237 29 32
                                    

Dar sokaktan geçtikten sonra çok da ilerisinde kalmayan mezarlığa attığı her adımda yutkunup ellerini kirlenmiş pantolonuna sürttü, esen rüzgar sertleşip zayıf kollarını savururken üzerindeki kısa kollu ince sarı tişörtün tenine değmesini ne kadar sevdiğini hissedip gülümsedi Yoongi.

Dizlerinin titrediğini hissederken bir hafta önce geldiği taze toprağın olduğu yeri gözleriyle tarayıp hızlanan nefeslerini kontrol edemeden kontrolsüzce yürümeye devam etti.

Yan tarafında duran geniş ağaçtan toprağına dökülmüş turunculu sarılı yaprakları gülümseyerek kenara itip beyaz mermere oturup nemli toprağa yasladı avucunu.

''Geldim...'' sesini kendisi bile zor duyarken dudakları arasından çıkan nefes havaya yayılıp belli belirsiz bir bulut tabakası bıraktı etrafa ''Geldim sevgilim.''

İnce bir yaş izinsizce beyaz yanağından yuvarlanıp toprağa değdiğinde mermerden kayıp toprağa doğru uzandı sakince, ardı arkası gelmeyecek yaşları günlerdir içinde saklamaktan yorulmuştu, tek hak eden insanın yanında çekinmeden her şeyini bırakabileceğini bildiğinden kimsenin olmadığı ıssız mezarlıkta öylece yatıp hıçkırıklarının titreyen bedeninden çıkmasına izin verdi.

Birkaç mezar ötede durmuş kıpırdamadan kendisini izleyen beşinden haberi olmadan titremeye devam etti Yoongi.

Suçluluklarını reddebilecekleri hiçbir yol yoktu, en büyüğünden en küçüğüne hepsi susup yıllardır arkadaş dedikleri adamın bir haftada nasıl darmadağın olduğunu izledi.

Kendi yüzlerinden nasıl çöktüğünü vicdan azabıyla izlediler.

''Bakmak istemiyorum.'' Namjoon söylense de ne bakışlarını çekebilmişti ne de başka bir girişimde bulunabilmişti.

Zaman artık çok geçti.

''Bunu, biz mi yaptık?'' Hoseok karşısında duran eski dostuna bakıp kendini suçlarken haksız olmadığını belli etmek isterce cevabını anında aldı.

''Biz yaptık, gözümüzü kırpmadan yaptık.'' Jimin pişmanca konuştuğunda bir süreliğine sessizlik çöktü ortama. Yoongi'nin uzun zaman alan hıçkırıklarını yavaşça sona erip yerini büyük iç çekişlere bıraktı.

''Tanrım...'' Seokjin gördüğüyle suskunluğunu bozup diğer dördünün de dikkatini çektiğinde yaptıklarının en büyüğüyle karşılaştılar.

''Nefret ediyorum,'' ağlamayı bile hak etmeyen beşi arasından sesi titreyip dizleri üzerine çöken Jungkook olmuştu ''kendimden nefret ediyorum.''

Mezarın hemen yan tarafında dizlerine sarılı duran yüzündeki yaşlar her an artıp akmaya devam eden kişiden gözlerini almaları imkansızlaştığında hepsi sesini kesti.

Yoongi'nin üzerindeki sarı tişörtün bir diğer yansıması çocuğun üzerinde dururken zorlukla yutkundu Jimin.

''Geç kaldım sevgilim.'' yaslandığı toprağa doğru konuşup yanağını sürttüğünde mezarının dibinde duran sevgilisinden haberdar bile değildi Yoongi ''Her şey için geç kaldım, özür dilerim.'' ağlamasını durdurup yavaşça doğrulduğunda sarı tişörtün sahibi de kendisine dönmüş yaşlı gözlerini silme gereği duymadan toprak üzerinde kendisine yakın olmaya çalışan beyaz tenli sarışın çocuğun yanında doğru kaymak için ince bileklerinden destek alıp mermerin üzerine doğru çıkmaya çalışmıştı.

İncelmiş bileklerini gözler önüne serdiğinde Jimin anca kendine gelebilmiş gibi ellerini ağzına örtüp karşısındaki görüntüye sırtını döndü. Çoktan ağlamaya başlamış Jungkook'un sesini bastıran Seokjin'in bağırışları kulağına gelirken elleri yetersiz kaldı.

Namjoon olduğu yerde hareket etmekten aciz dururken Hoseok'un ileriye doğru adım atmaya kalktığını gördüğünde kısaca durdurdu.

''Bari bu kez zarar vermeden duralım.''

''Sana dokunmaya,'' kurumuş dudaklarını ıslatıp elinin altındaki toprağı sevdi usulca ''dokunmaya kıyamazken, nasıl sevdiğimi gördükleri halde neden yaptılar Taehyung?'' burnunu çekip elinin tersiyle göz yaşlarını sildi ''Neden seni acıttılar bu kadar sevgilim?'' kızarmış burnuna meydan okuyan gözlerine karşılık yanında çökmüş çocuk elini yüzüne doğru uzatıp yanağına yerleştirdiğinde gözlerini kapatıp hissetmek için çabaladı Yoongi.

Taehyung'un eli havadan geçip giderken gülümseyişi dudaklarına yayılıp tekrar başlayan göz yaşlarıyla bir gülüş tuttu Yoongi'yi.

''Ağlama...'' Yoongi'den farksız çıkan sesi ile titrekçe konuşup varlığını belli etmek için tekrar uzandı kendisi için göz yaşı göken çocuğa Taehyung, dokunamayacağını bilse de tekrar denemekten çekinmeden yanaklarına uzanıp çenesini ıslatmış yaşlara dokunmak istedi.

Yapamadı.

Bedenini iyiden iyiye Yoongi'nin yanına yaklaştırıp kendisini hissetmesini umarak tam olduğu yere oturdu Taehyung. İlk kez üşüdü Yoongi, kalbinin atmaya alışkın olduğu yakınlığı hisseder gibi olduğunda titreyen parmaklarını sol tarafta acı çeken yanına götürüp bastırdı.

Taehyung da çekinmeden elinin üzerine doladı parmaklarını yapabildiği kadar. Sessizce bir yaş daha düşürdü ikisi de yaş toprağın üzerine.

''Geliyorum,'' kısıkça söylenip arka cebine yöneldi Yoongi, ''özledim sevgilim, geliyorum.''

Bir umut engel olabilmek için çığlıklarını dindirmedi Taehyung, ellerine sarılıp engel olmaya çalıştıkça sadece saha fazla ağlamaya yapmaması için yalvarsa da bilirdi Yoongi'yi.

Dediğini yapmadan durmazdı, hiçbir zaman.

Gümüş kutunun sağ tarafında tek başına duran kirli jileti incetmemeye özen göstererek çekti Yoongi. Üzerindeki kurumuş kan damlalarına bakıp dudaklarını dişledikten sonra gümüş kutuyu yan taraftaki otların arasında bıraktı, arasında sıkıştırdığı kağıt gümüş tablanın içinde dururken insanların kendisini anlamasını umdu Yoongi.

Ama, anlamasalar da olurdu, kimse Taehyung'un gözlerine bakarken görmediyse kendisini anlayamazdı ki zaten.

''Seni hiç ayırmadım yanımdan sevgilim,'' kirli jileti kast edip toprağa doğru konuşup hüzünle gülümseyip sağ elinde narince tuttuğu jileti biraz daha sıkıca tutup sol kolunu öne doğru uzattı ''yanına geleceğim. Yardım et olur mu?'' dişlerini sıkıp soğuktan uyuşmuş bileğinin ortasına bastırdı körelmek üzere olan jileti.

Acısı titreyen kalbini geçemezken nefes verip daha derine itekledi jileti, ağırca akan kan ani baskılanmayla artarken dudaklarını birbirine bastırıp dişlerini sıktı, gözlerini sıkıca kapattıktan sonra nefesini dışarıya bırakıp hızlıca derisinin altına dayadığı metali çekip sol kolunun ön tarafını açtığında nefes nefese ağrının artmasını umursamadan titreyen eliyle sıkıca tutabildiği kadar tutup sağ bileğine az öncekinden daha hızlı yaslayıp acımadan kolunun ortasına kadar çekti.

Beş çocuk çoktan yaptıkları şey yüzünden kendilerine küfürlerini savururken kaybolduklarından boş mezarlıkta baş başa kalan özlem dolu iki sevgili sessizce durdu bir süre.

Kolundan akanların fazlalığıyla ağırlaştığını hisseden Yoongi kurumuş kan üzerine kendi kanının karıştığını görünce gülümseyip avucunun içine sakladı jileti. Hafifçe toprak üzerinde kayıp kendisine yetecek kadar yere kıvrıldığında ağlamaktan kurtulamayan sevgilisi de karşı tarafına geçip ona doğru yattı.

Her ne kadar ellerinin değmeyeceğini bilse de umursamadan sıktığı avucuna sardı ellerini Taehyung.

Zaman akıp giderken göz kapaklarına sahip çıkmaktan vazgeçti Yoongi, kanı toprağa işlerken nefes alışı yok sayılacak seviyeye düşmüştü. Ellerini oynatacak gücü dahi bulamadığı an donup kaldı saniyelik anda.

''Taehyung...'' mırıldanıp titrekçe söylediğinde gözünün önüne düşen silüetin elleri kendi sıkı yumruğunun üzerinde durmuş yaşlı gözlerini kırpmadan kendisini izlediğini gördü, gözünden akan son yaşın da sevdiği adamla aynı anda toprağa karışmasına izin verdi Yoongi.

Alacak nefesi kalmadığında ise gülümseyip severek kabul etti kendisine uzatılmış eli.

If I Ruled The World // BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin