294 27 22
                                    

Yüzüne yapışmış sarhoşluk ifadesiyle hedefindeki bedeni süzerken zamanının kısıtlandığının farkındaydı Yoongi, ne kadar çabuk olursa o kadar çabuk varacaktı özlediğinin yanına.

Üç eski arkadaşından kendisini en fazla yoranın Namjoon olduğu gerçeğine burun kıvırdı, Jimin her ne kadar sert görünse de küçük bir çocuktan farksız ve savunmasız olduğu da ortadaydı, en kolay olan da o olmuştu haliyle.

Zayıf bedenin bileğinden akan kanla birlikte attığı çığlıklar hala kulağına çarparken kıkırdamadan edemedi, bu gece de Jimin ile geçirdiği zamandan farksız olmayacaktı Yoongi'ye göre.

Oturduğu yüksekçe tabureden kalkıp sarsak adımlarla dans edenlerin arasına daldığında elindeki şişeyi dikleyen çocuğa gözlerini devirdi.

''Her zamanki gibi...'' mırıldanıp fazla uzak sayılmayacak mesafeden sonra uzun boylunun sırtına doğru savurdu kendini. İkisi de hafifçe öne doğru sendelemiş sonunda Yoongi'nin diğer çocuğun sırtına sarılmasıyla durmuşlardı.

Çattığı kaşlarıyla dönüp kimin üzerine yattığını gördüğü an anında gevşeyip sarı saçlı çocuğun koluna dokundu yavaşça, yüksek gürültüyü bastırmaya uğraşmadan kendi kendine söylendi sonra.

''Yoongi,'' Yoongi ise dişlerini sıkıp küfretmemek için zor duruyordu ''hadi seni sessiz bir yere götürelim.'' gergin sırtına değen elle yumruğunu sıkıp kendisini kucağına çeken çocuğa sokuldu.

Sadece biraz daha sevgilim, içinden hatırlatıp nefesini tuttuğunda gecenin serinliğine çıktığını fark etmesi zor olmazken duyulan alarm sesiyle arabaya gireceklerini anlayıp gülümsedi, bir saat içinde burası bitecek.

Tahmin ettiği gibi arabanın açılan kapısından sonra kendisini ön koltuğa oturtup kemeri bağlayan kızıl saçlı çocuk derin bir nefes bırakıp sürücü koltuğuna oturmuş ve arabayı çalıştırmıştı.

Her zaman sarhoş gibi gezmesine karşın ayık olduğuna kalıbını basacağı çocuk arabayı ustaca sürerken bacağına değen yumuşak elle sağ tarafta kalan yumruğunu sıktı Yoongi, işte başlıyoruz...

Olduğu yerde hafifçe kıpırdanıp anlık kendisine dönen gözlerle karşılaştığında ufak bir gülümseyişle karşılık vermiş bacağında duran eli tutup biraz daha yukarıya çekmişti, aldığı tepki kısık bir nefesle içi çekme olduğunda nerede olduklarına bakıp eve varmak üzere oluşlarına genişçe gülümseyip uzun kolun omzuna doğru ağırca sürükledi parmaklarını.

''Hyung,'' varmak üzere oldukları evdeyse misafirler çoktan yerini almıştı ''neredeyiz?'' siyah saçlı çocuk etrafı görmeye çalışırken Jimin'e doğru seslenip burada olmasını umarak sordu sessizce.

''Ju-Jungkook?'' Namjoon'un telaşlı ve yüksek sesi ortaya dolarken Jimin bu işkencenin bitmesini diliyordu.

''Daha ne kadar devam edecek?!'' Jimin ise iki gündür yaşadığı sahneleri farklı şekilde görmekten delirmek üzereydi, belki de çoktan delirmişti...

''Si-ah-sikeyim! Düşeceğiz...'' çarparak açılan kapıdan yalpalayarak giren ikili ışığı açma zahmetine girmeden hızlıca gelip yatağa düştüğünde koridordan vuran ışığın içerisini aydınlatmasıyla inleyen kızıl ve üzerindeki gözü dönmüş sarışın dışında odada var olan üç göz ikisine dönmüştü.

Yoongi ellerini kızıl saçlı çocuğun omzuna dayamış boynunu emerken sakin olmaya çalışıp kendisine hakim olamadan büyük bir ısırık bıraktığında kendinden geçmiş çocuk bundan epeyce memnundu.

''Sa-sanırım yanlış kişiyi becermişim.'' kızıl saçların sahibi nefes nefese konuştuğunda kendi kuyusunun kazılmasından yardım ettiğinden bir haberdi.

Yoongi, gözleri dolarken izin vermeyip sıkıca yumdu gözlerini, sonra, diye hatırlattı kendine, sonra gereken yerde ağlayacaksın Yoongi.

Dikkati dağınık olan kızıl saçlının kalın sayılmayan yeşil kazağını ucundan tutup hızla iki yana ayırdığında derin bir inleme daha kazandı, resmen kudurmuştu, her ikisi de, farklı anlamlarda...

Kızıl saçlı olan ellerini Yoongi'nin kalçasına götürüp biraz daha kendine çekerken Yoongi boş durmadan alıştığı işe dönüp kemere parmaklarını geçirdi, odaya metal sesi yayılırken yeni titreyen şaşkın ses tekrar duyuldu.

''Yoongi, Hoseok'a ne yapıyor?'' Namjoon duymak istemez gibi sorduğunda uzun süredir sessizliği tercih etmiş olan cevapladı kendisini.

''Ağzına sıçıyor.'' Jimin huzursuzca konuşup gözü git gide karanlığa bürünen Yoongi'ye bakıp başını iki yana salladı.

''Bizim yüzümüzden,'' Jungkook konuşup hararetle bırakılan inlemelerden çekti bakışlarını ''her şey bizim yüzümüzden.''

Üçü de farkında iken kimsenin reddetmemiş olması bakışlarını buluşturup titremelerine neden oldu.

Elindeki kemerle üzerine eğilen bedenin boynuna yönelen Hoseok ise hiçbir şeyi umursamayacak kadar zor durumdaydı, ki öyle oldu da. Yoongi bilekleri olan gücüyle yatağa bağlayıp sonuna kadar sıktığında bile elleri morarmaya başlamış kolundaki damarlar şişmişti.

Hızlıca iki tane kalmış jiletten birine ulaşmak için arka cebine elini atıp altında gülüp belini kendisine itekleyen Hoseok'un yüzüne tiksinerek baktı.

''Orospu,'' mırıldanıp jileti aldıktan sonra hızla arka cebine atıp elindeki keskin metali sırıtıp duran çocuğun yüzüne sürttü ''seni sikik!'' sesine hakim olamadan bağırdığında altındaki beden neler olacağının çoktan farkında olduğundan kahkahalara boğulmuştu.

''Masum Yoongi'miz delirdi mi yoksa?'' ellerindeki titreme artarken sıkıca tuttu jileti, Hoseok'u dinlemeye ihtiyacı yoktu, isteği yoktu. Tek ihtiyacı olan şey uzun ve derince iki çizgiydi. Yaptı da.

Hoseok'un kahkahaları arasında kendi göz yaşlarını tutmaya çalışan Yoongi şişmiş sol kolundaki damarı hedef aldığında bastırmasıyla etrafa sıçrayan kandan gözlerini ayırmadan derine ittiği metalle diğer kola da geçip aynı şeyi yaptı.

Elindeki kanlı jileti komidinin üzerine rastgele fırlatıp banyoya girdi, klozetin önüne çöktüğü gibi günlerdir bir şeyler almadığı midesinde kalan son parçaları da beyaz deliğe boşaltıp ellerini, dudaklarını ek olarak da boynunu iyice sabunlayıp beyaz teni üzerinde kızarıklara yol açarken umursamadı.

Kimse ona dokunamazdı.

Ellerini lavabonun kenarına yaslayıp güçten düşmek üzere gibi titreyen zayıf kollarına bakıp dudaklarını dişledi.

Kimsenin ona dokunmasına da izin vermezdi...

Yumruğunu sıkıp bir kez daha geriye yolladı göz yaşlarını, ama yetişememişti sevdiğine, kimse iznini sormamıştı bile .

İçeriden gelen kahkaha sesleri dinmiş tüm evi sonsuz bir sessizlik esir almış üç çocuk da gördükleri görüntü karşısında şok içinde kalmışken odaya dalan sarışın nefes almayı kesmiş bir diğer eski arkadaşına son kez bakıp girdiği evden çıktı.

Cebinde kalmış son temiz jiletle hemen arka sokakta kalan büyük lüks evlere doğru yürümeye başladığında gözünden kayan yaşı ince kazağının koluna silip adımlarını hızlandırdı.

''Ne kadar çabuk, o kadar iyi.''

Evdeki üçlü aralarına aldıkları diğer arkadaşları ile kaybolurken evin köşesinde hıçkırıklara boğulan diğerinden habersizlerdi. Dizlerine sarılmış uzun süredir ağlayan çocuk sesini çıkartmadan sarsılmaya devam etti.

If I Ruled The World // BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin