420 32 19
                                    

''Ben'' huzursuz çıkan sesi işittiğinde dizlerine yasladığı başını kaldırdı Jimin ''neredeyim?''

Her zamanki gibi salak diye düşünüp göz devirdi ve karanlık ortamda kendisini göremeyen Jungkook'a cevap verdi.

''Cehennemin dibinde.'' hala neler olduğunu anlamamış çocuktan bir tepki almadığında etrafa dolan seslerle başını çevirip nerede olduğunu tahmin etmeye çalıştı bu kez.

Çok fazla zahmete girmesine gerek kalmadan tanıdık sahneler gözünün önüne dökülmeye başladığında olduğu yerde dona kalmış Jungkook'a baktı. Acaba hatırlıyor muydu yoksa anca mı hatırlayacaktı onun gibi?

Yatağa devrilen iki beden uzun süre boyunca alttan kayıp üste çıkmaya çalıştığında Yoongi'nin sinirlendiğini fark etmişti Jimin.

''İzin ver,'' ama buna rağmen sakin sesiyle konuşup karşısındaki mor saçlara daldırdı ince uzun parmaklarını Yoongi ''seni yormadan halledeceğim.'' gamzeli çocuğu anca bu şekilde durdurabileceğini biliyordu anlaşılan. Diğeri de güzelce olan gülüşe aldanıp kabullenmişlikle geriye doğru uzanırken vakit kaybetmeden kemerine giden parmaklara dolgun alt dudağını dişleyip sırıtmakla yetindi.

''Salak.'' Jimin söylendiğinde yan tarafta gözlerini kocaman açmış korkuyla izleyen Jungkook'a bakıp devam etti ''Bu da ayrı salak.''

İlk önce kemerden kurtulup gülümseyerek baktı arkadaşının yüzüne Yoongi, içinde tiksinse de her şeyi kenara bırakıp memnunmuş görünümünden vazgeçmemek için direndi. Elleri bu kez diğerinin ince kazağını çekiştirdiğinde oturduğu kasıklardan hafifçe hareket edip altında kalan mor saçların sahibinin aklını biraz daha kaybetmesini sağlayarak üzerine eğildi.

Kalın bilekleri ince parmaklarıyla zapt edebilmek hayal gibi gelirken gözünün önüne gelen sahnelerle birlikte kasılan çenesiyle tüm gücünü verip sağ bilekten gelen sese kadar ters tarafa çekti teni kar kadar beyaz olan Yoongi.

Anında üzerindeki çocuğu atmaya çalışan mor saçlıya karşı koymak düşündüğünden daha zor hale gelirken umursamadan sırıtıp diğer bilek için de aynı şeyi yaptı.

Sonuçta onun da kırık bir yanı vardı, meleğinin kanatlarını kırmışlardı, bir nevi ödeşmeydi bu da işte, değil mi?

''Rahat dur, boynunu da kırmak zorunda kalmayacağım.'' biraz daha yukarıya kayıp altındaki bedenin ciğerlerine yasladığı diziyle hareketlerini tamamen kısıtladığında acıyla bağırıp küfreden adama umursamadan kırık bileklerini kemerle yatağın kenarına bağladı.

''Seni sikik!'' duyduğu yüksek haykırışla gözlerini önündeki ağır şiddet içeriğinden yan tarafındaki zavallı çocuğa çevirdi gözlerini Jimin ''Bıraksan-'' Jungkook sinir, öfke ve korku karışımıyla öne atılıp Yoongi'nin kolunu yakalamaya çalıştığında tek kazandığı boşlukta kalan kendi varlığıydı.

''Aydınlanman bayağı uzun sürüyor.'' gözlerini devirip hala kendisini takmayan Jungkook'a doğru söylendi Jimin ''Yoongi ne zaman işini düzgün yapmayan biri oldu da şimdi görgü tanığı bıraksın, üstelik senin gibi salak birini?'' denilenlerin doğruluğu karşısında sadece havada kalan eline bakmakla yetindi Jungkook.

''Be-ben öldüm mü?'' Jungkook titreyen bakışlarını duvarın içine oturmuş Jimin'e dikip reddetmesini dilercesine kısık sesle konuştuğunda beklediği cevabın arasına dolan sesle dağınık eski yatağın üzerinde tepinen bedenlere döndü.

''Bunu ödeyeceğini biliyorsun!'' uzun bacaklarını savurup üzerindeki zayıf bedeni düşürmeye çalışsa da başarısızlığını kabullenmek istemeden acıyan bileklerini yüzünden ince çıkan sesine daha fazla sinir olup üzerindeki bedene tükürürce konuşmaya devam etti ''Gücünün yetmeyeceğini biliyorsun, doğru düzgün dövüşmektense savunmasız hale getirmek ne kadar doğru Yoongi?!''

Sol gözünün seyirdiğinden emin olan Yoongi ise tırnakları avuç içlerine batarken sıktığı yumruğunu gözünü kırpmadan çenesinin sol tarafından geçirip acıyla inlemesini sağladı.

