kalbimde,fay hattım. ah benim hayatım.*
İyi okumalar,oy vermeyi unutmayın. Umutla kalın!
Okuldan çıkarken derin bir nefes verdim ve arkamdan yürüyen Tolga yetişsin diye adımlarımı yavaşlattım. Bana yetiştiğinde omuz silktim.
-Bekleseydin iyidi.
-Valla nasıl sınıftan çıktım gerçekten bilgim yok Tolga ya.
Kaşlarını kaldırıp sorgu dolu gözlerle gözlerimin içine baktı.
-Yeni gelen hoca mıdır nedir,salak salak konuştu ya.
-Haa diyerek mırıldandı ve ardından devam etti.
-E direk sana demedi ki İstanbulcum. Sen her zamanki gibi lafa atladın.
Muhteşem(!) taklit yeteneğimi kullanarak,hocanın sesini taklit ettim.
-Fizik bir işime yaramayacak diye düşünmeyin,hepinizin yarayacak,her mesleğin... deyince bende napayım moda tasarımı okuyan adamın fizikle ne işi olur,ne bokuna yarar
diye atlayıverdim.
deyip masumca gülümsedim o ise omuz silkti ardından gülümsememe karşılık dayanamayıp gülümsedi. Karşılıklı gülümsememiz,telefonuma gelen bildirim sesi ile bozulurken,
telefonumu çıkarıp mesajı okudum ve ardından kaşlarımı çatarak Tolga'ya döndüm.
-Sıçtık Tolga.
dedim cümlemle kaşları çatılan çocuğa,hemen dibime gelip mesajı okumaya çalıştı.
-Ne demek ikizlerin ikiside bizi almaya gelemiyor?
Oflayarak iç geçirdim. Okula abilerim tarafından bırakılan ben ve Tolga için,bu bir yıkımdı. Hızlıca,ceplerimizi kontrol edip herhangi bir bozuk para bakınmaya başladık
ikimizde.
-O son paketi almayacaktın İstanbul. dedi çantamda belli olan sigara paketini işaret ederek. Omuz silkerek,paketten bir dal sigara çıkarttım ve cebimdeki çakmakla sigarayı
yakıp dudaklarımın arasına koydum.
-Sende ne kadar var? deyip ellerimi montumun cebine soktum.
-Sadece 2 lira var,para çekti bu hafta. Gitara yeni teller aldım.
-E ta eve kadar yürüyecek miyiz,ne yapacağız? Sıç-
Önümde duran araba ile sözüm kesildi. Kaşlarımı çatarak,arabanın açılan penceresine baktım ve sigaranın dumanını dışarı üfledim. Açılan penceredeki suratı görünce derin
bir nefes verdim.
-İsterseniz,gideceğiniz yere kadar bırakabilirim?
Kaşlarım istemsizce çatıldı. Sinir dolu beynimle,beyninim nedensizdir bilmem arada mantıklı çalışan tarafı kendi halinde bir savaş vermeye başladı. Sinirli tarafım bağırırcasına,
"O YAVŞAĞIN ARABASINA BİNMEM!" diyordu ama hava kararmıştı yani yavşak olsa nolurdu ki...? Bir saniye bir saniye İstanbul... Adamı tanımıyorsun,belki de yavşak değildir
düşüncesine kapıldım ve elim yavaşça ön kapının kulpuna gitti. Tolga kaşları çatılarak bana bakarken "Binsene,donalım mı soğuktan?" deyip arabaya bindim ve yanımdaki adamın
uzun parmakları klimanın ısısına gittiğinde,arkama yaslandım. Tolga da bindiğinde,yolculuğumuz bir süre sessiz geçmişti. Pişmanlıktan ölürken,bir yandan da soğuktan donuyor
olabilirdim diye ikilemler yaşıyordum. Tolga'nın evine yaklaştığımızda,Tolga yavaşça yanağımdan makas aldı ve benim alışık olduğum tarzda bir vedalaşmayla beni arabada bıraktı.
Araba hareket ederken,son kez arkamdan "Eve varınca ara,skype ta bekliyorum." diye bağırdığında,gülümsedim ve ısınan araba havasını memnuniyetle karşıladım. Huzur dolu sessizliğimi,
kafamda ikilemden başka bir şey bırakmayan kişi bozdu.
-Sana çok düşkün,ha?
Kaşlarımı kaldırdım ve dudaklarımı birbirine bastırıp,mantıklı bir cevap vermeye çabaladım.
"O benim çocukluğum..." diyerek mırıldandım ve dudaklarımı yalayıp istemsizce kıkırdadım.
-Sanki şuan çok büyüksün ya. diyerek alayla güldü.
GERİZEKALI sesleri beynimde yankılanırken alt dudağımı dişleyip,suratımı yavaşça suratına döndürdüm. Kırmızı ışıkta durmuş olmamız suratını bana çevirmesini sağladı.
Gözleri,suratımda gezinirken omuz silkerek yutkundum ve ardından tavrımı bozmamaya çalışarak konuştum.
-Siz,kaç yaşındasınız?
-25.
Kesin ve net bir cevap. Gözleri hala suratımda gezinirken,yeşil gözlerimi gözlerine sabitleyip dudaklarımı araladım,önce derin bir nefes aldım ve ardından konuştum.
-Bu kadar küçük bir kıza laf sokmak,25 yaşında koskoca bir öğretmen için çok kötü bir durum değil mi?
Dudakları o şeklini aldı ardından yavaşça kıkırdadı,direksiyondaki ellerinden birini yavaşça elime uzattı ve sıkıp gülmeye devam etti.
-Mükemmeldi. Hadi 1-1 diyelim ve artık düzgün bir şekilde tanışalım,ne dersin İstanbul? Ben Buğra...
-Adımı unutmamışsınız. dedim yavaşça elini sıkarken
-İstanbul kadar güzel bir kızın ismi,unutulur mu?
*Adamlar-Ah benim Hayatım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MORFO
Teen FictionTanıtım Kelebek... Zarafet,narinlik. Özgürlük sembolü. Mavi... Denizin,gökyüzünün,sonsuzluğun rengi. Peki ikisi birleşince? Kocaman bir acı, "mavi kelebek(morfo)" Mavi kelebekler,Avrupa'nın orta yerinde olan Bosna katliamının simgesi. Morfolar yardı...