Aradan saatler geçmişti. Annem, ben ve babam eve varmak üzereydik. Annemleri o kadar mutlu görüyordum ki, sanki yeniden doğmuş gibilerdi. Onları düşündüğümde bana isyan edeceklerini düşünüyordum. Ama yanılmışım. Gerçekten çok mutlu olmuşlardı. Eve vardığımızda herkes oradaydı ve mutluydular. Onlar mutlu oldukça ben daha da mutlu oluyordum.Evi toparlamaya başlamıştık. Gerçekten çok eğlenceliydi. Eşyaları toplamak bizim için yorucu değildi. Yalandan Jared'a değdimde kolileri düşürüyordu. Tam karşımda koltuğu kaldırıyordu. Gerçekten çok tatlıydı. Vampirlik ona çok yakışmımştı.
"Jared bir saniye kalkabilir misin?" dedim koliyi yere koyarak.
"Geliyorum sevgilim." dedi saçını arkaya atarken. Bu çocuk fazla mı havalıydı ne?
"Annen ve babanın adını öğrenmek istiyorum. Artık onlara adıyla hitap etsem iyi olacak." dedim ona yaklaşırken.
"Tabii ki de. Annem Berly, babam Nick. Şu an Emily'nin yanında oturuyorlar." dedi bana biraz daha yaklaşarak.
"Sağ ol aşkım. Seni seviyorum." diyerek ona sarıldım. Ardından Hadwayn'ı yanıma çağırmıştım.
"Hadwayn annenle babanın adını öğrenebilir miyim?" dedim en şirin halimle.
"Tabii canım, annem Ronnie, babam Edmund. Şu an Seager'ın yanındalar." dedi eliyle orayı göstererek.
Ona da teşekkür ederek yanımdan göndermiştim. Emily'nin anne ve babasının adını biliyordum. Gemma ve Bryan. Sadece Seager'ın anne ve babasının adını bilmiyordum. Öğrenmeliydim. Şu an Emily ile oturup gülüyorlardı. Aslında, bu çoçuk da fazla tatlıydı. Kendine gel Addison! Sadece anne ve babasının adını öğreneceksin o kadar. Çok geçmeden Seager'ı yanıma çağırmıştım.
"Geldim bebeğim." dedi ellerini saçlarının arasında gezdirerek.
"Annenin ve babanın adını öğrenmek istiyorum." dedim bir çırpıda.
"Lady ve Silver." dedi dilini ağzında gezdirirken. Bu çocuk seksi mi görünmeye çalışıyordu? Ona dikkatlice bakıp sarıldım. Niye sarıldım bilmiyordum ama iyi hissettirmişti. Seager'ı da yolladıktan sonra herkesi adıyla çağırarak lenslerini kontrol ettim. Buz dolabında sakladığım şişelerdeki hayvan kanlarını onlara getirdim. Herkes kana kırk gün aç kalmış insanlar gibi saldırıyordu. Vampirler avlanmadan üç-dört ay kalabilirlerdi. Tabii o süre içinde insan öldürmezlerse. Yeni doğanlar herkesten daha güçlü ve daha iştahlı oluyorlardı. Çünkü hala kendi kanları vücütlarında dolaşıyordu ve bu daha güçlü olmalarını sağlıyordu. Ama düşmanlarımız olmadığı için bu güçlerini sergileyemiyorlardı. İyi, hatta mükemmel bir hayat yaşamaya hakları vardı. Onlara savaşma duygusu ne, onu öğretecektim.
Şöminenin karşısındaki koltukta oturuyordum. Annemler magazin açmış dedikodu yapıyorlardı. Bu kadınlar hiçbir zaman değişmeyeceklerdi. Oturduğum yerde sıkılmıştım. Seager ve Emily dolaşmaya çıkmışlardı. Jared ve Hadwayn ortada yoktu. Onlara baksam iyi olacaktı. Bütün odaları dolaşmıştım ve hala bulamıyordum. En iyisi ormana gitmek.
Koşturarak ormana çıkmıştım. Onları nerede bulabileceğimi düşünüyordum. Avlanıyor olabilirlerdi. Çok hızlıydım. Hem moku alabiliyor, hem o uzaklıkları görbiliyor hemde çok iyi algılıyordum. İşte bu his olması gerekenden daha güzeli. Bir sesler duymaya başladım. Hızımı biraz yavaşlattım. Sesin oraya doğru yöneldim. İşte şimdi eski hızıma ulaşmıştım. Hatta daha hızlı koşuyordum. Sesler daha iyi gelmişti. Artık iyice algılayabiliyordum.
"Jared, hadi dostum ısırmalısın onu." dedi Hadwayn.
"Tamam. Ben geğiyin bacağına atlıyorum, sen ısırmam için yardım et." dedi Jared. Hafif afallamıştım. Gülüyor, aynı zamanda gurur duyuyordum. Bu ikisi iyi iş başarmıştı. Onları gerçekten çok seviyordum. Tam o sırada her şey kötüye gitmeye başladı. B-bu imkansızdı. Jared'la Hadway bir insan mı ısırmaya gidiyorlardı? Ve çok iştahlılardı.İşte öfkemin tavan yaptığı sıra. Kimse beni tutamazdı, hiçbir şey. Şu an öylesine hızlıydım ki, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar. Onlara iyice yaklaşmıştım. Çok ama çok vahşilerdi. Gözleri dönmüştü. Onlara daha fazla yaklaşınca yükseldim ve önlerine geçtim. Beni görünce az da olsa şaşırmışlardı. Bütün öfkemle birlikte onları geriye savurmuştum. Tekrar koşarak yanlarına gittiğimde hala yerdeydiler. Bağırıyor, lanetler okuyordum. Onlar ise hala bana şaşkınlıkla bakıyorlardı.
"Ya ben gururlanmıştım. Ne kadar iyi vampir yetiştiriyorum diye gururlanmıştım. Anlıyor musunuz? Mutlu olmuştum, sevinmiştim ama siz küçük kaltaklar gibi.." daha fazla konuşamıyordum. "Bir insana zarar vermeyin. Onları öldürmeyin çünkü yaşamaya ihtiyaçları var." dedim ellerimi saçlarım arasına geçirerek. Ben de onları ısırarak hayatlarını çalmıştım ama onlara mükemmel bir hayat vaat edebileceğime emindim. Jared ve Hadwayn hala bana bakıyorlardı. Öfkem hala yerindeydi. Onlara zarar vermek istemediğimden bir ağaca yumruk atarak o ağacı param parça ettim.
"Lanet olsun." diye bağırarak oradan uzaklaşmıştım. Sinirim yavaş yavaş yatışıyordu. Onları, herkesi vampir yaparak başıma bela mı almıştım yoksa mükemmellik mi?
ARKADAŞLAR 1 HAFTA SONRA YENİ BİR HİKAYE ÇIKARACAĞIM. İYİ OKUMALAR *-*