ALBAY ARDA

32 6 1
                                    

Otele geldik herkesin yüzünde mutluluk vardı. Annem, Semra teyzem ve Ayşegül bana doğru koşup, tek tek boynuma sarıldılar.

'Oğlum ne çok endişelendim. Çok korktum bişey olacak diye' dedi annem. Annem benim. Öyle samimi öyle içtendi ki sözleri. Hiç beceremezdi gözyaşlarını tutmayı. Yine serbest bırakmıştı bir biri ardına süzülüyordu damlalar yanağından.

'Of Meral ne var endişelenecek kocaman oldu benim aslan yeğenim' dedi. Semra teyzem ama onunda annemden kalır yanı yoktu. İkiside ağlıyordu. Devam etti teyzem 'hadi Meral gençleri yanlız bırakalım' dedi.

Ve Ayşegül, neden utandığını bilmiyorum ama utançtan kızarmış yanaklarıyla bir kenarda durmuş öylece beni izliyordu. Öyle tatlı bakıyordu ki, bir ömür onun gözlerinde esir olsam şikayet etmezdim. Kocaman açtım kollarımı 'sevgilim' dedim. Kalbimin en ücra köşelerinden gelen bir nida ile.

Yüzüne yaydığı koca tebessüm söylediğim sözden ne kadar hoşnut olduğunu dillendiriyor gibiydi. Birbirimize sıkı sıkı sarıldık. Onu öyle çok özlemişim ki. Ona öyle hasret kalmışım ki. Ona sarıldıkca onsuz geçen zamana isyan ediyordum.

'Aşkım bir daha hiç ayrılmayalım' dedi.

Sözleri hasret kokuyordu. Başımı sallamakla yetindim çünkü tek bir kelime daha söylesem göz yaşlarımı tutamayacaktım.

Babam, canım babam, koca İsmail, elinden hiç düşürmediği özel yapım tesbihi ile bana bakıyordu. Ayşegül' ün boynuma doladığı kollarından kurtulup babama doğru yürüdüm ve ellerine sarılıp hasretle öptüm.

Babam beni ve kuzenim Hasan'ı çok severdi ama sevgisini belli etmekten hep çekinir, ne zaman bizi sevdiğini söyleyecek veya sevgisini gösterecek olsa araya başka laflar katardı. Yine öyle yaptı.

'Oğlum bu kızı sana alayım mı' dedi Ayşegül' ü göstererek. 'Öf baba ya' dedim gülerek ve ayrıldım yanından.

Yukarı bana ayrılan odaya çıktım. Bugün yaşadığım aksiyon hamlamış vücuduma biraz ağır gelmişti. Yatağa bıraktığım bedenim çok geçmeden huzur dolu bir uykuya esir oldu.

İki veya üç saat uyumuş olmalıyım. Batmakta olan güneş gözlerimi kamaştırdı. Pencereye yaklaştım. Güneşin batarken mavi denizi kızıla boyadığı eşsiz manzarayla buluştu yine gözlerim. Bende hep huzur uyandırır bu manzara ama bugün hiçte huzur yok kalbimde. Dünya zombi virüsü ile karanlığa gömülürken nasıl huzurlu olunabilir ki.

Zombi dedim de Hasan'ın İtalya macerası geldi aklıma. Zombileri temizledikten sonra anlatacağını söylemişti. Hemen onu bulmalıyım.

Odadan çıktım. Herkes lobide olmalı diye düşünüp tam aşağı ineceğim sırada koridorda Yeşim ile beraber bir şeyler konuşan Hasan'ı gördüm. Onlara doğru yürümeye başladım.

"Merhaba" dedim ikiside yüzüme baktı ve Hasan "merhaba Kuzen" dedi. Yeşim de başıyla selam verdi. Konuşmalarına devam ettiler.

" Kesinlikle olmaz Yeşim ne o adamı bir daha görmek ne de sesini duymak istemiyorum"
" Anlamıyor musun Hasan mecburuz aramaya"
" Hiç de mecbur değiliz biz bize yeteriz "
" Mermimiz bitti Hasan nereden nasıl mermi bulacağız bende istemiyorum o adamın yüzünü görmeyi ama dediğim gibi mecburuz"
" Tamam Yeşim sonra konuşalım"

İkiside sinir ve nefret doluydu. Beni fark etmediler bile öylece yanımdan geçip gittiler. Bende arkalarından takip ettim.

" Hasannn, kuzenim biraz konuşabilir miyiz" dedim. Önce bana baktı dalgın dalgın sonra Yeşim'e dönerek ona eliyle git işareti yaptı.

İNSANLIĞIN SONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin