Mektubu açacak gücü kendimde bulamıyorum o an. Şuurumu kaybettim sanki. Ne yapacağımı hiç ama hiç bilmiyorum. En sonunda elim telefona gidiyor. Müberra Habım'ı arıyorum hemen. İlk aklıma o geliyor. Babam tek kardeş zaten. Annesi o çocukken ölmüş. Dedemi de geçen sene toprağa verdik. Anlayacağınız arayacak kimsem yok.
İkiletmeden açıyor telefonu Müberra Hanım.
Direk dalıyorum lafa. " Ba–babam intihar etmiş. Be–ben kimi arayacağımı bilemedim.
"Ne diyosun kızım sen? 10 dakikaya ordayım.
Sonra telefonun kapanma sesi dolduruyor kulaklarımı. Dünya on dakikalığına duruyor. Hareket edemiyorum. İnanamıyorum hala benim babam yapmaz. Kahramanım o benim kahramanlar intihar etmez edemez.
Müberra Hanım giriyor içeri. İyi ama nasıl? Kapı kilitliydi ve kapının kilidi değiştirilmişti. Soramıyorum o an bunu. Yanında da biri var Müberra Hanım'ın. Komşularıymış. Böyle adli vakaları çözüyormuş. Bir nevi polis yani. Mustafa olarak tanıttı kendini. Bu olayı seve seve çözümleyebileceğini dile getirdi. Başımı sallamakla yetindim. Benim yaşlarımda yakışıklıca bir polis.
Çok geçmeden polislerle doluyor evin içi. Ondan bundan bir şeyler topluyorlar.
"Kendinizi iyi hissediyorsanız ifadenizi almak isteriz" diyor Mustafa bey.
Yahu ne iyi hissetmesi ben son yaprağımı dökmüşüm. Ömrümün geri kalanı yas tutmakla geçecek. Başımı olumsuz anlamda sallamakla yetiniyorum.
Sonbaharda ağaçlar son yapraklarını dökerken benim kadar üzülmezler. Onların umutları vardır çünkü. O dökülen yaprakların yerine yeşilin en güzel tonundan yeniden çıkacağını bilirler. benim hiçbir umudum yok artık. Giden gitti de diyemiyorum; herkes gitti.
Beni yarı yolda bırakıp gittiler.
Kimse kalmadı hayatımda.
Ağlamaktan gözlerim şişmiş. Bem ağlamayayım da kimler ağlasın? Var mıdır derdi benden büyük olan?
Ve evet sonraki gün. Cenaze kaldırılacak. Mezarlığa gidiyoruz hep beraber. Müberra Hanım beni hiç yalnız bırakmıyor. Bir de komşuları Mustafa. Bana destek olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tanıdık tanımadık bir sürü insan. Ben sanıyordum ki gelen çok kişi olmaz. Düşüncemin yanlış olduğunu bu insan kalabalığı tokat gibi çarpıyor yüzüme. Babamın bu kadar seveni olmasına rağmen intihar girişiminde bulunmasını hala anlamıyorum.
Babamı son yolculuğuna uğurlamanın hüznü var üstümde. Bir yıkılmışlık, yok olmaya yakınlık. Ne derseniz deyin işte. Yine gözyaşlarım devrede. Durduramıyorum kendimi.
Mustafa koluma giriyor. Mezarı kapattıktan son dualar edildikten sonra beraber eve gidiyoruz. Yas günleri bekliyor bundan sonra beni. En azından ben öyle biliyorum.
Eş dost gelmiş eve. Ellerinde kaplarca yemek. Hepsi bir işin ucundan tutmuş rutin cenaze evi işlerini yapıyorlar. Müberra Hanım, Mustafa ve ben koltukta öylece otururken Müberra Hanım hiç beklemediğim bir şekilde söze giriyor.
"Melis istersen bizde kalabilirsin. Bu evde kendin kalamazsın. Hem biliyosun bizim evi de. Ezgi'yle de tanışıyorsunuz. Yabancılık çekmezsin."
"Teşekkür ederim. Eksik olma." Diyorum sesim duyulur duyulmaz.
Misafirlerin konuşmaları geliyor kulağıma. Demek annesi bırakıp gitmiş, babası da intihar etmiş. Çekeceği ne çileler varmış kızın. Dedikoducu teyzeler vazgeçmiyor huylarından. En azından cenaze evinde yapmayın be teyzecim.
Kafam atıyor o an . Sesimi yükselterek delicesine bağırmaya başlıyorum.
"Korkak olmayın. Cesareti olan varsa çıksın karşıma aranızda konuştuklarınızı yüzüme de söylesin. Evet annem beni bırakıp gitti. Babam intihar etti. Ama ben daha ölmedim. Benim adım da Melis Karan'sa son zamanlarda hayatımda olan bu saçmalıkların sebebini bulurum."
Herkes sus pus oluyor kimseden ses yok. Kapı çalıyor tam o sırada. Yönümü kapıya çeviriyorum. Tam açacağım Mustafa benden önce davranıyor. Ve karşımda gördüğüm kişiyle beraber şok oluyorum. Yine benden önce davranıyor Mustafa ve benim söyleyeceğim kelimeyi söylüyor:
"SEN?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Yaprak
Teen FictionMelis ve Samet. Daha tanışmadılar. An meselesi ama daha değil. Olayların kilit noktası annesi. İstese her şeyi halledebilir. Ama onu da yönetenler var. Ve istediklerini yapmak zorunda. İki avukat.. Milyonda bir insanın başına gelen aşk onların kapı...