''Sen arkadaşlıkta ne kadar yanlışsan o kadar doğru Namjoon.'' odanın içindeki bağırışlara aldırmadan zorlukla duyulan sesini dişleri arasından tıslayarak çıkardığında Namjoon bakışlarını kendisinden iğrenerek bakan arkadaşına çevirdi.

''Şerefsizin tekisin, eski arkadaşım.'' Namjoon'un şaşkın ve korkmuş halinden yararlanıp iki gündür sakince yaptığı gibi arka cebindeki gümüş kutuya uzanıp gözler önüne serdi.

''Dostum,'' soldan dizmeye başladığı jiletlerden üçüncü sırada duranını alıp burnunu elinin tersiyle kaşıdıktan sonra gümüş kutusunu aldığı cebine geri bırakırken yalvaran ses mırıltıyla devam etti ''çöz bileklerimi, konuşalım, hadi.''

''Konuşuruz.'' sıradan bir olay gibi cevap verdikten sonra yorgunca omuzlarını düşürdü Yoongi ''Ah konuşamayız, biz dost falan değiliz.'' jiletin keskin tarafını Namjoon'un çıplak kalmış göğüs kafesi üzerine doğru getirip yüzüne eğildi ''Siz, her şeyi mahvettiniz, anlıyorsun değil mi?''

Ardına kadar açtığı gözlerinin dolmasına izin vermeden hızla iki yana salladığı mor saçlı çocuk başını, korkudan nefes dahi almadan öylece Yoongi'ye bakıyor üzerinden kalkması için içten içe yalvarıyordu.

''Ba-bak,'' sakince yutkunmasını izlerken istemsizce girdiği duvardan ayrılıp yanlarına doğru ilerledi Jimin ''hatalıydım tamam. Ama bunu yapma-''

''Ah evet bunu yapmam gerekmez ama neden yapmayayım. Şimdi o çeneni kapat.''

''Bir şeyler yap!'' Jungkook Jimin'e doğru bağırıp sırtını iteklemek istese de sadece içinden geçip yatağında diğer tarafına yuvarlandı ''Bir şeyler yap delirdi!''

''Kendime bile yardım edemedim ne yapmamı bekliyorsun Jungkook? Bir şey yapabilseydim dün gece sizi izlerken öylece durmazdım.'' Jimin sakince konuşurken küçük olan kabullenmişlikle susup başını diğer tarafa çevirdi.

Sıkı sıkıya tuttuğu jileti düzgün durmayan bileğe doğru götürüp bastırdıktan sonra gözlerini sıkıca yummuş dişlerini sıktığından çenesi titreyen yüze bakıp dişlerini göstererek büyük bir gülüş sundu Yoongi.

Keskin demir derine battıkça akan kan artarken hızla aşağıya doğru indirip boş evde güçlü bir çığlığa neden olduğunda gülüşü büyüyüp daha korkunç bir görüntü bıraktı Yoongi'nin yüzüne.

''Bizim yüzümüzden, bizim yüzümüzden...'' başını elleri arasına almış söylenen aynı zamanda da öne arkaya sallanan Jungkook'a bakıp emin olamadan yanına doğru ilerledi Jimin, ne zaman buradan gideceklerdi bilmese ya da yapabileceği bir şey olmadığını bilse bile çocuğu yalnız bırakamayacağını biliyordu.

Namjoon'un sesi kısılırken Yoongi yüzünü buruşturup banyoda sabunla temizlendi iki gündür alıştığı gibi.

Bildiği evden çıkmadan önce son kez atmayı kesmiş nabzı yoklayıp memnuniyetle dışarıya adımladı.

Yerde kendi kendine mırıldanıp duran Jungkook ile ona dokunmayı başaramasa da hemen yanına çökmüş Jimin silikleşmeye başlarken vücudu soğuğa mahkum kalmış bedenin sahibi usulca kendine son kez bakıp yatak odasının ortasındaki yakın arkadaşlarına, suç ortaklarına katılıp evini terk etti.

Kışın gelmeye başladığını belli eden sert rüzgarın yüzüne çarpmasıyla gözlerini kısıp elindeki gümüş kutuda gezdirdi gözlerini.

''Son iki gün sevgilim,'' yaslandığı duvarda elindeki gümüşe dizilmiş temiz jiletlerin olduğu sol sıranın diğer karşı tarafında, sağdaki yüzünde, tek başına üzeri kurumuş kanla kaplı olan jilette gezdirdi parmaklarını ağırca Yoongi ''iki gün.''

Kurumuş dudakları üzerinde hızla dilini gezdirip parlattığında ışıkları yüzüne yansıyan bar tabelasına bakıp kapattığı gümüşü arka cebine bıraktı. Parmaklarını kütlettikten hemen sonra seri adımlarla bildiği kapıya doğru ilerleyip sarı saçlarını olabildiğince dağıtmaya özen göstererek yüzüne yayvan bir gülüş yerleştirdi ve baygın gözleriyle yanarlı sönerli ışıkların aydınlattığı kalabalık yerde sondan ikinciyi aramaya koyuldu.

If I Ruled The World // BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin