3. BÖLÜM SAVAŞ
2058 yılında yapılan antlaşmalarla hidrojen bombalarının kullanımı yasaklanmıştı ancak hepimiz biliriz ki oyunun bazı kuralları vardır.Onlardan biride karşındakinin elinden hiçbir zaman tam olarak emin olamayacağın, bu yüzden de elindeki kozlardan bazılarını saklayacağındır.Bombalar hala mevcut.Bunu bilmek için görmek gerekir diyenlerdenseniz eğer satranç oynamanızı tavsiye ederim.Taşlar yerlerinde dursalarda size daha sonra nerede olacaklarını fısıldarlar.Eğer bu sözleri yargılamak yerine çarçabuk fısıltıları dinlemeye başlarsanız, o kadar kısa zamanda bombaların varlığından emin olacaksınız.Ama bombalar var veya yok, bu önemsiz.Üzerinde yaşadığımız bu gezegeni yoketmenin çok fazla yolu var artık.Askerlerin çok küçük bir bölümü insanlardan oluşuyor.Onların hepside komuta kademesinde olanlar. Erlermi?Bir erin beyne ihtiyacı yok aldığı emri uygulayabilmesi yeterli, yani ölüme giderken göz kırpmaması.Bu sebeple klonlar yaratıldı. Zeka olarak zayıflatılan ancak güçlü ve dayanıklı olanlar.Savaş sırasında beyinlerindeki çipler aracılığıyla süper bilgisayarlar tarafından yönlendiriliyorlardı.Bazıları onlarında hisleri olduğunu söyler ama genel kanı duygusuz birer savaş makinası oldukları yönündeydi. Muhtmelen vicdanımızı rahatlatmak için böyle söylüyoruz. Eskiden bir askeri ölüme yollayabilmek için neler söylendirdi neler. Vatanı için çarpıştığından dolayı cennete gideceklerimi söylenmedi, yoksa barış güvercinleri olduklarımı söylenmedi onlara ; herhalukarda birkaç tatlı hayal yeterliydi sahip olduğu en yüce şeyi ondan almaya.Teknoloji sağolsun artık bunada ihtiyacımız kalmadı.
-Bazen biraz fazla acımazsın ama sana hak vermektende geri kalamıyorum.
-Şşştt..sessiz konuş ne konuşursak konuşalım başkalarının duymasını istemeyiz.
dedi kendi kendine Koramiral Güntekin.
Ancak çok geçti.Zihninin en derin dehlizlerinde dolaşan bu düşünceler labirentten kaçıp amiralin vicdanına ulaşmayı başarmışlardı.
2
Bunu topyekün bir savaşa dönüşmeden bitirmenin bir yolunu bulmalyız dedi koramiral Güntekin, gerekirse sahip olduğumuz bazı ayrıcalıklardan vazgeçerek. Bu ölçekte bir savaş dünyayı mahvedebilir.
Acil Güvenlik Kurul'unda Cumhurbaşkanının konuşmasını bölen bu cümle soğuk bir sessizliğe neden oldu ve sonrasında amirale ayrıcalıklardan vazgeçmek gibi bir olasılığın varolmadığı nazikçe hatırlatıldı.
Toplantı Anıtkabir'in 280 metre altında bir odada yapılmaktaydı. Güvenlik ağıyla çevrelenmiş bu salon 1300 odalı küçük bir kentin başyapıtıydı. Yaklaşık üçbuçuk saat süren toplantının sonrasında birbuçuk saat kadarda vieokonferans yöntemiyle ülke liderleri görüştü ve beklenen sonuç çıktı. ''Doğu birliğinin bu kendini bilmez saldırısına en sert şekilde karşılık verilecekti.''
Böylece kara ordusunun yüzde altmışı Karadeniz kıyılarına ve İran sınırına kaydırıldı.Akdenizde ise durum bundanda kritikti.Çünkü hayalet gemilerden (radarla tespit edilemeyen gemiler) oluşan filolar birbiri ardına süveyş kanalına doğru ilerlemekteydiler.
Kanalın bir kısmı, Çin'in diğer kısmı ise İsrail'in kontrolündeydi.Mesele şu ki hangi taraf gemilerini kanala sokmaya kalkarsa çok net bir hedef noktası oluşacaktı.Böylece bu noktadaki askeri hareketlilik yavaşladı.Rusya, Büyük okyanusta Amerikan ve japon flolarını engelliyordu, karada ise Çin ve Hindistan için ciddi bir tehditti.Böylece savaşın alacağı şekil yavaş yavaş oluşmaya başladı.İlk saldırıyı kim yapacak bu belirsizdi.
