Azim, cesaret, hırs ve zorlu bir eğitimle geçen dört yıl. Yusuf on sekiz yaşına gelmişti ve artık hazırdı. Bir suikastçinin öğrenmesi gereken her türlü öğretiyi öğrenmişti. Ustası onu çok fazla bekletmeden ilk görevini verdi. Tüccar kılığına girmiş bir tapınakçı, diğer ülkelere silah gönderiyordu. Bu da diğer suikastçiler için kötü bir durumdu. Görevi o adamı öldürmekti. Ustası iki eliyle Yusuf'un omuzlarından tutarak ;
Usta:
Sana çok güveniyorum Yusuf. Bu görevi yapabileceğini biliyorum.Yine de yanlış birini öldürmemen için hedefinin görünüşünden bahsedeceğim.Hedefinin, başı kapalı kırmızı bir cübbe giymiş olacak. Pazardan çıkıp limana doğru gidecek. Tenha bir yerden geçtiği anda işini bitireceksin. Anladın mı ?
Yusuf, ustasını bir öğretmenden çok bir baba olarak görüyordu. Kafasında hayal ettiği baba rol modeli ustasıydı. O, sürekli onunla ilgilenecek, dertlerini dinleyecek ve onunla bolca vakit geçirecek bir baba istiyordu. Bu özellikte tanıdığı tek kişi ustasıydı. Babası ise işi nedeniyle eve haftada bir kez uğruyordu. Babasıyla en son ne zaman konuştuğunu bile hatırlamıyordu. Ustasını çok seviyor ve ona çok güveniyordu.
Yusuf: Hazırım usta.
Birbirlerine sıkıca sarılıp helalleştiler ve Yusuf yola koyuldu.Pazara geldiğinde ise uzun bir bekleyiş başlamıştı onun için. Hedefinin gelmesini bekliyordu. Pazarın girişindeki duvara sırtını yasladı,arkasındaki kapşona benzeyen ve yüzünü örtmeye yarayan bez parçasını yüzüne çekti ve beklemeye başladı. Bu sırada etrafına bakındığında yağmurda ıslanan insanları, sokak hayvanlarını ve seyyar dükkanları gördü. Ardından da yağmur sonrasından gelen o muhteşem kokuyu duydu. Müthiş bir kokuydu bu. Sert bir şimşeğin ardından gelen gök gürlemesi yakınlardaki tüm kadınları korkutmuştu. "Tapınakçı ölmek için daha iyi bir gün seçemezdi." diye geçirdi içinden.Ve beklediği an gelmişti. Pazara doğru usulca gelen kırmızı cübbeli adam ve arkasında, çam yarması büyüklüğündeki dört korumayı gördü.
Yusuf :
Kolay olmasını istemeyiz değil mi.
Adamların ilerlediklerini gören Yusuf yaklaşık on adım geriden onları takip etmeye başladı. Adamların her gittiği yere, her döndüğü araya Yusuf da gidiyordu. Limana doğru yaklaştıklarını gören Yusuf, döndükleri tenha yerde adamlara doğru bağırdı.
Yusuf :
Hey tapınakçılar ! Dönmek için yanlış sokağı seçtiniz.
Bunu duyan cübbeli adamın yüzünde hain bir gülümseme belirdi ve adamlarından birini Yusuf'u öldürmesi için gönderdi. Yusuf'a doğru yaklaşan adam yavaşça kılıcını kınından çıkardı. Yusuf ne yapması gerektiğini biliyordu. Daha önce ustasıyla çalışmışlardı. Adama doğru hızla koşmaya başlayan Yusuf, adamın üzerine atlayıp sağ bileğinin altında duran hidden blade ini adamın boğazına sapladı.
Bu hareket karşısında adam kanlar içinde yere yığıldı. Tam da başarısından dolayı sevinecekken diğer üç adamın kendisine doğru koşmakta olduklarını fark etti. Hızla kılıcını çıkaran Yusuf gelenlerden birinin göğsüne hızlıca sapladı. Geriye iki adam kaldığını zanneden Yusuf, cübbeli adamın da diğerlerine katıldığını gördü. Her biriyle ayrı ayrı mücadele etmek zorundaydı. Birini savuşturduğu sırada diğeri geliyordu. Bunu sonsuza dek yapamazdı.Acilen bir çözüm üretmesi gerekiyordu. O anda ustasının ona verdiği sis bombaları aklına geldi.Bir eliyle dövüşürken diğer eliyle de bombayı çıkarıyordu. Bir anda bombayı patlatan Yusuf hızlıca aralarından ayrıldı.
Adamlar hiçbir şey göremiyordu. O sis bulutu içinde aniden adamlardan biri çığlık atarak yok oldu. Diğer adam arkadaşını ararken ona da aynı şey oldu. Geriye sadece cübbeli adam kalmıştı. Elindeki kılıcı boş yere sağa sola sallıyordu. Ve bir anda kendini yerde buldu. Yusuf hidden blade ini çıkarıp adamın göğsüne sapladı. Artık bitmişti.Yusuf görevini başarıyla tamamlamıştı. Sadece öldürdüğü adamın yüzünü son bir kez görmek istiyordu. Yerde göğsünden kanlar saçan ve acı içinde kıvranan adamın kafasındaki cübbeyi çıkardığı anda şaşkınlıktan dona kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Assassin's Creed: Yusuf Tazim'in Hayatı
Ficção GeralAssassin's Creed'in Revelations serisindeki Ezio'nun can dostu Yusuf Tazim'in hayatı