ne kadar kızacağı önemli değil. Zaten mutlu haberi verdikten sonra unutur kızgınlığını.

Böyle de büyüttüm bu haberi gözümde.

Ama biliyorum babam da sevinecek. Benim küçük cimcimem büyümüş de insanları mı ayırırmış diye dalga geçecek yine benimle. Daha fazla bekleyemeyeceğim.

Zile hunharca bastığım halde kapıyı açan yok.

Endişelenip endişelenmemek arasındaki uzun gelgitlerimden sonra aklıma kapıyı anahtarla açmak geliyor. Ne kadar zekiyim değil mi.

Olmuyor. Telaştan mı beceremiyorum acaba kapıyı açmayı. Yok hayır. Kesinlikle olmuyor.

Kapı açılmıyor.

Biri kapının kilidini değiştirmiş.

Endişelenmek, telaşlanmak, merak etmek duyguları tüm bedenime hakim şu anda. Bedenimin yönetimini ele geçirdiler sanki. Ne yapacağımı bilemiyorum.

Baba diye avazım çıktığı kadar bağırıyorum.

Cevap yok. İyi ama neden?

Aklıma hemen bir ihtimal geliyor.

O da mı gitti?

Dünyayı başa sarıp sarıp kafama fırlatıyorlar. O derece bir ağırlık çöktü üstüme. Dolanıyorum evin etrafında. Mutfağın penceresi açık. Atıyorum kendimi pencereden içeri. Tüm odaları hızlıca kolaçan ediyorum.

Ve elim annemle babamın yatak odasının kapısına gidiyor. Gördüklerimle beraber bu sefer bütün evreni salıyorlar üstüme. Yeniden yeniden bir kaynar su bir buzlarca su boşaltıyorlar başımdan aşağı.

Babam intihar etmiş.

Benim babam.

Hani şu annemin gidişinden sonra her şeyim olan adam.

Neler oluyor benim hayatıma böyle? Kim bozdu dengeleri i? Yoksa bunlar gerçekten olması gerekenler mi? Gözyaşlarım bu sefer sellerce boşalıyor. Göz pınarlarımı kurutmak istiyorlar anlaşılan.

İntihar.. Acizliğin en büyük göstergesi. İnsanlar olaylardan kaçış şekli olarak başvururlarmış buna. Babam anlatmıştı bir zamanlar bu masalları bana. Bana derdi ki sen sakın yapma. Ben de "benim yapmama gerek yok ki zaten. Sen çözersin bütün sorunlarımı." Derdim. Ne zaman istersen hep sana yardımcı olurum derdi. Sonra dakikalarca birbirimize bakıp şakalaşırdık. Kendisi çözememiş demek ki sorunlarını. Beraber çözebilirdik oysaki bana anlatsaydı. Ama o acizliği seçmiş. Ve en önemlisi beni yalnız bırakmayı.

Evet tutunacak dalımdaki son yaprak da düştü. Artık sıra dalın kırılmasında..

Ve evet tahmin edersiniz ki bir mektup daha.

Veda mektubu.

Hayatımın yeni rutini bu olacak diye korkmaya başlıyorum iyiden iyiye. Bu sefer inat etmeden açıyorum mektubu:

      Canım Kızım
     
      Sana bunu yapmak istemezdim (Neden yaptın o zaman baba). Nedenini merak ediyorsun değil mi? Zamanı gelince anlayacaksın. Her şeyi öğreneceksin. Kapının kilidini de ben değiştirttim. Olur da tam zamanında gelir beni kurtarırsın diye.(Ne ince düşünce ama . Ben annemin nereye gittiğiyle ilgili kafamı yorarken sen bunları mı düşünüyordun baba.) Anneni bul kızım. Ve onu durdur.

Baban seni çok seviyor. Her zaman senin yanında olacak. Bunu sakın unutma.(Ne zaman baba? Öldükten sonra nasıl yanımda olabilirsin. Neden yaptın baba, NEDEN??)

Ve tam bu anda annemin mektubu geliyor aklıma.

Son YaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin