e.

176 12 2
                                    

ilk harfinin sesiyle başladı söz,
dilim dilinde bağlandı fersahsız kere çöl,
tam ortasına dokununca adının.
ömrün ortasına varmak gibi,
ölümü beklemek gibi,
söylencelere saklanmış giz gibi yutkundum.

damağım kurumaya teşebbüste
son harfine dek konuştum;
hani kaynağı aşikâr girdaplardan içeri
yankısında azı ve süt dişlerinin kaybolduğu A
suyun kulağı saran boğul basıncı kadar
öteki dünya
yalnızca A kadar konuştum.
derinlere daha da derinlere itekledi beni,
ay dünyaya,
dünya güneşe
yüzüm yüzüne dönerek duraksız koştum
gittim...

kimseninki gibi değildi gidişim!
midemi mesela,
karaciğerimi,
femurmuş en güçlü kemik
insan iskeletinde;
onunla birlikte
boynumun arka iç tenhasını,
hiç unutmam serçe parmağı tırnağını
masada titreyen ruhumu kavrayışını,
o yüzden ne varsa şu etimin altında
gram gram sana bırakıp gittim...

çizdiğim yol değildi yaşadığım
bilmediğim istikametleri yürüdüm,
küfürler savurdum ıslak aynalara
savruldum duramadım
ağladım, bağırdım, utandım duramadım.

türküler dinledim karanlıkta
bir dile sığmayan türküler;
ne güzeldir iki dilde hüzün
ne hüzündür üç dilde ölüm
dilimi unutup
göğe kulak kesildim her Allah'ın günü,
Allah'ın ne çok günü varmış öyle,
birinde, yalnızca birinde,
dilim dilinde çözülse fersahsız kere bir gün!

beyazı severek siyaha büründüm.
maviyi sevenlerin tek sebebi kadar kâfi,
insan kadavrasının pıhtısı kadar kırmızı,
şair mânâsının dalgınlığı kadar sarı,
çünkü göğünden başka düşü yoktur onların,
çünkü içi hep kırmızıdır ağrının,
çünkü (b)aşka rengi yoktur hayatın!
bak işte sonunda çizgiyi çektiler S'ye
sırf bir cümle daha eksik kalmasın
dilim dilinde çözülsün diye...

Bahri BUTİMAR

edebiyatın aykırı çocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin