Jiwoo ile birlikte eve döndü Changkyun. Jiwoo acıkmış olmalıydı. Anahtarını demir kapının kilidine sokarken konuştu.
"Ne yemek istersin güzelim?"
Jiwoo dudaklarını büzüp bir parmağını yanağına bastırarak düşündü.
"Hmm, kimbap?"
"Yapmama yardım edecek misin?" dedi Changkyun oyunbaz bir gülümsemeyle. Beraber yemek yaparken çok eğlenirlerdi. O sırada Changkyun kapıyı açmıştı ve ayakkabılarını çıkarıyordu.
"Tabii ki!!" Jiwoo çantasını evin içine doğru attıktan sonra eğilip ayakkabılarının cırt-cırtlarını açtı. Saçları gözünün önüne geldiği için bir türlü yapamıyordu. Changkyun güldü.
"Saçlarını kestirelim mi?"
Jiwoo doğruldu, saçını geriye attı ve ofladı. "Evet babacığım. Bunyar çok uzamış." Ayakkabıları çıkarmayı başaran Jiwoo içeri girdi ve kapıyı kapattı. Changkyun babasının peşinden mutfağa ilerledi.
---
Kimbaplarını yaptıktan sonra bir güzel yemişlerdi. Karnı doyan Jiwoo babasından izin isteyerek odasına gitti. Jooheon babasına bir hediye hazırlamak istiyordu. Changkyun bunun farkında değildi. Bir süre sonra kızının odasına girmeye çalıştığında Jiwoo onu hemen odadan atınca fark etti. Gülümseyerek çalışma odasına gitti. Sandalyesine oturur oturmaz titreşti cebindeki telefon. Heyecanlandı. Jooheon olmalıydı mesaj atan.
Telefonu çıkarıp kilidi açtı. Uygulamaya girdi ve mesaja baktı.
Mi Amor
Nasılsınız? Bir yaramazlık var mı?Yok. Senin toplantı nasıl gidiyor?
Mi amor
Güzel. Az önce otele döndüm. Şimdi de dışarıdaki bir kutlamayı seyrediyorum. Havai fişekler var.Havai fişekleri çok severim. Keşke ben de görebilseydim.
(Görüldü 19.32)Bir süre ekranla bakıştı Changkyun. Daha sonra birden ekranda bir yazı belirdi. "Mi Amor sizi görüntülü aramak istiyor." Yeşil yuvarlağa bastı. Çok heyecanlanmıştı. Hala bu kadar heyecanlanıyor oluşu, onu hala ilk günkü gibi sevdiğini gösterirdi. Kendisinin ön kamerası açıktı, Jooheon'un arka kamerası. Gökyüzünü çekiyordu. Uçsuz bucaksız koyulukta birden bir ışık patladı. Daha sonra bir tane daha ve bir tane daha... Changkyun gülümseyerek ve gözlerinde neden olduğunu bilmediği yaşlarla izliyordu havai fişekleri. Jooheon ise onu izliyordu. O çok güzeldi. Bir süre sonra havai fişekler bitti ve Jooheon ön kamerayı çevirdi. O sırada Jiwoo odasından çıkıp babasına bir şey sormaya gelmişti. Changkyun babasının telefonunda Jooheon babasını gördüğünde aklındakini unuttu ve koşarak telefona atıldı.
"Baba!!"
"Efendim kızıım! ahaha" Jooheon gülüyordu. Jiwoo da öyle. Onları izleyen Changkyun da öyle.
"Baba, geri dön artık. Changkyun babam seni çok özyedi." İkisi de böyle bir şey söyleyeceğini düşünmüyordu. Changkyun duygulanmış, Jooheon biraz suçlu hissetmişti.
"Yakında döneceğim bir tanem. Sen Changkyun babana göz kulak olursun, değil mi?"
"Tabii ki!" diye bağırıp telefonu Changkyun'a geri uzattı. Güle oynaya odadan çıkacaktı ki aklına buraya niçin geldiği geldi.
"Changkyun baba! Jooheon babamın en sevdiyi renk ne?"
Telefondaki Jooheon ve Changkyun aynı anda cevap verdi.
"Sarı."
---
---
*Yaşanmış olay*
Arkadaşlarım bana bunu yapanı kaçırmamam gerektiğini söylüyor. Hemen nikahı basmalıymışım. Bence de andibaidhakdhsnc ILY JIJI 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fathers // joo-kyun ✔
Short Story•Tamamlandı• Jiwoo'un babası bir şirkette çalışıyordu, diğer babasıysa köşe yazarıydı. °Lee Jooheon + Im Changkyun° 13.11.17~16.11.17 Kısa hikaye #585 mini fic