Bölüm 4

1K 63 15
                                    

Lanet olsun. Kendimi ele vermiştim. Ayaklarımdan bile terlemeye başlamıştım. Başımı öne eğdim ve hüzünlü hüzünlü bakmaya başladım. Justin'i nasıl tanımadım? Halbuki adını defalarca duymuştum.

Utana sıkıla 'Avril'i seviyorum' dedim.

'Tanrım o bizim gençliğimizdeydi.' dedi.

'En sevdiğim aktör Michael J Fox' dedim.

Gözleri irileşti. 'Tanrım kaç yaşındasın sen?'

Gitgide batırdığımın farkındaydım 'Tamam Kanadalılardan gideyim demiştim' Bir daha konuşmayacaktım.

'Justin kardeşimize de ayıp oldu. Ben onu geri götüreyim.'

'Ne? Nasıl? Nereye götürüyorsun? Sen nereden getirdin ki onu?'

'Yatak odasından'

'Nee??!'

'Yok hayır yanlış anladın. Orada da bir solucan deliği var. Bu Justin paralel evrenden.. Orada keşfedilememiş. Ayakkabı boyacısı olarak çalışıyor. Aşkım biz de dolaşıp benim vampir olup senin kanını içip, yiyip bitirdiğim, ham yaptığım bi evren bulalım' dedi.

Dilini havada dalgalandırdı.
Gözlerim yuvalarından firladı.

Edward Justin ile yatak odasına gittiğinde bana aşkım demesinin ve benimle ilgili gelecek planlarının olmasının ne kadar hoş olduğunu düşünüyordum.

Bir anda elini kalçamda hissettim. Ama yanımda bile değildi. Ne oluyordu? Oraya buraya bakınırken tekrar deliğe düştüm kahretsin.

Lise dönemime geri dönmüştüm. Bundan bir yüzyıl öncesi.. Lanet olsun! Gittiğim lise lanetlenmişti. Lanet Öss yüzünden ağzımıza edilmiş milyonlarca öğrencinin ruhu okulu lanetlemişti.

Salıncaklar lanet bir sinir bozuculukla sallanıyorlardı, kendi kendilerine.. Lisede salıncağın ne işi vardı?

Lanetlenmiş arkadaşlarım sek sek oynayıp sinir bozucu şarkılar söylüyorlardı. Dostum kafayı mı yediniz siz? Hemen kaçmalıyım yoksa bu lanet beni içine çekecek.

Tuvalete koşup kapıyı kapattım. Açıldı. Ben kapattım. Açıldı. Lanet ruhlar kapıyı bozmuştu! Buradan da kaçmalıydım.

Hemen bir sınıfa gittim. Lanet bir sandalye sinir bozucu bir şekilde sallanıyordu. Sınıfta sallanan sandalyenin ne işi vardı?

Yine koşmaya başladım. Müdire odasına girdim. Boy aynasına yaklaştığımda gördüğüm görüntü karşısında çığlığı bastım. O kadar koşmama rağmen götüm göbeğim aynı duruyordu! Bir gram azalmamıştı!

Daha kötüsü vardı, ayaklarım tersti! Lanet olsun halbuki ben ayaklarımı el gibi kullanıp alkış yaparak arkadaşlarımı eğlendiriyordum. Şimdi hiç anlamı kalmamıştı.

Edward yine beni çekip kurtardı. Yine çığlığı bastım. Ayakları tersti! Hemen elime aldığım baltayı ayaklarına geçirdim. Bir çığlık kopardı. Sonra gülmeye başladı

'Takma ayak saka icin.. Vitrine koyduğum balta da dekoratifti. Seni salak..'

'Sadist misin? Neden benimle böyle oynuyorsun?' diyerek göğsünü dövmeye başladım. Yumruklarım kaslı göğsünden top gibi sekiyordu. İki kolumdan tuttu ve beni yatak odasına götürdü.

Absürdistandan HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin