Merhaba canlarım hikayeyi daha iyi anlayabilmeniz için bir böüm daha eklemeye karar verdim. Beğenmenizi umuyorum. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Beğenmediğiniz bir şey varsa söyleyin. Eleştiri yapın lütfen. Bana bir şans verenlere de teşekkür ediyorum.
Uyandım ve etrafıma bakındım. Birden sesler duydum ve hemen gözlerimi kapadım. İki kişi konuşuyordu: " Bu da kim ? Neden bunu buraya getirdiniz ? Ben kendi halkımı zar zor koruyorum. Bir de bu kızı mı koruyacağım ? " diğer kişi cevap verdi: " Öyle demesene. Onu orda mı bıraksaydık ? Yırtıcılara yem mi olsaydı ? Bu kadar canileşmiş olamazsın. " İki erkek sesiydi bu. Biri muhtemelen burayı yönetiyordu ve beni istemiyordu. Konuşma devam etti. "Üzerinde nereden eldiğine dair bir şey var mıydı ?" diğeri cevap verdi:"Yoktu ama bir taş vardı yanında. Yeşil parlak bir taş." Çaktırmadan elim boynuma gitti. Taş yoktu. Aniden bağıdım: "Taşım nerede !!! " Bu kızgınlık, bu patlama nerden geldi hiçbilmiyorum ama taşı koruma ihtiyacı hissetmiştim. Bağırdığım anda öyle şaşırdılar ki... Burayı yönettiğini düşündüğüm kişi: "Ne işe yarıyor o taş ? " dedi. Duraksadım , o ise devam etti: "Belki bize adını söylemek istersin ? " Bu kulağa normal bir istek gibi geliyor olabilir ama sorun şu ki adımı bilmiyordum. Kekeleyerek: "Bi..bil..bilmiyorum.Adımı da bilmiyorum ama o taşın önemli olduğunu hissediyorum.Lütfen onu bana verin !!! Yandaki adam : "Buna inanmamızı bekleme ! Ne biliyorsan anlat tabi kimden kaçtığın da. Seni bulduğumuzda korkmuştun ya da birinden kaçıyordun. Onlara inandırıcı bir bakış atıp ya da atmaya çalışıp "Ben gerçekten bilmiyorum. Adımı bile hatırlamıyorum. Ne anlatmamı bekliyorsunuz ? dedim. Yandaki adam sesini biraz yumuşatarak : " Benim adı Adam. Bu da Matthew ." Matthew 'in yüzü sert yapılıydı.En fazla 40-45 yaşlarındaydı.Gözleri gecenin acımasızlığı gibi siyahtı.Adam o kadar acımasız görünmüyordu. O da Matthew'e yakın yaşlardaydı sanırım. Ela gözleri ona her an iyi bir şey söyleyecekmişim gibi bakıyordu ama söyleyemezdim işte.Birden o mavi gözleri hatırladım. "Beni bulan sen değilsin." dedim. Adam ilk önce afalladı sonra toparlanıp devam etti: " Seni oğlum bldu ama buraya kadar ben taşıdım.Şimdi bize adını ve yaşını söyle. " İç çekerek cevap verdim: "Adımı bilmediğimi söylemiştim. " Derin bir nefes aldım. "Aslında yaşımı da bilmiyorum. Sizce kaç gösteriyorum ?" Matthew güldü.Gülünce gözlerindeki acımasızlık kayboluyordu. "Hahahaha tipik ergen kız cevabı." Hımmmm demek 14-17 yaşları arasında bir yerlerdeydim.Birden dış görünüşümü bile bilmediğimi fark ettim. " Ayna var mı ? " diye masumca sordum. Adam güldü. "Hafızanı kaybetmişsin ama umrunda olan güzelliğin mi ?" " Hayır." diye cevap verdim."Ben yüzüm nasıl bir şey onu merak ediyorum.Kendimi de hatırlamıyorum. Sanki bugün doğmuş gibiyim. " Adam bir yere gitti ve elinde aynayla geri döndü.O sırada o taşı gördüm Adam'ın bileğine sarılıydı. İçgüdüsel bir hareketle taşı almaya çalıştım ve başardım da ama yeterince hızlı değildim.Adam onu benden hemen geri aldı. "Uslu dur ! Burda sadece misafirsin ! Ona göre davran !" dedi. Ama o benimmm ! diye bağırmak istesem de sustum çünkü haklıydı.Uslu durmalıydım.Yoksa beni kapı dışarı ederlerdi. Aynayı sakince aldım ve kendimi incelemeye başladım.Ben bunu yaparken Adam bir yere gitti . Ben de dikkatimi kendime verip incelemeye devam ettim. Övünmek gibi olmasın gerçekten güzeldim.Tabi saçlarım hariç. Yemyeşil gözlerim vardı.Saçlarım uzun gür ve kumraldı ama o kadar dolaşmıştı kuş yuvasını andırıyordu .Belki taranırsa şekil alabilirdi ya da kendimi kandırıyordum .Kirpiklerim hatırı sayılır derecede uzundu.Yanaklarım hafif pembeydi.Güldüğümde yanağımın kenarında gamzem çıkıyordu.Matthew:" Hafızanı kaybettiğine inanacak gibiyim kendini öyle bir inceliyorsun ki sanki ilk kez görmüş gibisin " dedi ama öyle ruhsuz söyledi ki inandırıcı gelmedi fakat yine de başımı salladım ve kendimi incelemeye devam ettim. Biraz sonra Adam geldi. Yanında biri vardı. Yaşımı bilmiyordum ama çocuk benimle yaşıt gibiydi. Gözleri maviydi. En son gördüğüm gözler... Dalgalı kısa sarı saçları vardı. Bu da onu inanılmaz derecede yakışıklı yapıyordu. Konuştum: "Beni kurtaran sendin değil mi ?"dedim. Bana baktı : "Evet." dedi ve hemen gözlerini kaçırdı. Sesi ne kadar da güzeldi. Keşke daha fazla konuşsa diye düşünürken Adam düşüncelerimi bölüp: "Bu benim oğlum Dawson. " dedi. "Sana buranın kurallarını anlatacak , seni yırtıcılar hakkında bilgilendirecek." Duraksadı. "Senin için de uygunsa sana Elena demeye karar verdik." dedi. "Olur ." dedim. Elena.... kulağa kötü gelmiyordu ama alışmam zaman alacaktı.
Evet ,az önce bir karışklık oldu yanlışlıkla diğer bölümü ekleyip bunu sildim.Ama şimdi düzelttim. Yazım yanlışları için özür diliyorum. Hikayeyi beğenmişsinizdir diye umuyorum ama düşüncelerinizi öğrenmek için birkaç yorum okumak isterim. Görüşürüzzz :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI
FantasyHafızasını kaybetmiş bir kız..... Ortaya çıkan bir güç.... O yosun yeşili gözler.... İŞTE BU YIRTICI