hayatım,tükenmez maceralardı,içimde bir çok istekler vardı. hissedince sana vurulduğumu,anladım ne kadar yorulduğumu.*
Yazar notu:Uzun süredir hayalini kurduğum kurgu ile karşınızdayım,lütfen buraya hikayeyi okumaya başladığınız tarihi ve saati yazar mısınız? Ben, 29 Ekim 2017 17.27 de de yazmayı bitirdim. Morfonun yaydığı umut hep sizinle olsun,iyi okumalar!
Üstümdeki yorgan hızla çekildiğinde oflayarak gözlerimi sıkıca kapatmaya devam ettim. Başımda dikilen iki adet aygır herif anırarak bağırıyor ve kalkmam için her türlü işkenceyi yapıyorlardı. Sonunda pes edip gözlerimi açtığımda ikisi de hunharca kahkaha atıyordu. Gözlerimi ovuşturup esnedim ve odamdan çıkmaları için onlara çığrınmak için gerinmem gerektiğini fark ettim. Yavaşça gerinip her günkü gibi çığırdıktan sonra yataktan kalkmaya hazırdım. Üzerimde yerlere kadar uzanan ve boynu bükük şekilde bana bakan yorganı ayağımla iteleyip yataktan üzgün bir şekilde kalktım. Banyoya gidip klasik yüz yıkama diş fırçalama aktivitelerinden sonra ise mutfağa hızla yürüyüp annemi öptüm ardından mama sandalyesinde yemek yiyen evimizin en güzel şeyi olan kız kardeşimin yanağını sıktım. Babam gazetesinin üzerinden mutfağa hunharca dalan ikizlere bakıp kaşlarını çatsa da Ceyla'nın kıkırdayıp mamayı üzerine dökmesi ile keyfi tekrar yerine gelmişti. Çok sevgili ikiz ama bir o kadar da birbirlerine benzemeyen ağabeylerimde masaya oturunca,klasik bir Karaman ailesi tamamlanmıştı işte. Ben İstanbul Karaman,yarışmanıza Ankara'dan katılıyorum.On yedi yaşındayım. Evet,adım İstanbul. Annem Derya ile babam Metin İstanbul şehrinde tanışıp birbirlerine aşık oldukları için,ilk çocuklarının ismini İstanbul koymak istemişler ancak kader onlara bir sürpriz yapıp tek seferde bir değil de iki çocuk verince bu kararlarından vazgeçip ortanca olana koymuşlar bu ismi,gurur duyarak taşıyorum aşık olduğum şehrin ismini. İki abim var,biri Ediz biri Enis. Birbirlerine gerçekten fiziksel yönden hiç benzemezler ama ruhları tamamı ile aynı. İkisi de aynı anda uyur,aynı anda aşık olur ve aynı anda şarkı yazarlar. Çünkü ikiz ruh! Gariptir ki çoğu genç kız gibi ağabeylerimle gerçekten bir problemim yok. Onlar bana çok karışmazlar,ben onların hayatını sabote etmem ve hepimiz mutlu oluruz. Bilmiyorum,kafa çocuklardır. Bir de evimizin prensesi var tabi ki. Üç yaşında dünyalar güzeli bir kız. Kendisi doğduğu için her gün şükrediyorum. Klasik şakalarla dolu kahvaltımızı bitirdikten sonra hızla okul yoluna koyulduk. Arabada Ediz tarafından bırakılırken her zamanki gibi Ediz de Enis de benimle ve lise ile uğraşıyorlardı.
-Ya İstanbul ne şanssız kızsın ya, 2 Ocak 2000 nedir, milenyum olmaya zorlanmışsın. diyerek sırıttı Enis ön koltuktan,kaşlarım çatık şekilde omzuna vurdum ve okula varınca arabadan indim. Abilerimin uzaklaşmasını bekledikten sonra yavaşça okul pantolonumun arka cebinden sigara paketini çıkartıp bir sigara yaktım ve Tolga'yı beklemeye başladım. Tolga benim ortaokulda tanıştığım ve sonradan kankaların en mükemmeli haline gelen en yakın dostum. Sesi,gözleri ve gamzeleri o kadar harikadır ki okulun gözdelerindendir ama o nedendir bilmiyorum çoğu kıza yüz vermez. Birkaç kere gey olup olmadığını sorduğumda ise sadece bana gülerek bakmıştı. Siyah spor ayakkabılarının asfaltta çıkardığı sesi duyunca gülerek yaklaştığını anladım ve sigaramdan bir nefes daha alıp yavaş ve keyifsiz bir şekilde söndürüp ardından asfalta atıp çiğnedim. Kollarını açarak bana doğru gelen deri ceketli arkadaşımı görünce gülmeye devam ederek başımı yana yatırdım ve adımlarımı hızlandırıp ona ulaştım ve kollarının arasına girip beni sıkıca sarmasına izin verdim.
-İçme demedim mi şu boku sana? deyip kaşlarını çatsa da,melodik ses tonu kıkırdamama yetmişti,yavaşça kollarının arasından sıyrılıp saatime baktım.
-E bekletmeseydin.. gülerek omuz silktim ve yavaşça okulun kapısından girdik. Bıkkınla müdürümüzün keyfi isteklerinden dolayı zorunlu kıldığı 'her sabah sıra olma' kuralına uyarak sınıf sıramızın en arkasına geçtik.
-Ders kimin? dedim kaşlarımı çatarak ön sıralardan bir kız "fizik" deyince gözlerimi devirip "o zaman bana iyi uykular" deyip Tolga'ya sırıttım. Cevap vermek yerine yavaşça kapşonumu kafama geçirdiğinde koluna vurdum ve resmen dövüşmeye başladık.
-Müdürünüz sizin için duyuru yapıyor burada.
Muhteşem kavgamızı(!) bölen sesi işittiğimde kaşlarımı çatarak arkama döndüm ve kot montlu,gözlüklü bize ukala ukala sırıtan adama gözlerimi devirip geri önüme döndüm. Kimdi bu,müdürün oğlufalan mı? Müdürün zırvalıkları bitince yavaşça sınıfa geçip çantamı sırama koyup ceketimi çıkardım ve sınıftaki soğuk havaya aldırmadan askılığa astım. Tolga gözlerini devirse de bir şey demedi ve omuz silkerek yerine oturup defterlerini çıkardı.
-Şimdi bebişim.
dedim yerime dönerken ardından da devam ettim cümleme.
-Sen notları alıyorsun bende Erdal reisin dersinde güzel bir uyku çekiyorum.
Gülerek saçlarımı geriye attım ve sınıfa bakındım.
-E ama İstanbul,öğrenemiyorsun böyle.
-Öğrenmek isteyen kim? İyi,bende Melahat'ın dersinde senin yerine resimleri çizmem.
-İyi iyi. deyip güldü ve yavaşça kafama vurup ardından elini saçlarımda bekletip okşadı.
-Sen uyu,iyi uykular güzelim. Yoklamayı ben hallederim.
Mırıltılı bir ses çıkartıp kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapadım. Yaklaşık beş dakika sonra sıramın üzerinde parmak ritimleriyle gözlerimi kırpıştırıp gözlerimi açtım ve karşımdaki kadını görünce kaşlarımı kaldırdım,başımı da kaldırıp esnedim ve ardından Tolga'ya dönüp
-Erdal hoca ne kadar değişmiş... Yoksa ben uyku sersemi miyim? deyip güldüm. Sözümü sırada duyduğum ukala ses böldü.
-Hiçbirimiz Erdal hoca değiliz,e tabi müdür beyin duyurusunda sevgilinle cilveleşip dinlemediğin için bunu bilmiyorsun.
Kaşlarımı çatıp tahtadaki adama döndüm ve tam laflarımı hazırlıyordum ki konuşmaya devam etti.
-Ben Buğra,yeni stajyer/vekil her ne derseniz deyin öğretmeninizim. Arkadaşım Leyla ile birlikte sizlere Erdal hoca gelene kadar yardımcı olacağız. Sorusu olan?
Sınıfta gözleri dolanmaya başladı ve ben derin bir nefes alıp elimi kaldırdığımda gözleri benimkilerle buluştu.
-Evet?
dedi elindeki kalemle beni işaret ederek.
-Bir kadınla bir adamın arkadaştan öte olmasa da olabileceğine inandırmakta sorun yaşıyor olabileceğinizi düşündüm. Arkadaşınız Leyla ile çok sevgili sanılıyorsunuzdur aynı ben ve arkadaşım Tolga gibi. Değil mi?
diyerek kaşlarımı kaldırdım ve gözlerimi istemsizce kaçırdım. Sorumla afallamışa benzemiyordu,yavaşça omuz silkip tahtanın önünden ayrıldı ve karşımdaki Leyla'yı es geçerek yanıma yürüdü,karşımda durdu,yavaş bir sesle konuşmaya başladı.
-Adın nedir?
"İstanbul..." diyerek mırıldandım. Yavaşça gülümseyip kaçırdığım gözlerimi gözleriyle buluşturdu ve derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
-Güzel soruydu..
Hiçbir şey diyemeden sadece arkama yaslandım,diyecek bir şey bulamamıştım çünkü. Yaşımın 17 olmasından ötürü ağzıma geleni söyleme özelliğimi bastırıp dudaklarımı kemirdim çünkü her kelimemden ergenlik fışkırıyor gibi gelmişti ve ilk defa birisine yaşımı belli etmek istememiştim.
*Mazhar Alanson-Ne Dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MORFO
Teen FictionTanıtım Kelebek... Zarafet,narinlik. Özgürlük sembolü. Mavi... Denizin,gökyüzünün,sonsuzluğun rengi. Peki ikisi birleşince? Kocaman bir acı, "mavi kelebek(morfo)" Mavi kelebekler,Avrupa'nın orta yerinde olan Bosna katliamının simgesi. Morfolar yardı...