Barış taraftarları savaşlarda kazanan olmaz derler.Bu sefer gerçekten böyle olacak gibiydi.Oluşan kördüğümü çözmek için ''Kelepçe24'' isimli bir operasyon başlatıldı.Buna göre dünyanın çeşitli bölgelerindeki liderlere eş zamanlı olarak operasyon yapılacak ve beyinleri 24 saat için ele geçirilecekti.Bu amçla barış görüşmeleri ayarlandı.Görüntüleri bir odaya aktarılan başkanların nerede oldukları sinyaller takip edilerek tespit edildi. Bundan sonrası insansız uçakların ve nanorobotların işiydi.Ancak bir engel vardı.O da en önemli şehirlerin enerji kalkanlarıyla korunması ve robotların gizlice o bölgelere girememesiydi.Devreye giren hackerlar enerji kalkanlarını kısa bir süreliğine kaldırsalarve robotlar çeşitli başkanlara çok yaklaşmayı başardıysalarda operasyon fiyaskoyla sonuçlandı.
Bütün bu olaylar gerçekleşirken Fazıl okulunu bitirmiş ve verdiği tez sayesinde Cern parçacık hızlandırıcı ekibine kabul edilmişti.Güzel geçen üniversite yıllarında patlak veren savaşonu bir anlamda olgunlaştırmıştı.
Olgunlaşmak kelimesinin anlamı eskiye nazaran çok farklı.Bu iki kuşak önce telafuz edilseydi , belirli değerleri kabul etmiş hayatını düzene koyma yolunda adımlar atan insanlar akla gelirdi.Şu andaki anlamıysa her konuda ihtimaller silsilesi içinde olduğumuz, bu sebeple kolayca hiçbir değerin yerli yerine oturamadığı,çizilen çerçevelerin yavaş yavaş görünmez hale gelmesiyle anlamlarında yavaşça ortadan kalktığı ve kalkacağı gerçeğini soğukkanlılıkla kabul edebilmekti.
Bütün bunlar tamamda içimizde, en derinlerde insan anlamsızlığı kabul edebilirmiydi? Onunla yaşamayı öğrenebilirmiydi? En dipteki kuytularda yaşayan arzularımız galiba hala aynı.Yoksa sürekli değişen dünyada tarihin tekerrür etmesine sebep olan başka ne olabilirdiki?
Uğruna yaşayabileceğimiz bir anlam, uğruna herşeyimizi feda edebileceğimiz birşey..
Birbirleriyle yenişemeyen devletler topluluklarının çekişmesinin şu ana kadar ki maliyeti dokuzyüz milyon kişinin ölümü ve avustralya kıtasının yeryüzünden silinmesi olmuştu.İşte tam bu sırada denenmemesi gereken bir silah denendi.RNA tabanlı biyo silahlar.Bunların içinde en korkunç olanı insan vücuduna kendini öldür emri vereniydi.Bazı şehirlerde su şebekesine katılan bu ilaç toplu intiharlara sebep oluyordu.İnsanların kendilerini parça parça etmelerine...
O şehirlerden bir tanesi İzmir'di. en yakın arkadaşları Defne, Mehmet , Yasemin bu şekilde ölmüşlerdi.Bu çılgınlığa dur demenin bir yolu olmalıydı.Fazıl oturup düşünmeye başladı. Teorik olarak parçacık hızlandırıcı belirli bir güçte çalıştırılırsa iki şey oluşabilirdi.Karadelik veya zaman içinde yolculuk yapmamızı sağlayabilecek solucan delikleri.Onun gibi düşünen Xing Yue ile birlikte bir gece dev makinayı çalıştırdılar, gücü maksimum seviyeye artırdılar, işlemin geri döndürülememsi için bir şifre koydular.Güç seviyesi tehlikeli bölüme geldiğinde bir patlama oldu.Bu patlamada Xing Yue hayatını kaybettive Fazıl'da ağır yaralandı.Makina çalışmaya devam ediyordu.Fazıl hemen ameliyata alındı.Çünkü makinayı durdurabilmenin tek yolu ondaki bir şifreye bağlıydı.
-Başarabilecekmi?
-Öyle umalım herşey buna bağlı.
Ancak çok geçti.Bir kara delik, bir de solucan deliği açılmıştı.Ve güneşsistemi kara deliğin içinde ezilirken her nasılsa Fazıl solucan deliğinin içine düşmüştü.Gözlerini açtığında dev bir ağaç gördü. Orada bulunan iki tanede çocuk.İşte herşey yeniden böyle başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2079
Science FictionTeknolojik gelişmeler, siyasi istikrarsızlıklar ve küresel ısınmanın bizi sürüklediği gelecek...