BÖLÜM 3

34 3 0
                                    

Yırtıcı ailesi yine merhaba ! Bu sefer uzun bir bölüm yazmaya çalıştım ama pek uzun olmadı..Diğer bölümlere göre daha uzun sanırım. Olmayan yorumlarınızı hala bekliyorum. Yorum yapınca bir şey olmayacak yani yapabilirsniz. Klavyenizin falan bozulacağını sanmıyorum. Herneyse lafı uzatmayayım. Öpüldünüz :*

           Gözlerimi açtım . Bayılmıştım , yine. Ama bir dakika evde değildim. Burası ormandı .Hatta beni buldukları yerdi . Ne işi vardı burda ? Nasıl gelmiştim ? Neden gelmiştim ? Birden görüntü değişti. Görüntü değişince rüyada olduğumu anladım. Burası bir yerleşim yeriydi. Birden dışarı biri çıktı. Yanında onu tutan iki adam vardı. Ama gözleri parlıyordu. Birden tırstım. Bunlar yırtıcı olabilir miydi ? Kadının gözleri pek parlamıyordu. Eğer yırtıcıysa bu güçlü olduğunu mu gösterirdi? Kadını başka bir eve götürdüler. Vakit kaybetmeden ben de içeri girdim , kapının arkasına saklandım. Arkaları dönük olduğu için beni görmediler. O kadına ne yapacaklarını gerçekten merak ediyordum. Kadını sandalyeye zorla bağladılar ama parlak bir şeyle .Neydi o öyle ? Kadın kıvrandı yüzünü buruşturdu. O ip gibi şeyler canını acıtıyor olmalıydı. "Hiçbir şey söylemeyeceğim size !" dedi . Yanındaki adam "Söyleyeceksin , söyleteceğiz ! " dedi. Diğer adam "Kızı nereye gönderdin , taş nerede ? Eğer o olmazsa imparator çok kızacak , biliyorsun değil mi ? " Kadın bağırdı : "İmparator umrumda değil ! Ben kızımı koruyacağım . Hem beni öldüremezsiniz. Beni öldürürseniz imparator daha çok kızar. Siz kabullenemeseniz bile bana ihtiyacınız var. " Yanındaki " Seni öldürmeyeceğiz, öldüremeyiz ama imparator eğlenemeyeceğimizi söylemedi. "dedi ve arsızca güldü. Çok korkmuştum. Kadının başına bir şey gelsin istemiyordum. Acaba görebiliyorlar mıydı beni ? Yandaki adam kadına doğru bir hamle yapınca beni görüp göremediklerini test etmeye karar verdim.Hemen kapının arkasından çıktım. Yine o kızgınlık hissi... En azından bana bakmamışlardı. Demek ki göremiyorlardı. Birden patladım. Bağırmak anlamında değil. İçim dışıma karışmıştı.Yandaki adamlar savrulup duvara çarptı. Kendimi çok güçlü hissediyordum.Çok güçlü... Adamlar hareketsiz kalırken kadını saran şeyler yavaş yavaş çözüldü. Kadın etrafına bakındı. Gözleri bana takıldı. Direkt bana bakıyordu. Ne yani görüyor muydu beni ? Birden panik oldum. Kadın bana yaklaşıyordu. " Gitmelisin." dedi. ve bacağımı çimdikedi. Şaka  yapmıyorum gerçekten çimdikledi ve ben de uyandım ama yatakta yatmaya devam ettim. Dawson 'ın sesini duydum " Sevgilim abartıyorsun o sadece sıradan biri ama sen benim sevdiğim insansın." dedi. İlk önce mutlu oldum - bunda mutlu olunur mu demeyin ben böyleyim - sonra içim acıdı ( Evet doğru olan da buydu değil mi ?).Mutlu oldum çünkü Dawson beni yalnız bırakmamıştı. İçim acıdı çünkü ... ya da dur parçalandı çünkü sevgilisi vardı. Sinirle kalkıp bağıracaktım ama vazgeçtim ve sakinleşmeye çalıştım. Çatıyı falan çöktürmek istemezdim. Ben sinirlenince iyi şeyler olmuyordu. Zaten dikkatler yeterince üzerimdeydi. Ayağa kalkıp bağırmak yerine - zaten bağırmam tuhaf olurdu sonuçta ben Dawson için sıradan bir kızdım - onları dinledim. Kız konuştu : "Ona nasıl baktığını görmedim mi ? Ayrıca herkes yerde sarılı halde görmüş sizi. O kız ya da bennn ! Kararını ver !" dedi bağırarak. Dawson sessizce " Sakin ol uyanacak ." dedi. Tabi ben de salak gibi mutlu oldum. Ne güzel beni düşünüyor. Y-A-Ş-A-S-I-N !!!! Çok salaktım gerçekten. Hafızam kayıp yerim yurdum belli değil ama ben aşk peşinde koşuyordum. Harbiden salaktım. Kız konuştu : "Hala onu düşünüyorsun." Ağlama sesi geldi. "Ben burada seninle konuşurken bile onu düşünüyorsun. Banane ya uyanırsa uyansın ! ! Duysun seni sevdiğimi uzak dursun senden!" Dawson : "Angela sakin ol . Onu düşündüğümü nereden çıkardın ? Kız hafızasını kaybetmiş. Benimle mi uğraşacak! " Dawson içimi okuyordu sanırım ben de az önce bunları düşünüyordum. Hakikatten Dawson'ı neden önemsiyordum ki?Kendime bir söz vermeliydim. Dawson'ı unutmalıydım. O bana sadece yardım ediyordu. Beni sevmiyordu ben de onu sevmeyecektim. En azından deneyecektim.Angela : "Eğer o sürtüğü bir daha yanında görürsem kötü olur !" dedi ve kapıyı çarptı.Dawson kısık bir sesle: "Ona sürtük deme. " demişti.Hem de kızgın bir sesle.Tabi Angela bunu duymamıştı . Bana ne hakla sürtük derdi ! Evet, Dawson 'ın yannda dolanacaktım. Bana ne yapacağını merak ediyordum. Hiçbir şey yapamazdı. Ben güçlüydüm. Dawson benim olacaktı. Bir dakika ne diyordum ben?Kendine söz veren kimdi az önce ? Evet, sanırım o sözü biraz askıya alacaktım. Ayrıca çok gıcık olmuştum. Bana öyle diyemezdi. O kız gününü görecekti.

         Bunları düşünürken uyuyakalmıştım. Keşke tekrar uyumasaydım çünkü bu sefer uyanışım nazikçe olmadı. Bir sarsıntıyla uyandım. Acaba bir yırtıcı saldırısı mıydı ? Öyle olmadığını umdum.Gözlerim saat aradı. Ne zamandır uyuyordum acaba ? 1 gün kadar mı yoksa birkaç saat mı? Ayrıca o tuhaf rüyadan bahsetmem gerekiyor muydu ? Şimdilik bahsetmemeye karar verdim delirdiğimi düşünebilirlerdi. Saat 19.00 'dı. Birden korktum. Ateş 19.30 'da yakılıyordu.Saat 19.00 'sa burası tamamen korunmasızdı.Hemen ayağa kalkıp dışarı çıktım. Salak , niye çıkıyorsun diye düşenebilirsiniz ama burası benim evimdi artık. Geçici falan olsa da ev evdi ve ben de onu koruma ihtiyacı hissetmiştim. Dışarıda  -o kadar büyük olmasa da- küçük çaplı bir savaş vardı. Evet , yırtıcılar gerçekten korkunçtu. Büyük pençeler ,uzun tırnaklar, sivri sarı dişler ve tabi soğuk, parlak ,yeşil gözler. İnsanken de böyle soğuk muydular acaba ? Ya da sadece bu görüntü onları korkunç gösteriyor diye mi böyleydiler? İnsanken acıma , merhamet gibi duyguları var mıydı yoksa hepsi körelmiş miydi ? Of, gerçekten kendime konferans -ya da herneyse- vermeyi kesmeliydim ve tabi soru sormayı da. Yırtıcıların sayısı en fazla beşti ama çok fazla yıkıma sebep olmuşlardı. Bir evin çatısı çökmüştü. İkisinin penceresi kırılmıştı. GÜMMM ! Evet, bir evin daha çatısı çökmüştü. Ayrıca 3 evin de duvarları parçalanmıştı. O evlerde insanlar olmaması için dua ettim. Birden Dawson 'ın yanıma geldiğini fark ettim. "Hemen eve gir !" dedi bana. Harabe olan evleri göstererek ona" Öleyim istersen." bakışı attım ya da sanırım atamadım çünkü bana mal mal bakmaya devam etti. Kendime küfrederek bir daha saçma sapan bakışlar atmamaya karar verdim. "Evleri görmüyor musun ya çatı başıma çökerse ? " dedim. " En çok bu ev korunuyor. Sığınak kadar güvenli." dedi. aslında bir sürü sorum vardı. Niye en çok bu ev ? Burada bir şey mi saklıyorsunuz ? Sığınak neresi ? Bütün insanlar - tabi savaşmayanlar- orada mı ? Bütün bu soruları sormayıp içime atmak benim için çok zordu ama başarmıştım. " Ben de savaşmak istiyorum."dedim. Niye böyle bir şey dediğimi sormayın, ben de bilmiyorum. Dawson gözlerini büyüterek baktı. "Saçmalama hiçbir eğitimin yok. Hemen eve gir ." dedi ve beni itti. Kapıyı da üstüme kilitledi. Hahahah ne güzel... Kimse beni itip kapıyı da üstüme kilitleyemezdi. Buradan çıkacaktım. İlk önce pencereleri kontrol ettim. Tabi ki kapalıydı. Acele etmeliydim. Kapıyı biraz zorladım açılmadı. Kızgınlık hissinin gelmesini bekledim, olmadı. Hem nerden gelyordu ki bu güç ? Diğerleri de yapabiliyor muydu ve onlara bundan bahsetmeli miydim ? Bu güç beni korkutsa da fazla düşünmemeye karar verdim. Sonuçta işime yarıyordu. Acaba burada şömine var mıydı ? Zannetmiyordum çünkü hiç görmemiştim. Etrafıma bakındım rastgele br odaya girdim ve işte BİNGO !!! Koskoca şömineyi nasıl görmedim diye merak etsem de işime odaklandım. Şimdi zor olanı yapıp tırmanmaya çalışacaktım. Sonra daha zor olanı yapıp başaracaktım. Bacağımı iki taş arasındaki boşluğa attım.Oradaki bir taşa tutunarak kendimi yukarı çektim. Bu hareketi birkaç defa tekrarladım ve kolayca yukarı çıktım. İnanmadınız değil mi ? İnanmayın zaten iki defa kıç üstü düştüm. Bu da vakit kaybetmeme sebep oldu. Sonunda çatıya çıkmayı başarmıştım. Şimdi aşağı inmem gerekiyordu. Hımmm bunu hiç düşünmemiştim. Çevreme bakındım. Bakınırken bir yırtıcıyla göz göze geldim. Bana doğru geliyordu. Özetle sıçmıştım. Ne olurdu ki Dawson 'ın sözünü dinleseydim. Özlemle o kızgınlık hissini aradım. Bulamayınca o kızı ve Dawson 'ı düşündüm. Bana gülüyorlardı. "Sen bir hiçsin, işe yaramaz kız herkese yük oluyorsun. Hahahahsadadgs." Sonra aklıma Matthew'in söyldiği şeyler geldi. " Ben kendi halkımı zar zor koruyorum, bir de bu küçük kızı mı koruyacağım." demişti. Ben kimseye muhtaç değildim. Kendimi koruyabilirdim. Herkes bunu görecekti. İşte o kızgınlık hissi, gelen güç... İşte bu muteşemdi, ben muhteşemdim. Keşke kızdığımda değil istediğim zaman gelseydi. Bana gelen yırtıcıya baktım. Çok yakındı ve diğerleri de geliyordu ama neden ? Bu sorularımdan sıyrılıp güce odaklandım ve onu serbest bıraktım.Gözlerimi kapattım. Açtığımda ise karşımda 3 tane yırtıcı duruyordu. Ne yani güç sadece ikisine mi isabet etmişti. Bu salaklıktı, ben salaktım. Bunları düşünürken yırtıcının bana yaklaştığnı fark edemedim. Cidden bu kadar derin düşünmeyi bırakmalıydım. İşte BUMMM !!! Yırtıcı kafama bir tane geçirmişti. Ama ben böyle hesaplamamıştım. Elena çok kızar ve gücü açığa çıkar Elena yırtıcıları yener ve günü kurtarır. Maalesef böyle olmadı.Yere düştüğümü hissettim. Bayılmadan önce mavi gözleri aradım - eee alışmıştım yani - ama yoktu. Bu sefer yeşil gözler vardı.

        

 Evet, sona doğru yazım hataları çoğalmış olabilir. Gecenin 01.30 'unda yazmaya çalışıyordum. Ben o kadar sizin için uyumadım yazdım. Siz de oylayıp yorum yapsanız bir şey olmaz değil mi ? Lütfen yapın. Hepinize iyi geceler . Ben yatıyorum. Öpüldünüz :* :)

YIRTICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin