-2-

314 10 0
                                    

Gazetelerde haberlerin modası vardır.O sıralarda moda,cinayet haberleri ve kayıp insan hikayeleriydi.Ofiste her dosyayı okuyor,tasnif ediyor ve dosya üzerinde çalışanların yorumlarını dikkatle irdeliyordum.Zira haber metninin düzenlenmesine varıncaya kadar her türlü tasnif benim işimdi.Bu cinayetlerle ilgili yazı dizisini hazırlayanlar,bir ekip gibi ortaklaşa çalışıyorlardı.Her biri,haberin bir bölümünü almıştı.Yeri geldiğinde daha ilgi çekici yazılar yazabilmek için cinayete kurban gitmiş insanların fotoğrafları üzerinde saatlerce konuşuyorlardı.Ama en büyük hataları,bu haberleri masa başında hazırlamalarıydı.Bence bir gazetecinin asla yapmaması gerekn şeydi bu.Hayatı ıskalamak...
Ben onların gözden kaçırdıklarına hayıflanıyor,"Bunlar hiç mi polisiye okumamışlar?" ya da "Cinayetleri anlatan o korkunç dizileri hiç mi izlememişler?"diye düşünüyordum.Bir yandan da çalışmalarının sonucunda nasıl bir yazı dizisi çıkacak diye merak ediyordum.
Bir gün muhabirler yine bir maktulün yakından çekilmiş fotoğrafları,ki bunlara emniyetteki dostları sayesinde ulaşıyorlardı,üzerinde tartışırlarken dayanamadım ve lafa girdim.Onlara bunun organize daha doğrusu planlanmış bir suç olmadığını söyledim.Elbette çok şaşırdılar.Onlar bu şaşkınlığı üzerlerinden atamadan,yani bana bön bön bakarlarken açıkladım:
-Olay bir anda gerçekleşmiş gibi görünüyor.Katil,kızı sürüklemiş;çünkü şu fotoğrafta çoraplarının sıyrıldığı çok bariz.Bıçak kullanmış ki muhtemelen bıçağı da kızı sürüklediği mutfaktan telaşla kapmış.Kesik izlerine bakacak olursanız,izlerin çok derin olmadığını görürsünüz.Yani katilin bıçağı bile seçecek vakti olmamış.Ayrıca zavallının elini tek eliyle kapatmış.Ağız çevresindeki izler bunun kanıtı.Kız nefes alabilmek için çırpınırken de vücuduna aşağıdan yukarıya doğru bıçak darbeleri indirmiş.Bu da kesiklerin yönünden rahatlıkla anlaşılabilir.
Muhabir dediklerim,bu işe merak salmış orta yaşlılar ya da bunun kendileri için iyi bir gelir kaynağı olabileceğini düşünen,kestirmeden hayata atılmayı kurnazlık sanan gençlerden oluşuyordu.Çoğu,gerçek bir cinayeti araştırıp iyi bir yazı yazmaktan çok,son zamanlarda epey ilgi çeken türde bir cinayet yazısı yazıp büyük bir gazeteye atlama umudu taşıyordu.Gazete manşetlerinde okudukları ve çok para kazandıracağını düşündükleri işler almayı umuyorlardı.Harika bir haber çıkarmak ve bol para kazanmak gibi hayalleri olanlar çoğunluktaydı.Risk yok,tehlike yok!Azıcık heyecan,biraz macera,biraz macera ve tabii ki bol para...Bu iş,özellikle genç sayılabilecek muhabirlerin hayalini süslüyordu.
İçlerinden biri,"Hey,bu kadar şeyi nasıl oldu da anlayabildin?"dedi.Ona,"Orta sınıf bir kadın kuşağı izleyicisi bile sizden çok şey bilirdi."diye alaycı bir karşılık verdim.
Ne de olsa hayatımın büyük bölümü cinayet romanları okuyup bu tür filmleri izlemkle geçmemiş miydi?Agatha Christie,Sherlock Holmes,McGyver...Ama ben hepsinden çok yerli kahramanları yani Çekirge Zehra'yı ve Cingöz Recai'yi severdim.Çünkü onlar bizdendi.Tümüyle bizden...Özenti değildiler.Yeni nesil her ne kadar teknolojinin izinde giden polisiye yazarlarla haşır neşir olsa da ben eskileri göz ardı etmemek gerektiğini düşünmüşümdür hep.Moleküler seviyede incelemeler olmadan sadece görünenlerle en girift bilmeceleri çözenlere hayranım.
İşte  bu ve bunun gibi birkaç olay farkedilmemi sağladı.Beni sekreterlik işine alan şefim,birkaç aylık çalışmanın ardından bana yeni bir görev verdi.Bu aradada birçok kursa gitmeme vesile oldu.
Artık,bir polis muhabiriydim.Araştırma yapan,yazı yazan ve gerçek dosyaları haber olarak merkeze servis eden,en önemlisi kendi işini yapan bir gazeteciydim.Yaptığım son birkaç haberle birlikte belirli olaylar üzerinde durup özel yazı dizileri de oluşturmaya başladım.Merak!Beni harekete geçiren en önemli unsur...Artık,başladığım bir haberden özel yazı dizileri oluşturmak için şehir şehir dolaşmak zorunda kalsam da bunu keyifle yapıyorum.
Ben işimi önemserim.En başından beri çok fazla ses getirmeyeceğini bildiğim haberlerin peşinde koştum.Basit hırsızlık vakaları,kimsenin uğraşmak istemediği,sürünen ve kapatılmayı bekleyen dosyalar...Başka meslektaşlarım için önemsiz olaylar ama zaman ve de dikkat isteyen işler...Bunları yaparken de her öykünün ve haberin gerçeklerden beslenirse okuyucunun kalbinde yankılanabileceği düşüncesini taşıyorum.
Benim için yaptığım işin popüler olması ya da bana popülerite getirmesi önemli değil.Sevdiğim bir işim var.Bulmaca çözmeyi sevenler için bulunmaz bir iş...Dünyanın çıkışını aradığımız binlerce labirentten oluştuğunu düşünenler için labirentlerde yolculuk yapma fırsatı...
Araştırıyor,geziyor,öğreniyor,şaşırıyor,heycanlanıyor ve ortaya çıkan hikayeleri yazıyorum.Aralarda kalacağı ve hiç gün yüzüne çıkmayacağı düşünülen hayatlar kalemimin ucundan akıp başkalarına ulaşıyor.Yaptığım haberlerle,büyük felaketler ve trajediler yaşayan insanların hayatlarına pencereler açıyorum.Bu yolla toplumda bir farkındalık da oluşturmaya çalışıyorum.
Daha ne olsun...
***
Benim hayatımda ne olursa olsun meselelerin öncelikleri vardır.Dört gün annemi arayamamıştım;çünkü kendimi vermem gereken bir iş vardı.Doğal olarak annem meraklanmıştım.Kim bilir hangi tehlikeli durumda olduğuma dair bir hikaye bile yazmıştı.İşim bittikten sonra da telefonlarıma neden cevap vermediğimle ilgili azar işitmemek için arayamadım onu.
Aslında annemi özlemiştim.Onu aramayınca doğal olarak Oğuz'la da görüşemiyordum.Mutkaka annem beni,benim onu özlediğimden daha çok özlemişti.Hayat her zaman bu kadar zor mu olacaktı?Neyse ki işim bitmişti ve ertesi gün dönüyordum.
Haberlerimi tamamlamakla kalmamış bir muammayıda çözmüştüm.Peki,mutlu olmuş muydun?Tabii ki hayır.Ne kadar iyi bir haber yapsanız da bu haberlerde tanık olduğunuz dramlar içinizi parçalar.Tek teselliniz ise mağdur insanların seslerini duyurabilmek olur.İşte bu...Dosyalar kapanır,yazılar yazılır;ama sende hüzünler ve gözyaşları kalır.Bir annenin yürek delen bakışları kalır.Gündem değişir,bu yaralar kapanmaz.

AZADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin