Normalde olsa şu saatte yataktan çıkmazdım ama şuan üzerimi giyinip Eskişehir'e gidiyordum. Evet Eskişehir(!) Tamam biliyorum saçma İzmir'den Eskişehir'e apart topar gitmek ama biricik babamın son vasiyetini gerçekleştirmem gerek. Kıyafetlerimi bavula tıkıştııp yanıma iki üç çift ayakkabı koydum. Üzerime kabanımı giyip botlarımın bağcıklarını bağladım.
Evden çıkıp hava alanına girdim. Uçağımın kalkmasına daha vardı bende bu yüzden orayı gezmeye başladım. Saçma sapan dergiler aldım. Boşuna para işte(!) Yolda yemek için bir paket kurabiye aldım ama zaman geçmiyordu. Gerçeği söylemek gerekirse bu seferi bulmak çok zordu. Çünkü İzmir'den Eskişehir'e pek uçak kaldırmıyorlardı. Bu nedenle bu uçağı kaçıramazdım. Tablo satan bir yere girdim. Yağlı boyolarla yapılmıştı çoğu ve geneli Nü tablosuydu. Çok hoşuma gitmişti. Oturma odamın duvarında hayal ettim mükemmel gözükürdü. Tablonun fiyatı biraz fazlaydı aslında almazdım ama kafam o kadar dağınıktı ki parasını dert etmeden verdim ve paket yaptırdım.
Uçak saatim gelince bavulumu görevlilere verip uçağa bindim. Kendi koltuğuma oturdum uçak bir iki dakika içinde kalkıyordu. İnsanlar uçakta ki son yerlerini alıyorlardı. Yanıma bir erkek oturdu. Onun yanına da yaşlı bir adam oturdu. Kafamı cama yaslayıp yolculuğumun hemen bitmesini istiyordum. Pilot gerekli konuşları ve hostesler bildiğimiz şeyleri elli defa gösterdikten sonra uçak havalanmıştı. Zaman biraz geçtikten sonra yaşlı adam cebinden bir fotoğraf çıkardı. Küçük vesikalık bir fotoğrafı ve oldukça eskiydi. Adam fotoğrafı öptü iyice kokladı. Merakıma yenik düşüp
"Siz neden gidiyorsunuz Eskişehir'e?"dedimAdam bana baktı "Hanımı ziyaret etmeye gideceğim. Uzun zamandır görüşemiyoruz."
Burukça güldüm. "Ne hoş."
Yanımda ki erkek "Siz babamın kusuruna bakmayın aslında annem 5 yıl önce vefat etti. Babam hala eski evimize gidip fotoğraflarıyla konuşuyo."
"Ahh çok pardon. Başınız sağolsun."
Kafa salladı sadece.
"Cem"dedi elini uzatarak bir an şaşırsam da elimi hemen uzattım.
"Hazel."dedim
"Hazel."dedi "Ne kadar güzel bir isin aynı gözlerini yansıtıyor."dedi
Gözlerimi kaçırdım.
"Sen niçin gidiyorsun ?""Halletmem gereken işlerim var."
"İstersen oraları sana gösterebilirim avucumun içi gibi bilirim."
"Olur tabii, isterim."
"Şey ee numaranı versen olur mu ?"
Nerden bilebilirdim ki tecavüzcü bir sapık olmadığını ya da seri katil organ mafyası olmadığını ya beni kaçırır tecavüz eder böbreklerimi alır 67 yerimden bıçaklar sonra da gelinlik giydirip çalılığa atarsa... Saçmalama Hazel.
Numaramı verdim. En fazla ne olabilirdi ki... Uçaktan inince birbirimi arıyacağımıza dair söz verip ayrıldık. Babamın bana yazdığı son yeri açıp okumaya başladım. 'Odun Pazarı evlerin de cam işiyle uğraşan Bulut'u bul o sana ne yapman gerekeni söyleyecek'
Eh be peder gider ayak bana verdiğin işe bak.
İlk önce odun pazarını bulmam gerek. Bir taksiye binip denilen yere geldim. İlk defa Eskişehir'e geliyordum. Mükemmeldi her şey evler harikaydı. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Bir dükkana Bulut'u sordum. Bilmiyorum deyince ordan çıktım. Bir kaç yere daha sordum ordan da çıkmadı. Bir dükkanın içinde kedi vardı.
"Aa burda kedi var."dedim
"Evet. Bizim mahallemizin kedisi."dedi adam "hatta şuan bana sinirli sert mama vermişim diye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığında Eriyen Benlikler
ChickLitHer şey bitmişti. Yaşamamamız gereken şeyler yaşamıştık ve gereğinden fazla acı çekmiştik. Şimdiyse bütün acılarımızı bir rafa kaldırıp umutlarımızla güneşleniyorduk. Güneş batıyordu. İkimizde ellerimizi balkona yaslamıştık ve batan güneşe hayranlık...