Kader...
Hancı evinde o sabah herkes kahvaltı için herzaman ki gibi erken uyanıp hazırlanmaya başlamıştı. Evin hanımı Zeynep hanım yanında yardımcıları olmasına rağmen koşturuyordu yine. Asaf Bey elindeki gazete ile yemek odasına girdiği an güldü eşinin bu haline:
-Yine erkencisin bu sabah hanım
Zeynep hanım eşinin bu sözü üzerine gülümsedi. Hizmet edecekti tabiki onlara kimi vardı ki sonuçta iki oğlu bir kızı.
Zeynep hanım ve Asaf bey 50 senedır elleri ellerinden gözleri gözlerinden ayrılmadan yaşıyorlardı. Koca Hancı soyadını bu zamana kadar hem iş hayatında hemde aile hayatında özenle taşımışlar. Biricik kızları Sude başarısız bir evlilik sonucu kızı ile baba evine geri dönmüştü. Küçük oğulları ise aynı Sude de olduğu gibi annesi ve babasının tasvip etmediği bir kızla evlenip konağa yerleşmişlerdi. Küçük gelin Yasemin evdeki çalışanlara kök söktürüyordu adeta. Murat ise karısının aşkından gözü kör olmuş bir halde aile şirketinde çalışıyordu. Evin büyük oğlu Akın ise ailenin bel kemiği olup babasından sonra şirketin başına geçmişti.
-Günaydın dedecigim ananeciğim
Gelen sesle kapıya doğru dönüp biricik torunlarına gülümsediler. Sude ise mırıldanarak günaydın diyip kızının elinden cekistirerek masaya oturttu.
-Yasemin geç kaldık yine.
Murat bir yandan kravatını bağlayıp bir yandan da ağır ağır makyaj yapan karısını hayran gözlerle süzüyordu.
-Ne yapayım Murat beklesinler biraz. Her sabah erkenden çok sıkıldım.
Yasemin in sabah rutini haline gelmişti bu söylenmeleri. Murat ise aldırmadan karısının yanağına bir öpücük kondurdu.
-Hadi hayatım inelim kahvaltıya...
Hancı köşkünün en üst katında ise Akın çoktan uyanmış kahvaltı öncesi büyük terasta sade kahvesini yudumluyordu. Başını yukarı kaldırdı ve siyah gözleri ile masmavi bulutlara adeta içine girmek istercesine öylece baktı. Kendini çok yorgun hissediyordu. Ailenin yükünü zevkle üstlenmişti bunca senedir ama artık pes diyip beyaz bayrak sallamak istiyordu. Babasının otoritesi, murat in beceriksizliği, Yasemin in bitmek bilmeyen kaprisleri... En çok Sudesine üzülüyordu. Sanki baba evinde sığıntı gibi yaşıyordu. Nisan olmasa daha kötü bir halde olurdu belki kardeşi. Aklına yeğeni gelince güldü istemsizce. Evlerine hayat gelmişti resmen. Annesi vardı birde Akın için önemli. Annesinin dedikleri onun için esas olandı herzaman için. Üstelik bu aralar şirketinin girdiği önemli ihaleler takılıyordu kafasına. Ailesinin pek haberi olmasa da tehditler alıyordu kaç aydır. Akın ailesinin güvenliği için gerekli tedbirleri almıştı elbet kendisini pek hesaba katmadan. Zaten 32 yıllık ömründe nezaman kendinı düşünmüştü ki? Huzur bulduğu terasından odasına doğru yönelip elindeki fincanı aynanın önüne koydu. Siyah saçlarını eliyle düzeltip odadan ayrıldı....
-Sude mutlaka bu defileye gitmeliyiz bütün sosyete orda olacak...
Kahvaltı masasında sadece Yasemin in gereksiz konuşmaları vardı. Akın bıkkın bir halde başını sallayan sude ye güldü çaktırmadan. Yeğeni nisan ile göz göze gelince başını eğip çaktırmadan öpücük attı. Herkes onu ağırlıgı ile tanırdı aslında ama yeğeni isin içine girince başka bir şey oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farklı Dünyalar
General Fiction- Ölmeyeceksin anladın mı? Genç kadın hiç tanımadığı adama kalp masajı yaparken sinirle söyleniyordu. Her tarafı kan ve ter olmuştu. Doktorluk hayatında hiç bukadar zorlanmamıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. -Beni bu vebal altında bırakma ne olur...